Bir çocuğun gözünden kırsalda yaşayan büyüklerin dünyası, –hem dünya klasiklerinin ortak belleğimizdeki izlerini belirginleştiren hem geleneksel anlatılara bağlanan bir üslupla– şiirsel bir atmosfer içinde kuruluyor. İnsanı, doğa olaylarıyla, hayvanlarla birlikte bütüncül bir evren içinde kavrayan anlatılar her biri. Epiğin izini süren Faruk Duman'ın en dikkat çekici özelliği dili. Görsel imgeler üretmeyi seviyor, sözlü edebiyatın öğeleriyle özgün bir biçem yaratmayı başarıyor.
“Atın yeleleri sevgilimin saçlarına karışırdı. Bir su gibi akardı. Sevgilimi ikinci görüşüm derede olmuştu. Yıkanıyordu. Kayalıklardan akan suyun altına girmiş, köpükler içinde yitmişti. On altısında bir kızdım. Yüzüme kan yürümüştü. Gözlerimin önü kararmıştı. Onu orada bırakıp kaçmıştım. Ayaklarıma dikenler batmıştı. Öyle köpük köpük, suların içinde bir alabalık gibiydi…”
Bir çocuğun gözünden kırsalda yaşayan büyüklerin dünyası, –hem dünya klasiklerinin ortak belleğimizdeki izlerini belirginleştiren hem geleneksel anlatılara bağlanan bir üslupla– şiirsel bir atmosfer içinde kuruluyor. İnsanı, doğa olaylarıyla, hayvanlarla birlikte bütüncül bir evren içinde kavrayan anlatılar her biri. Epiğin izini süren Faruk Duman'ın en dikkat çekici özelliği dili. Görsel imgeler üretmeyi seviyor, sözlü edebiyatın öğeleriyle özgün bir biçem yaratmayı başarıyor.
“Atın yeleleri sevgilimin saçlarına karışırdı. Bir su gibi akardı. Sevgilimi ikinci görüşüm derede olmuştu. Yıkanıyordu. Kayalıklardan akan suyun altına girmiş, köpükler içinde yitmişti. On altısında bir kızdım. Yüzüme kan yürümüştü. Gözlerimin önü kararmıştı. Onu orada bırakıp kaçmıştım. Ayaklarıma dikenler batmıştı. Öyle köpük köpük, suların içinde bir alabalık gibiydi…”