#smrgKİTABEVİ Sosyal Bütünleşme “Din” ve “Kimlik Kırılımları” Ekseninde - 2023
Araştırmada yeryüzünde yaşanan çağ değişimlerine inat, Weber'in büyü bozumu anlatısına kulak asmadan kadim kimliğini muhafaza etmekte ısrarcı bir büyülü şehirdeki inançların, efsanelerin ve bunlarla yoğrulan geleneğin ortaya çıkardığı egzotik yapının 21. Yüzyıl'a –kısmen de olsa– taşınmış olduğuna şahitlik edilmiştir. Bütün bu hikâyenin içindeki labirentlerden çıkış yollarını ve yolların bağlandığı noktaları anlatabilmek için yorumlar, açıklamalar ve varılan sonuç, özgün modellerle sunulmaya çalışılmıştır. Modellerde de resmedildiği üzere bölgede var olan çeşitli kimlik farklılıkların birbirleri üzerinde “kırılımlara” yol açarken bütünlükçü bir eğilim için de imkân sağladığı anlaşılmıştır.
Kitaptaki tartışmayı önemli kılan husus, nerede ve ne zaman ne yapılıp ne elde edildiğinden ziyade, araştırmaya temel teşkil eden uygulamanın nasıl yapıldığı, değişkenler arasındaki ilişkinin nasıl açıklanıp modellendiği ve benzer sosyal yapılar üzerinde yürütülecek araştırmalar için hangi ipuçlarını sunulduğuyla ilgilidir. Bu zaviyeden bakıldığında bu eserin, etnografik araştırma yönteminden ve fenomenolojik yaklaşımdan sosyo-kültürel bütünleşme ve din alanında istifade etmenin bir misaline karşılık geldiği söylenebilir. Çalışmanın sonunda ise sosyoloji literatüründe daha önce kullanılmamış olan “toplumsal anevrizmalar” kavramı üzerinden başka bir soru belirmektedir. Pre-modern zaman bağlarının birer yansıması olarak arz-ı endam eden kadim kimlikler, bir yandan birbirleri üzerinde oluşturdukları kırılımlarla bütünleşmeye alan açarken, diğer yandan da çözülmeye matuf örtük tehditleriyle birer “toplumsal anevrizma” olarak varlıklarını sürdürüyorlarsa yeni zamanlarda yeni mutabakat zeminleri nasıl sağlanabilir?
Araştırmada yeryüzünde yaşanan çağ değişimlerine inat, Weber'in büyü bozumu anlatısına kulak asmadan kadim kimliğini muhafaza etmekte ısrarcı bir büyülü şehirdeki inançların, efsanelerin ve bunlarla yoğrulan geleneğin ortaya çıkardığı egzotik yapının 21. Yüzyıl'a –kısmen de olsa– taşınmış olduğuna şahitlik edilmiştir. Bütün bu hikâyenin içindeki labirentlerden çıkış yollarını ve yolların bağlandığı noktaları anlatabilmek için yorumlar, açıklamalar ve varılan sonuç, özgün modellerle sunulmaya çalışılmıştır. Modellerde de resmedildiği üzere bölgede var olan çeşitli kimlik farklılıkların birbirleri üzerinde “kırılımlara” yol açarken bütünlükçü bir eğilim için de imkân sağladığı anlaşılmıştır.
Kitaptaki tartışmayı önemli kılan husus, nerede ve ne zaman ne yapılıp ne elde edildiğinden ziyade, araştırmaya temel teşkil eden uygulamanın nasıl yapıldığı, değişkenler arasındaki ilişkinin nasıl açıklanıp modellendiği ve benzer sosyal yapılar üzerinde yürütülecek araştırmalar için hangi ipuçlarını sunulduğuyla ilgilidir. Bu zaviyeden bakıldığında bu eserin, etnografik araştırma yönteminden ve fenomenolojik yaklaşımdan sosyo-kültürel bütünleşme ve din alanında istifade etmenin bir misaline karşılık geldiği söylenebilir. Çalışmanın sonunda ise sosyoloji literatüründe daha önce kullanılmamış olan “toplumsal anevrizmalar” kavramı üzerinden başka bir soru belirmektedir. Pre-modern zaman bağlarının birer yansıması olarak arz-ı endam eden kadim kimlikler, bir yandan birbirleri üzerinde oluşturdukları kırılımlarla bütünleşmeye alan açarken, diğer yandan da çözülmeye matuf örtük tehditleriyle birer “toplumsal anevrizma” olarak varlıklarını sürdürüyorlarsa yeni zamanlarda yeni mutabakat zeminleri nasıl sağlanabilir?