#smrgKİTABEVİ Son Dönemin Mütefekkir Bir Mevlevi Şeyhi ve Şairi Kemahlı İbrahim Hakkı Efendi Divan-ı Miftahü'l - Ma'arif fi Na'ti'l Avarif : İnceleme Tenkitli Metin İzahlar Tıpkıbasım - 2019
Şiirlerinin muhtevası, yazılış amacı ve yazıldığı dönem dikkate alındığında, sanat kaygısı İbrahim Hakkı Efendi için ikinci plandadır. Buna rağmen; doğuştan gelen bir şairlik istidadı vardır. İmparatorluğun her yanından maddi ve manevi çöküş çığlıkları yükselirken; böylesine sert mizaçlı ve sözünü esirgemeyen bir Mevlevi şeyhinden sanat göstermek için şiir yazmasını beklemek, doğru bir tutum olmayacaktır. Allah aşkı ve peygamber sevgisi, İbrahim Hakkı Efendi'nin kişiliğinde çok ciddi tesirler bırakmıştır. Sosyal hadiselere ve bozukluklara tepkisiz kalacak bir yapıya da sahip değildir. İbrahim Hakkı Efendi'nin samimi bir dil ve akıcı üslupla yazdığı şiirleri, onun ciddi bir ayet ve hadis bilgisine sahip olduğunu göstermektedir. Ayrıca İbrahim Hakkı Efendi'nin şiirlerinde peygamber kıssaları, astronomi, tasavvuf bilgisi ve divan şiiri mazmunları da önemli bir yer tutmaktadır.
İmparatorluğun çöküşüne ve ardından Cumhuriyet'in sancılı kuruluşuna şahit olan; Kurtuluş Savaşı için cephede bizzat çarpışan İbrahim Hakkı, ne yazık ki ilmî eserleriyle Mevlevi dedesi oluşuyla veya şairliğiyle değil de başka şekilde gündemde tutulmuştur. İbrahim Hakkı Efendi'nin Şapka Kanunu'na muhalefetten İstiklal Mahkemeleri'nde yargılanıp idama mahkûm edildiği, idam kararı uygulanmadan bir hafta önce vefat edip köyüne defnedildiği, durum tespitine gelen mahkeme heyeti tarafından kabrinin açılıp cesedinin darağacına çekildiği iddiası, gündem oluşturmak amacıyla bir argüman olarak kullanılmıştır. Malesef büyük çoğunluk, gerçeği araştırmak yerine bu iddiayı koşulsuz kabul etme yolunu seçmiştir.
Çalışmanın giriş bölümünde Mevlana ve Mevleviliğe dair bilgi verilmiş, Erzincan'daki Mevlevilik hareketlerinden kısaca bahsedilmiştir. Birinci bölümde Kemahlı İbrahim Hakkı Efendi ve onun eserleri hakkındaki bilgiler aktarılmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde ise divanın tenkitli metni transkripsiyonlu olarak sunulmuştur. Nüshalara dair farklılıklar, Arapça ve Farsça şiirlerin Türkçesi dipnotlarla açıklanmış ve metnin daha anlaşılır olması için çalışılmıştır. İzahlar kısmında ise metinde geçen dinî tasavvufi kavramlar, mitolojik terimler, ayet ve hadis iktibasları açıklanmış, zikredilen şahıslar ve mekanlar hakkında izahlara yer verilmiştir. Çalışmanın en sonuna ise divanın yazma nüshasının tıpkıbasımı eklenmiştir.
Çalışmaya konu olan eser, naatlardan müteşekkil ve klasik kafiye tertibine uygun bir divan olsa da yakın dönemde kaleme alınmıştır. Yazma ve matbu nüshalarda sayfa numaralandırması yapılmış olduğu için varak numarası vermek yerine orijinal numaralandırmaya riayet edilmiştir.
Şiirlerinin muhtevası, yazılış amacı ve yazıldığı dönem dikkate alındığında, sanat kaygısı İbrahim Hakkı Efendi için ikinci plandadır. Buna rağmen; doğuştan gelen bir şairlik istidadı vardır. İmparatorluğun her yanından maddi ve manevi çöküş çığlıkları yükselirken; böylesine sert mizaçlı ve sözünü esirgemeyen bir Mevlevi şeyhinden sanat göstermek için şiir yazmasını beklemek, doğru bir tutum olmayacaktır. Allah aşkı ve peygamber sevgisi, İbrahim Hakkı Efendi'nin kişiliğinde çok ciddi tesirler bırakmıştır. Sosyal hadiselere ve bozukluklara tepkisiz kalacak bir yapıya da sahip değildir. İbrahim Hakkı Efendi'nin samimi bir dil ve akıcı üslupla yazdığı şiirleri, onun ciddi bir ayet ve hadis bilgisine sahip olduğunu göstermektedir. Ayrıca İbrahim Hakkı Efendi'nin şiirlerinde peygamber kıssaları, astronomi, tasavvuf bilgisi ve divan şiiri mazmunları da önemli bir yer tutmaktadır.
İmparatorluğun çöküşüne ve ardından Cumhuriyet'in sancılı kuruluşuna şahit olan; Kurtuluş Savaşı için cephede bizzat çarpışan İbrahim Hakkı, ne yazık ki ilmî eserleriyle Mevlevi dedesi oluşuyla veya şairliğiyle değil de başka şekilde gündemde tutulmuştur. İbrahim Hakkı Efendi'nin Şapka Kanunu'na muhalefetten İstiklal Mahkemeleri'nde yargılanıp idama mahkûm edildiği, idam kararı uygulanmadan bir hafta önce vefat edip köyüne defnedildiği, durum tespitine gelen mahkeme heyeti tarafından kabrinin açılıp cesedinin darağacına çekildiği iddiası, gündem oluşturmak amacıyla bir argüman olarak kullanılmıştır. Malesef büyük çoğunluk, gerçeği araştırmak yerine bu iddiayı koşulsuz kabul etme yolunu seçmiştir.
Çalışmanın giriş bölümünde Mevlana ve Mevleviliğe dair bilgi verilmiş, Erzincan'daki Mevlevilik hareketlerinden kısaca bahsedilmiştir. Birinci bölümde Kemahlı İbrahim Hakkı Efendi ve onun eserleri hakkındaki bilgiler aktarılmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde ise divanın tenkitli metni transkripsiyonlu olarak sunulmuştur. Nüshalara dair farklılıklar, Arapça ve Farsça şiirlerin Türkçesi dipnotlarla açıklanmış ve metnin daha anlaşılır olması için çalışılmıştır. İzahlar kısmında ise metinde geçen dinî tasavvufi kavramlar, mitolojik terimler, ayet ve hadis iktibasları açıklanmış, zikredilen şahıslar ve mekanlar hakkında izahlara yer verilmiştir. Çalışmanın en sonuna ise divanın yazma nüshasının tıpkıbasımı eklenmiştir.
Çalışmaya konu olan eser, naatlardan müteşekkil ve klasik kafiye tertibine uygun bir divan olsa da yakın dönemde kaleme alınmıştır. Yazma ve matbu nüshalarda sayfa numaralandırması yapılmış olduğu için varak numarası vermek yerine orijinal numaralandırmaya riayet edilmiştir.