Bu metodolojik (aslında sadece dilde olan) ayrımlar, analizin nesnesinin hep film olduğunu hatırlatır bize. Ancak sinema, belki de sanatın (popüler kültürün) pratikte en kolay ulaşılır ve tüketilebilir ürünü olma özelliğiyle, ‘kendisinden yola çıkılarak' en genel anlamıyla gerçeklik, hayat (toplumsal dünya) üzerine konuşma imkanı veren araç olarak da görünmektedir. Bu kitapta biz de sinemayı bu özelliğiyle kullanmayı, öteki deyişle araçsallaştırmayı hedefledik; bu kaygıyla “şiddetin mitolojisi” tanımını seçerek, ‘şiddeti' uygarlaşma süreci serüveninde bu sürecin ayrılmaz bir parçası olarak değerlendiren Amerikan Sineması'na bir pencere açmaya çalıştık.
Sinemanın içinden “şiddetin mitolojisi” tanımını çekip başlıklaştırmak, bu bağlamda, şiddetin bu mitostaki serüvenini izlerken en başta ABD kapitalizminin gelişme serüvenini de ciddi ciddi okumak anlamına gelebiliyor. (Arka Kapak'tan)
Bu metodolojik (aslında sadece dilde olan) ayrımlar, analizin nesnesinin hep film olduğunu hatırlatır bize. Ancak sinema, belki de sanatın (popüler kültürün) pratikte en kolay ulaşılır ve tüketilebilir ürünü olma özelliğiyle, ‘kendisinden yola çıkılarak' en genel anlamıyla gerçeklik, hayat (toplumsal dünya) üzerine konuşma imkanı veren araç olarak da görünmektedir. Bu kitapta biz de sinemayı bu özelliğiyle kullanmayı, öteki deyişle araçsallaştırmayı hedefledik; bu kaygıyla “şiddetin mitolojisi” tanımını seçerek, ‘şiddeti' uygarlaşma süreci serüveninde bu sürecin ayrılmaz bir parçası olarak değerlendiren Amerikan Sineması'na bir pencere açmaya çalıştık.
Sinemanın içinden “şiddetin mitolojisi” tanımını çekip başlıklaştırmak, bu bağlamda, şiddetin bu mitostaki serüvenini izlerken en başta ABD kapitalizminin gelişme serüvenini de ciddi ciddi okumak anlamına gelebiliyor. (Arka Kapak'tan)