#smrgKİTABEVİ Sessizliğin Sesi 4: İzmitli Ermeniler Konuşuyor -
Kitap, mülakatların haricinde proje koordinatörlerinden gazeteci Ferda Balancar'ın önsözü ve Kocaeli Üniversitesi Felsefe Bölümü araştırma görevlisi E. Aras Ergüneş'in sonsözünün yanı sıra, İzmit ve çevresine ait Ermenice şarkı sözleri ve tekerlemelerden oluşan bir seçkiyi de içeriyor.
Serinin diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitap da Ermeni toplumunun hafızasında bir yolculuğa çıkaran kitap, tehcir ve soykırım anılarının aile kuşakları arasında aktarım şekillerine örnekler sunması, Ermeni toplumunun kendini ve "öteki"ni nasıl algıladığına dair ipuçları veriyor.
"Sessizlik, öncelikle, Soykırım'ı doğrudan ya da önceki kuşakların aktarımı dolayımıyla yaşamış kuşaklar için, bu travmadan uzaklaşarak, gündelik hayatlarını sürdürme imkânı tanır. (…) Sessizlik zırhının sağladığı ikinci işlev ise bireysel değil, toplumsal bir kaygı taşır. Soykırım deneyimini yaşamış kuşaklar, kendilerinden sonraki kuşakların hayatlarına bu travmayı taşımamak, onlara pürüzsüz bir hafıza alanı yaratmak adına, travmalarını bir yük olarak mezara kadar taşımayı görev bilmişlerdir. Bunu yapmanın imkânı, kendilerine sorulan sorular karşısında sessiz kalmaktan ve bu hasleti sonraki kuşaklara aktarmaktan geçer." - E. Aras Ergüneş, sonsözden
Kitap, aile kökleri, 1915'te Osmanlı Devleti'nin İzmit Sancağı içerisinde yer alan İzmit, Bahçecik, Adapazarı, Karamürsel, Geyve gibi yerleşim yerlerinden birine ait olan kişilerle yapılmış görüşmelerden derlendi. Hrant Dink Vakfı sözlü tarih projesi koordinatörlerinden Ferda Balancar tarafından derlenen dokuz görüşmenin yer aldığı kitapta ayrıca, tarihçi Raymond Kevorkian'ın ‘Ermeni Soykırımı' kitabının ‘İzmit Mutasarraflığı'nda Yapılan Tehcirler' başlıklı bölümü ve Aras Ergüneş tarafından kaleme alınan bir sonsöz yer alıyor. Kocaeli Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde araştırma görevlisi olan Ergüneş, 2011'den bu yana Bardizag'ın (Bahçecik) kültürel hafızasını açığa çıkarmaya çalışan bir araştırmayı Gülbin Kıranoğlu ve Erman Ohanoğulları ile birlikte yürütüyor.
Kitapta ayrıca şarkı sözleri ve tekerlemelerden oluşan bir seçki de yer alıyor. Müzikolog, derlemeci, koro şefi, besteci ve yazar Mihran Tumacan'ın Hayreni Yerk u Pan (Ermenilerin Memleket Şarkıları ve Sözlü Geleneği) eserinin birinci cildinden seçilen şarkı sözleri ve tekerlemeler, İzmit ve çevresinde yaşamış Ermenilere ait.
Sözlü tarih projesi kapsamında Ocak 2015'te başlayıp Ağustos 2015'e kadar süren mülakat sürecinde, toplam 30 kişiyle görüşüldü. Görüşülen kişilerin biri ABD'de, ikisi Kanada'da, ikisi Almanya'da, altısı Ermenistan'da, 19'u ise Türkiye'de yaşıyor. Kitapta derlenen dokuz mülakatın beşi erkek, dördü ise kadın görüşmecilerle yapıldı. Bunların altısı Türkiye'de, ikisi Ermenistan'da, biri Kanada'da yaşıyor. Görüşülenlerden beşinin ailesinin kökleri Bardizag'da. Ermenicede ‘küçük bahçe' anlamına gelen Bardizag'ın günümüzdeki adı ‘Bahçecik'. Diğer dört kişinin aile kökleri ise Karamürsel, Armaş, Adapazarı ve İzmit'e uzanıyor.
