Herkes bu kitabın Mussolini'nin, en azından onun söylediklerine dayanarak, başucu kitapları arasında yer almış olduğunu bilir. Bu kitap Antonio Gramsci'nin de başucunda bulunur. Hatta yaygın bir fıkraya göre, hem İtalya'daki faşist yönetim hem de SSCB, Fransız hükümetinin ortada bıraktığı George Sorel'in cenazesini kaldırmak için girişimde bulunmuştur.'
Karl Manheim'a göre, 'faşizmin' kuramcısıdır. 'Sartre onu, hem de okumadan 'faşist' olarak nitelendirir. Sorel hakkında çok daha fazla bilgiye sahip olan düşman kardeşi Raymond Aron, ölümünden bir süre önce O'na duyduğu saygıyı itiraf etti.'
E. Laclau ve C. Mouffe'a göre: 'O, demokrasinin ve proletaryanın politik mücadelesinin bir partizanıdır.'
'Sorel, Düşünceler'i oluşturan metinleri kaleme aldığında 'şiddet' yerine, tam olarak kafasında yer alan 'kopuş' ya da daha doğrusu, 'devrimci kopuş'u kullanmış olsaydı, başka türlü anlaşılacak ve belki de lanatlenmeyecekti.
Bu eser, üç kavramın kesişme noktasında yer alıyor: İlki kolektif psikolojiden kaynaklanan ve kolektif bir tasarım şeklinde sunulan mit kavramdır. İkincisi ise özellikle sosyolojiye yönelen şiddettir: Daha doğrusu sınıflar arasındaki ilişkilerde ve tarihsel gelişimde şiddetin rolüdür. Sonuncu olan üçüncüsü ise genel grev fikridir.
Sorel'e göre şiddet, bireyselliği içermemeli ve bireyleri hedeflememelidir, çünkü bireysel şiddet eylemleri ancak, 'demokrasinin' güçlenmesine yardımcı olur. Şiddet, kitlevi olmalı ve 'sınıfların ayrıştırılması'na işaret etmeyi amaçlamalıdır. O'na göre 'sosyalizm, modern dünyanın kurtuluşunu sağlamak için gereken yüksek ahlaki değerleri şiddete borçludur.'
İki Marksist: Lenin ve Gramsci, bu lanetlenmiş 'şiddet adamına' saygıyla bakıyorlardı.
Herkes bu kitabın Mussolini'nin, en azından onun söylediklerine dayanarak, başucu kitapları arasında yer almış olduğunu bilir. Bu kitap Antonio Gramsci'nin de başucunda bulunur. Hatta yaygın bir fıkraya göre, hem İtalya'daki faşist yönetim hem de SSCB, Fransız hükümetinin ortada bıraktığı George Sorel'in cenazesini kaldırmak için girişimde bulunmuştur.'
Karl Manheim'a göre, 'faşizmin' kuramcısıdır. 'Sartre onu, hem de okumadan 'faşist' olarak nitelendirir. Sorel hakkında çok daha fazla bilgiye sahip olan düşman kardeşi Raymond Aron, ölümünden bir süre önce O'na duyduğu saygıyı itiraf etti.'
E. Laclau ve C. Mouffe'a göre: 'O, demokrasinin ve proletaryanın politik mücadelesinin bir partizanıdır.'
'Sorel, Düşünceler'i oluşturan metinleri kaleme aldığında 'şiddet' yerine, tam olarak kafasında yer alan 'kopuş' ya da daha doğrusu, 'devrimci kopuş'u kullanmış olsaydı, başka türlü anlaşılacak ve belki de lanatlenmeyecekti.
Bu eser, üç kavramın kesişme noktasında yer alıyor: İlki kolektif psikolojiden kaynaklanan ve kolektif bir tasarım şeklinde sunulan mit kavramdır. İkincisi ise özellikle sosyolojiye yönelen şiddettir: Daha doğrusu sınıflar arasındaki ilişkilerde ve tarihsel gelişimde şiddetin rolüdür. Sonuncu olan üçüncüsü ise genel grev fikridir.
Sorel'e göre şiddet, bireyselliği içermemeli ve bireyleri hedeflememelidir, çünkü bireysel şiddet eylemleri ancak, 'demokrasinin' güçlenmesine yardımcı olur. Şiddet, kitlevi olmalı ve 'sınıfların ayrıştırılması'na işaret etmeyi amaçlamalıdır. O'na göre 'sosyalizm, modern dünyanın kurtuluşunu sağlamak için gereken yüksek ahlaki değerleri şiddete borçludur.'
İki Marksist: Lenin ve Gramsci, bu lanetlenmiş 'şiddet adamına' saygıyla bakıyorlardı.