#smrgKİTABEVİ Son Hediye - 2021
Terkediş, kolonyalizmin bireysel ve siyasal düzlemdeki sonuçlarını üç neslin birbirine örülmüş hikâyeleri üzerinden anlatan bir insanlık epiği. Gurnah, Terkediş'te uygarlığın eşiğinde ufalanan bir ülkeyi, ülkeden göçenlerin yakasını bırakmayan suçluluk duygusunu, yurtsuzluğu, kalanların üzerine çöken karanlığı, din ve geleneğin şaşmaz bir süreklilikle muhafaza ettiği değerleri ve yok ettiği aşkları anlatmakta. 1899'da çölde yolunu kaybeden ve yaralı halde Doğu Afrika sahilindeki bir şehre varan İngiliz seyyah Martin Pearce, bölge esnafından Hasanali'nin ve güzeller güzeli kardeşi Rehana'nın yardımıyla hayata döner. Pearce ile Rehana'nın hikâyesini üç kuşağın ortak yazgısına bağlayan Gurnah, nesnel ve sahici anlatısı etnik-ulusal kimliklerin ötesinde bir kimliğin mümkün olduğu yeni bir edebiyatın ve dünyanın habercisi.
“Gurnah, Terkediş'te çöküşü yeni bir şafağa dönüştürmeyi başarıyor.” - Adam Mars Jones
YAZAR Abdulrazak Gurnah 1948'de Doğu Afrika kıyısındaki Zanzibar'da doğdu. Anadili, Afrika'da seksen milyon kişinin konuştuğu Svahili'dir. İlköğrenimini İngiliz okullarında tamamladı, çocukluğunda gittiği Kur'an kursunda Arapça öğrendi. Gençliğinde Zanzibar Ayaklanması'na (1964) ve sonrasında kurulan sosyalist rejimin çalkantılı yıllarına tanıklık etti. 1968'de İngiltere'ye gitti. Yükseköğrenimini Kent Üniversitesi'nde tamamladı. Doktora tezinde (1982) kolonyal söylemin Doğu Afrika, Karayip ve Hindistan edebiyatındaki izdüşümlerini analiz etti. Postkolonyal edebiyat alanında uzmanlaştı. Halihazırda Kent Üniversitesi'nde İngiliz edebiyatı profesörü.
İlk romanı Memory of Departure'da (Ayrılışın Hatırası, 1987) Afrika'da geçen gençlik yıllarının ardından ülkeyi terk eden Hassan karakterinin hafızasında yer eden Afrika imgesini postkolonyal dönemin kimlik sorunları ışığında inceledi. İkinci romanı Pilgrim's Way (Hac Yolu, 1988) başlığını Winchester'ı Canterbury'deki Thomas Beckett mabedine bağlayan yoldan alır. Daha iyi bir yaşam umuduyla İngiltere'ye gelen Tanzanyalı Davud, karşılaştığı göçmen karşıtı tutumlardan dolayı paranoyak bir benlik geliştirir ve çareyi Tanzanya'daki geçmişini tamamen silmekte arar.
Dottie (1990), Dottie Badoara Fatma Balfour karakteri üzerinden benzer bir yabancılaşma sorununu tartışır. Fatma Balfour'un melez kimliği, ırk ve etnisite sorununun göçmen ve sürgün karakterler üzerindeki travmatik etkilerinin yakıcı bir simgesidir.
Paradise'ta (Cennet, 1994) Gurnah, Yakup'un oğlu Yusuf'un Kur'an'da anlatılan hikâyesini 1900-1914 arası Doğu Afrika'ya uyarlar. Kolonyal söylemin Afrika'ya dair klişelerini kölelik, tarihin çarpıtılması, İslâmofobi gibi meseleler üstünden tartışırken Yusuf'un bireysel hikâyesi bir yandan kolonyalizmin bir yandan da despotizmin eleştirisine açılan ikili bir işlev görür.
