Bize indirilen ilim iki çeşittir; zahir ve bâtın. Yani şeriat ve marifet. Şerîat ile emir zahirimize, marifet ile emir de bâtınımıza yöneliktir. Böylece ikisinin bir araya gelmesinden hakîkat ilmi doğar. "O, birbirlerine kavuşup karışabilmeleri için iki büyük su kütlesini serbest bırakmıştır. (Ama) aralarında aşamayacakları bir engel var" (Rahman, 55/19-20) âyetinde ifade edildiği gibi. Yoksa mücerret zahir ile hakikat elde edilemez ve gayeye ulaşılamaz. Kâmil ibâdet, ikisiyle de olandır, biriyle olan değil. "Ben, cinleri ve insanları yalnızca (beni tanımaları ve) bana kulluk etmeleri için yarattım" (Zâriyât, 51/56) âyetinde belirtildiği gibi. Burada "bana kulluk etmeleri için"in anlamı, "beni tanımaları için"dir. Onu tanımayan/bilmeyen birisi, kendisine nasıl kulluk edecektir?!
Bize indirilen ilim iki çeşittir; zahir ve bâtın. Yani şeriat ve marifet. Şerîat ile emir zahirimize, marifet ile emir de bâtınımıza yöneliktir. Böylece ikisinin bir araya gelmesinden hakîkat ilmi doğar. "O, birbirlerine kavuşup karışabilmeleri için iki büyük su kütlesini serbest bırakmıştır. (Ama) aralarında aşamayacakları bir engel var" (Rahman, 55/19-20) âyetinde ifade edildiği gibi. Yoksa mücerret zahir ile hakikat elde edilemez ve gayeye ulaşılamaz. Kâmil ibâdet, ikisiyle de olandır, biriyle olan değil. "Ben, cinleri ve insanları yalnızca (beni tanımaları ve) bana kulluk etmeleri için yarattım" (Zâriyât, 51/56) âyetinde belirtildiği gibi. Burada "bana kulluk etmeleri için"in anlamı, "beni tanımaları için"dir. Onu tanımayan/bilmeyen birisi, kendisine nasıl kulluk edecektir?!