"…O günlerde bizi hamama götürdüler. Orada Faruk Oktay'ın vücudunu gördük. Kalp bölgesi üzerinde, adaya getirilirken dipçikle meydana getirilen mosmor leke duruyor; ötesinde berisinde açılan yara bereler ise kısmen kapanmış ya da kapanmak üzere bulunuyordu.
Ferid Sözen'in başparmağının tırnağı ise sökülmüştü. Hamama iki subayla beraber girdiler. Ferid Sözen parmağını bize uzaktan işaretle gösterdi. Sonradan öğrendim ki, gerek Faruk Oktay gerek Kemal Aygün'ü ışıklı odada hem ağır hakaretlere hem de dayağa maruz bırakmışlar.
Faruk Oktay bu sorgu ve dayaklardan sonra bir gün fenalık geçirdi. Hastaneye indirdiler. Üç gün yattı. Tekrar hücreye çıkardılar. Bir iki gün sonra tekrar bir telaş ve koşuşmalar başladı. 'Sedye!' diye bağırıyorlardı. Daha sonra: 'Sedyeye lüzum kalmadı.' dediler.
Zira zavallı Faruk hücrede ölmüştü. Hâlbuki doktor raporu, 'Hastanede kalp krizinden öldü.' diye düzenlenmişti."
"…O günlerde bizi hamama götürdüler. Orada Faruk Oktay'ın vücudunu gördük. Kalp bölgesi üzerinde, adaya getirilirken dipçikle meydana getirilen mosmor leke duruyor; ötesinde berisinde açılan yara bereler ise kısmen kapanmış ya da kapanmak üzere bulunuyordu.
Ferid Sözen'in başparmağının tırnağı ise sökülmüştü. Hamama iki subayla beraber girdiler. Ferid Sözen parmağını bize uzaktan işaretle gösterdi. Sonradan öğrendim ki, gerek Faruk Oktay gerek Kemal Aygün'ü ışıklı odada hem ağır hakaretlere hem de dayağa maruz bırakmışlar.
Faruk Oktay bu sorgu ve dayaklardan sonra bir gün fenalık geçirdi. Hastaneye indirdiler. Üç gün yattı. Tekrar hücreye çıkardılar. Bir iki gün sonra tekrar bir telaş ve koşuşmalar başladı. 'Sedye!' diye bağırıyorlardı. Daha sonra: 'Sedyeye lüzum kalmadı.' dediler.
Zira zavallı Faruk hücrede ölmüştü. Hâlbuki doktor raporu, 'Hastanede kalp krizinden öldü.' diye düzenlenmişti."