By the Sea (Deniz Kenarında, 2001), emperyal pedagojinin Afrika'nın yerli gelenekleriyle karşılaşmasının doğurduğu verimli paradoksları konu eder. Salih Ömer, Kur'an eğitimi almaktan duyduğu geleneksel kıvanç ile kolonyal eğitimin kazandırdığı dünya bilgisi arasında bocalarken yeni Afrika'nın çelişkileri ete kemiğe bürünür.
The Last Gift (Son Armağan, 2011), 1996'da yayımlanan Admiring Silence'la (Sessizliğe Hayranlık) birlikte bir nehir roman anlatısıdır. Admiring Silence'ın isimsiz anlatıcısı ülkesini terk eden bir Zanzibarlı muhaliftir; Britanya'ya yerleşip evlendikten sonra öğretmenlik yapar. Hayatının en istikrarlı görünen döneminde bireysel tarihini yazmaya karar verdiğinde, hiç de istikrarlı olmayan, kayıp ve kırılgan bir bastırılmış benlikle yüzleşmek zorunda kalır.
The Last Gift'te ise Gurnah, bu isimsiz anlatıcısının hikâyesini kültürel farklılıkları, belleğe kazınmış tarifsiz acıları kat eden bir anlatıya kavuşturur. Gurnah'ın hakikat anlayışı, gerek kolonyal dönemin karamsar ve toptancı tasvirlerini gerekse anavatan-memleket şovenizmlerini reddeden sahici bir arayışa dayanır. Gurnah, romanları dışında, Salman Rushdie, Anthony Burgess, Joseph Conrad, Vidiadhar Surajprasad Naipaul, Zoe Vicomb gibi yazarlar üstüne edebiyat eleştirileri yazdı, kitaplar hazırladı.
Bütün romanlarını kuşatan motiflerin ve temaların estetik yetkinliğe ulaştığı ana metin olduğunu düşündüğümüz için İletişim Yayınları olarak Gurnah külliyatını yayımlamaya Desertion (Terkediş, 2005) ile başlıyoruz. Gurnah'ın dünya edebiyatına evrensel bir içerik ve nitelik kazandıran romanlarını yayımlamaya devam edeceğiz.
Terkediş, kolonyalizmin bireysel ve siyasal düzlemdeki sonuçlarını üç neslin birbirine örülmüş hikâyeleri üzerinden anlatan bir insanlık epiği. Gurnah, Terkediş'te uygarlığın eşiğinde ufalanan bir ülkeyi, ülkeden göçenlerin yakasını bırakmayan suçluluk duygusunu, yurtsuzluğu, kalanların üzerine çöken karanlığı, din ve geleneğin şaşmaz bir süreklilikle muhafaza ettiği değerleri ve yok ettiği aşkları anlatmakta. 1899'da çölde yolunu kaybeden ve yaralı halde Doğu Afrika sahilindeki bir şehre varan İngiliz seyyah Martin Pearce, bölge esnafından Hasanali'nin ve güzeller güzeli kardeşi Rehana'nın yardımıyla hayata döner. Pearce ile Rehana'nın hikâyesini üç kuşağın ortak yazgısına bağlayan Gurnah, nesnel ve sahici anlatısı etnik-ulusal kimliklerin ötesinde bir kimliğin mümkün olduğu yeni bir edebiyatın ve dünyanın habercisi.
“Gurnah, Terkediş'te çöküşü yeni bir şafağa dönüştürmeyi başarıyor.” - Adam Mars Jones
YAZAR Abdulrazak Gurnah 1948'de Doğu Afrika kıyısındaki Zanzibar'da doğdu. Anadili, Afrika'da seksen milyon kişinin konuştuğu Svahili'dir. İlköğrenimini İngiliz okullarında tamamladı, çocukluğunda gittiği Kur'an kursunda Arapça öğrendi. Gençliğinde Zanzibar Ayaklanması'na (1964) ve sonrasında kurulan sosyalist rejimin çalkantılı yıllarına tanıklık etti. 1968'de İngiltere'ye gitti. Yükseköğrenimini Kent Üniversitesi'nde tamamladı. Doktora tezinde (1982) kolonyal söylemin Doğu Afrika, Karayip ve Hindistan edebiyatındaki izdüşümlerini analiz etti. Postkolonyal edebiyat alanında uzmanlaştı. Halihazırda Kent Üniversitesi'nde İngiliz edebiyatı profesörü.