Aras Ergüneş'in sonsözünden: Sessizlik duvarında çatlaklar yaratmak
Hrant Dink, 2005 yılında düzenlenen ‘İmparatorluğun Son Döneminde Osmanlı Ermenileri' konferansında yaptığı ‘Ermeni Kimliğinde Yeni Cümleler' başlıklı sunumunda, hepimizin artık çok iyi bildiği ‘Su Çatlağını Buldu' hikâyesini anlatmıştı. Fransa'da yaşayan bir Ermeni'nin, memleketi Sivas'ı ziyareti sırasında vefatı sonrası nereye gömülmesinin uygun olacağına dair yaşanan bir diyalogu aktarıyordu bize bu hikâye. Aslında, Hrant Dink bu hikâyeyi Süleyman Demirel'in “Ermenilere üç çakıl taşı bile vermeyiz” sözü üzerine daha önce kaleme almıştı. Hikâyede, köy eşrafından yaşlı birinin kendisine ettiği “Su çatlağını buldu” sözünü, Ermenilerin bu topraklarla kurduğu ilişkinin fetihçi bir zihniyetin ürünü olmadığını, varoluşsal bir kaygının ve talebin ifadesi olduğunu anlatmak için kullanmıştı. Hrant Dink, bunu yaparak, devletin egemen tarih anlatısı üzerinden sürekli tedavüle soktuğu ve zaman zaman yarattığı yapay istisna durumlarında kullanmaya alışkın olduğu söylemde çatlaklar yaratmayı amaçlamıştı. Suyun aktığı çatlağın içinde konumlanarak, o çatlağı herkes için görünür kılmaktı niyeti. Keza, aynı sunumda Ermeniler için verdiği tavsiye de bu yöndeydi; Ermenilere “Türk'ün sizi anlamasına bağlı kalmayın, çıkın bu ruh halinden, bu ruh hali iyi değil” diyordu. Yukarıda bahsettiğimiz üzere, ezilenlerin anlaşılmayı beklemek yerine kendi hikâyelerine sahip çıkmaları; egemen söylemin çerçevesini hukukla çizdiği, içeriğini tarih ve siyasetle doldurduğu resmî anlatı içinde çatlaklar yaratmaları, olağanüstü hali bu kez tersinden bir biçimde, devlete yaşatmaları demek. Pekiyi, tarihin çatlakları içinde konumlanma halinin, hâkim söylemde çatlaklar yarattığı kadar, soykırım artığı ruh halinden kurtulmak açısından benliğe içkin, iyileştirici bir yanı da olabilir mi?
Önsöz, Ferda Balancar
Giriş, Raymond H. Kévorkian
“Sordukları zaman ‘Merdegözlüyüm' derim”
“Memleketimde küçük bir çiftliği bana çok gördüler”
“Dedemden dinlediğim Armaş”
“Ailemin hikâyesini 50 yaşımda öğrendim”
“Tesadüfen ben de Armaşlı oldum”
Kuşaktan kuşağa aktarılan travma
“Bardizag'da, tarlasında tütün eken dedemin suçu neydi?”
“Babaannem ‘İzmit benim dünyam' derdi”
“Babam ‘Bardizag'ı gören gözlerini öpeyim kızım' derdi”
Sonsöz yerine, E. Aras Ergüneş
Dizin
Kitap, mülakatların haricinde proje koordinatörlerinden gazeteci Ferda Balancar'ın önsözü ve Kocaeli Üniversitesi Felsefe Bölümü araştırma görevlisi E. Aras Ergüneş'in sonsözünün yanı sıra, İzmit ve çevresine ait Ermenice şarkı sözleri ve tekerlemelerden oluşan bir seçkiyi de içeriyor.
Serinin diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitap da Ermeni toplumunun hafızasında bir yolculuğa çıkaran kitap, tehcir ve soykırım anılarının aile kuşakları arasında aktarım şekillerine örnekler sunması, Ermeni toplumunun kendini ve "öteki"ni nasıl algıladığına dair ipuçları veriyor.
"Sessizlik, öncelikle, Soykırım'ı doğrudan ya da önceki kuşakların aktarımı dolayımıyla yaşamış kuşaklar için, bu travmadan uzaklaşarak, gündelik hayatlarını sürdürme imkânı tanır. (…) Sessizlik zırhının sağladığı ikinci işlev ise bireysel değil, toplumsal bir kaygı taşır. Soykırım deneyimini yaşamış kuşaklar, kendilerinden sonraki kuşakların hayatlarına bu travmayı taşımamak, onlara pürüzsüz bir hafıza alanı yaratmak adına, travmalarını bir yük olarak mezara kadar taşımayı görev bilmişlerdir. Bunu yapmanın imkânı, kendilerine sorulan sorular karşısında sessiz kalmaktan ve bu hasleti sonraki kuşaklara aktarmaktan geçer." - E. Aras Ergüneş, sonsözden
Kitap, aile kökleri, 1915'te Osmanlı Devleti'nin İzmit Sancağı içerisinde yer alan İzmit, Bahçecik, Adapazarı, Karamürsel, Geyve gibi yerleşim yerlerinden birine ait olan kişilerle yapılmış görüşmelerden derlendi. Hrant Dink Vakfı sözlü tarih projesi koordinatörlerinden Ferda Balancar tarafından derlenen dokuz görüşmenin yer aldığı kitapta ayrıca, tarihçi Raymond Kevorkian'ın ‘Ermeni Soykırımı' kitabının ‘İzmit Mutasarraflığı'nda Yapılan Tehcirler' başlıklı bölümü ve Aras Ergüneş tarafından kaleme alınan bir sonsöz yer alıyor. Kocaeli Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde araştırma görevlisi olan Ergüneş, 2011'den bu yana Bardizag'ın (Bahçecik) kültürel hafızasını açığa çıkarmaya çalışan bir araştırmayı Gülbin Kıranoğlu ve Erman Ohanoğulları ile birlikte yürütüyor.
