Siyaset felsefesi ikircikli bir alan; felsefeciler yeterince felsefî bulmaz, siyasetçiler onda siyaset görmez. Her bir cüz'ünün verimlerinden yararlanmaya açık, gerek felsefenin gerek siyasetin imkânlarından istifadeye hazır olsa da hüviyeti sorulunca yurtsuzluğu faş olur. Bu disipliner yurtsuzluk siyaset felsefesi için bir lanet mi, yoksa bir vaat mi söylemesi zor. Lakin ayakları bu iki âlemden yalnızca birine basanların diğerine uzandığında zora düştüklerini söylemek öyle zor değil. Siyasette yahut salt siyaset biliminde durup felsefî düşünceye sırtını dönenler fazlaca araçsal bir siyaset anlayışının esiri olacaklardır. Aygıtların, verilerin, değişkenlerin tasnif ve işleyişleri üzerine titiz incelemeler arz edebilirler ama siyasetin, biraz eskice bir tabirle, ilk ilkeleri ve nihaî gayeleri üzerine düşünmekten sakındıkları ölçüde kendilerini kısır bir kavrayışa mahkûm etmiş olurlar. Felsefede ikamet edip siyasete göz ucuyla bakanların durumu da bundan pek farklı olmayacaktır.
Siyasal Üzerine Konuşmalar aklı fikri her iki âleme de açık olan düşünürleri hesaba katan ve bu ülkenin meselelerini siyaset düşüncesinin bazı esaslı yorum gelenekleriyle buluşturabilmeyi arzulayanların emeğiyle ortaya çıktı. Esasen son asrın belli başlı bazı siyaset düşünürleri üzerine sunum ve tartışmalardan oluşuyor. Her biri kendine mahsus siyasî ve teorik ilgilerle anılan şahsiyetler olsa da tümünü birleştiren ortak kaygı yeni zamanlarda siyasetin ya da siyasal olanın neliği, mahiyeti ve neye evrileceği sorusu.