İlk romanı Memory of Departure'da (Ayrılışın Hatırası, 1987) Afrika'da geçen gençlik yıllarının ardından ülkeyi terk eden Hassan karakterinin hafızasında yer eden Afrika imgesini postkolonyal dönemin kimlik sorunları ışığında inceledi. İkinci romanı Pilgrim's Way (Hac Yolu, 1988) başlığını Winchester'ı Canterbury'deki Thomas Beckett mabedine bağlayan yoldan alır. Daha iyi bir yaşam umuduyla İngiltere'ye gelen Tanzanyalı Davud, karşılaştığı göçmen karşıtı tutumlardan dolayı paranoyak bir benlik geliştirir ve çareyi Tanzanya'daki geçmişini tamamen silmekte arar.
Dottie (1990), Dottie Badoara Fatma Balfour karakteri üzerinden benzer bir yabancılaşma sorununu tartışır. Fatma Balfour'un melez kimliği, ırk ve etnisite sorununun göçmen ve sürgün karakterler üzerindeki travmatik etkilerinin yakıcı bir simgesidir.
Paradise'ta (Cennet, 1994) Gurnah, Yakup'un oğlu Yusuf'un Kur'an'da anlatılan hikâyesini 1900-1914 arası Doğu Afrika'ya uyarlar. Kolonyal söylemin Afrika'ya dair klişelerini kölelik, tarihin çarpıtılması, İslâmofobi gibi meseleler üstünden tartışırken Yusuf'un bireysel hikâyesi bir yandan kolonyalizmin bir yandan da despotizmin eleştirisine açılan ikili bir işlev görür.
By the Sea (Deniz Kenarında, 2001), emperyal pedagojinin Afrika'nın yerli gelenekleriyle karşılaşmasının doğurduğu verimli paradoksları konu eder. Salih Ömer, Kur'an eğitimi almaktan duyduğu geleneksel kıvanç ile kolonyal eğitimin kazandırdığı dünya bilgisi arasında bocalarken yeni Afrika'nın çelişkileri ete kemiğe bürünür.
The Last Gift (Son Armağan, 2011), 1996'da yayımlanan Admiring Silence'la (Sessizliğe Hayranlık) birlikte bir nehir roman anlatısıdır. Admiring Silence'ın isimsiz anlatıcısı ülkesini terk eden bir Zanzibarlı muhaliftir; Britanya'ya yerleşip evlendikten sonra öğretmenlik yapar. Hayatının en istikrarlı görünen döneminde bireysel tarihini yazmaya karar verdiğinde, hiç de istikrarlı olmayan, kayıp ve kırılgan bir bastırılmış benlikle yüzleşmek zorunda kalır.
The Last Gift'te ise Gurnah, bu isimsiz anlatıcısının hikâyesini kültürel farklılıkları, belleğe kazınmış tarifsiz acıları kat eden bir anlatıya kavuşturur. Gurnah'ın hakikat anlayışı, gerek kolonyal dönemin karamsar ve toptancı tasvirlerini gerekse anavatan-memleket şovenizmlerini reddeden sahici bir arayışa dayanır. Gurnah, romanları dışında, Salman Rushdie, Anthony Burgess, Joseph Conrad, Vidiadhar Surajprasad Naipaul, Zoe Vicomb gibi yazarlar üstüne edebiyat eleştirileri yazdı, kitaplar hazırladı.
Bütün romanlarını kuşatan motiflerin ve temaların estetik yetkinliğe ulaştığı ana metin olduğunu düşündüğümüz için İletişim Yayınları olarak Gurnah külliyatını yayımlamaya Desertion (Terkediş, 2005) ile başlıyoruz. Gurnah'ın dünya edebiyatına evrensel bir içerik ve nitelik kazandıran romanlarını yayımlamaya devam edeceğiz.