Kitapta ayrıca şarkı sözleri ve tekerlemelerden oluşan bir seçki de yer alıyor. Müzikolog, derlemeci, koro şefi, besteci ve yazar Mihran Tumacan'ın Hayreni Yerk u Pan (Ermenilerin Memleket Şarkıları ve Sözlü Geleneği) eserinin birinci cildinden seçilen şarkı sözleri ve tekerlemeler, İzmit ve çevresinde yaşamış Ermenilere ait.
Sözlü tarih projesi kapsamında Ocak 2015'te başlayıp Ağustos 2015'e kadar süren mülakat sürecinde, toplam 30 kişiyle görüşüldü. Görüşülen kişilerin biri ABD'de, ikisi Kanada'da, ikisi Almanya'da, altısı Ermenistan'da, 19'u ise Türkiye'de yaşıyor. Kitapta derlenen dokuz mülakatın beşi erkek, dördü ise kadın görüşmecilerle yapıldı. Bunların altısı Türkiye'de, ikisi Ermenistan'da, biri Kanada'da yaşıyor. Görüşülenlerden beşinin ailesinin kökleri Bardizag'da. Ermenicede ‘küçük bahçe' anlamına gelen Bardizag'ın günümüzdeki adı ‘Bahçecik'. Diğer dört kişinin aile kökleri ise Karamürsel, Armaş, Adapazarı ve İzmit'e uzanıyor.
Aras Ergüneş'in sonsözünden: Sessizlik duvarında çatlaklar yaratmak
Hrant Dink, 2005 yılında düzenlenen ‘İmparatorluğun Son Döneminde Osmanlı Ermenileri' konferansında yaptığı ‘Ermeni Kimliğinde Yeni Cümleler' başlıklı sunumunda, hepimizin artık çok iyi bildiği ‘Su Çatlağını Buldu' hikâyesini anlatmıştı. Fransa'da yaşayan bir Ermeni'nin, memleketi Sivas'ı ziyareti sırasında vefatı sonrası nereye gömülmesinin uygun olacağına dair yaşanan bir diyalogu aktarıyordu bize bu hikâye. Aslında, Hrant Dink bu hikâyeyi Süleyman Demirel'in “Ermenilere üç çakıl taşı bile vermeyiz” sözü üzerine daha önce kaleme almıştı. Hikâyede, köy eşrafından yaşlı birinin kendisine ettiği “Su çatlağını buldu” sözünü, Ermenilerin bu topraklarla kurduğu ilişkinin fetihçi bir zihniyetin ürünü olmadığını, varoluşsal bir kaygının ve talebin ifadesi olduğunu anlatmak için kullanmıştı. Hrant Dink, bunu yaparak, devletin egemen tarih anlatısı üzerinden sürekli tedavüle soktuğu ve zaman zaman yarattığı yapay istisna durumlarında kullanmaya alışkın olduğu söylemde çatlaklar yaratmayı amaçlamıştı. Suyun aktığı çatlağın içinde konumlanarak, o çatlağı herkes için görünür kılmaktı niyeti. Keza, aynı sunumda Ermeniler için verdiği tavsiye de bu yöndeydi; Ermenilere “Türk'ün sizi anlamasına bağlı kalmayın, çıkın bu ruh halinden, bu ruh hali iyi değil” diyordu. Yukarıda bahsettiğimiz üzere, ezilenlerin anlaşılmayı beklemek yerine kendi hikâyelerine sahip çıkmaları; egemen söylemin çerçevesini hukukla çizdiği, içeriğini tarih ve siyasetle doldurduğu resmî anlatı içinde çatlaklar yaratmaları, olağanüstü hali bu kez tersinden bir biçimde, devlete yaşatmaları demek. Pekiyi, tarihin çatlakları içinde konumlanma halinin, hâkim söylemde çatlaklar yarattığı kadar, soykırım artığı ruh halinden kurtulmak açısından benliğe içkin, iyileştirici bir yanı da olabilir mi?
Önsöz, Ferda Balancar
Giriş, Raymond H. Kévorkian
“Sordukları zaman ‘Merdegözlüyüm' derim”
“Memleketimde küçük bir çiftliği bana çok gördüler”
“Dedemden dinlediğim Armaş”
“Ailemin hikâyesini 50 yaşımda öğrendim”
“Tesadüfen ben de Armaşlı oldum”
Kuşaktan kuşağa aktarılan travma
“Bardizag'da, tarlasında tütün eken dedemin suçu neydi?”
“Babaannem ‘İzmit benim dünyam' derdi”
“Babam ‘Bardizag'ı gören gözlerini öpeyim kızım' derdi”
Sonsöz yerine, E. Aras Ergüneş
Dizin