Bu çalışmada Anadolu Selçukluları devrinin İki ünlü fikir adamı Mevlana Celalü'd-din-i Rumi ve çevresi Ahi Evren Hace Nasirü'd-din Mahmud ve çevresi arasında cereyan eden mücadele bütün detayları ,siyasi ,dini ve fikri boyutları ile ele alınacaktır.Bu mücadelenin yaşandığı siyasi sosyal ve kültürel ortam tasvir edilirken Türkiye Selçukluları Döneminin bir çok sosyal ,siyasi kültürel meselelerine de ışık tutmuş olacaktır. Ayrıca bu mücadelenin o dönemde ne gibi sosyal ve siyasi olayların doğmasına sebep olduğu ve sonraki asırlardaki etkileri gösterilecektir.
Son Dönem araştırmalarıyla Özellikle Mevlana ve Ahi Evren konusundaki çalışmalarıyla ciddi tenkitler alan Prof. Dr. Mikail Bayram uzun zamandan beri merakla beklenen araştırmasını yayınladı.Bir dönem Kamuoyunda yer alan özellikle Cevizkabuğu Proğramına davet edilmesi ve bağlı bulunduğu Üniversiteden Proğrama katılmaması yönünde red cevabı alan Mikail Bayram Konya'daki doğabilecek bir İnfiale de sebebiyet vermemek için uzun bir zaman kendini oda hapsine maruz bırakmıştır. Türkiye'de çok önemli ve ciddi çalışmalara imza atan Mikail Bayram'ın bu eseri konusunda Nüve Kültür Merkezi olarak tarafsızlığımızı bildirir, bu tür konuların Halkın önünde tartışılması ve bu konuda Aydın dediğimiz kişi veya kurumların bu konuya bilimsel yaklaşması buna bağlı olarak da ortaya atılan iddiaların belgelendirilerek Halkın aydınlatılması gerektiğini Kamuoyuna duyururuz. Bu çalışmada Ahi Teşkilâtı'nın baş mimarı olan büyük halk filozofu ve fikir adamı Ahi Evren diye bilinen Hace Nasirü'd-din Mahmud hakkında yeni bulgu ve bilgiler sunulduktan sonra, bu yeni bulgu ve bilgiler ışığında latifeleriyle tanınan Nasreddin Hoca ile lâkabı Nasiru'd-din olan Ahi Evren'in aynı kişi oldukları gösterilmektedir. Böylece Anadolu Selçukluları devrinin bir ünlü, fikir ve aksiyon adamının gerçek kişiliği su yüzüne çıkarılmış ve etrafındaki esrar perdesi aralanmış bulunuyor. Bu çalışmadan sonra bu alanda yürütülecek olan araştırmalar ve çalışmalar ile Filozof Nasreddin Hoca gerçek yönü ve fikirleri ile yeniden gündeme gelecektir. Ahi Evren Şeyh Nasirü'd-din Mahmud'un "Letâif-i Hikmet" ve "Letâif-i Gıyasiyye" adlı eserlerindeki birtakım lâtife ve hikâyelerin halk arasında Nasreddin Hoca Lâtifeleri olarak yer aldığı ve bazı Nasreddin Hoca Lâtifeleri'nin de Ahi Evren Nasirü'd-din Mahmud'un eserlerindeki anlatımlardan ve yorumlardan alındığı veya hayatından izler ihtiva ettiği gösterilmektedir. Tabii 700 senelik zaman süreci içinde halk muhayyilesinin ortaya koyduğu pek çok hikâye ve anekdotların Nasreddin Hoca'ya nisbet edildiği de gözlenmektedir. Nasreddin Hoca'nın Ahi Evren Hace Nasirü'd-din Mahmud olduğu ve onun da eserlerinin ortaya çıkması ve bu eserlerin sahibi olarak hayat hikâyesinin de aydınlatılması ve gerçek şahsiyetinin tanınması ile Nasreddin Hoca'ya nisbet edilen şeyleri tanıma ve belirleme imkânı doğmaktadır. Nasreddin Hoca'nın lâtifelerinin aslında meşâyıh menakıb-nameleri türünde bir eser olduğu ve bu lâtifelerin Ahi Hace Nasiru'd-din'in hayat hikâyesi ile ilgili izler taşıdığı ve onun hayat hikâyesini detaylandırdığı görülmektedir. Böylece lâtifelerin Türkiye Selçukluları devrinin sosyal ve kültürel olaylarına ne şekilde açıklık getirdiği belirtilmektedir. Bu eserde tarihin karanlıklarına terkedilmiş bir bilge kişi olan Ahi Evren Hace Nasirü'd-din Mahmud'un çağdaşı olan Mevlânâ Celâlü'd-din-i Rumî, etrafındakiler ve devlet adamları ile ilişkileri açıklanmaktadır.
Bu çalışmada Anadolu Selçukluları devrinin İki ünlü fikir adamı Mevlana Celalü'd-din-i Rumi ve çevresi Ahi Evren Hace Nasirü'd-din Mahmud ve çevresi arasında cereyan eden mücadele bütün detayları ,siyasi ,dini ve fikri boyutları ile ele alınacaktır.Bu mücadelenin yaşandığı siyasi sosyal ve kültürel ortam tasvir edilirken Türkiye Selçukluları Döneminin bir çok sosyal ,siyasi kültürel meselelerine de ışık tutmuş olacaktır. Ayrıca bu mücadelenin o dönemde ne gibi sosyal ve siyasi olayların doğmasına sebep olduğu ve sonraki asırlardaki etkileri gösterilecektir.
Son Dönem araştırmalarıyla Özellikle Mevlana ve Ahi Evren konusundaki çalışmalarıyla ciddi tenkitler alan Prof. Dr. Mikail Bayram uzun zamandan beri merakla beklenen araştırmasını yayınladı.Bir dönem Kamuoyunda yer alan özellikle Cevizkabuğu Proğramına davet edilmesi ve bağlı bulunduğu Üniversiteden Proğrama katılmaması yönünde red cevabı alan Mikail Bayram Konya'daki doğabilecek bir İnfiale de sebebiyet vermemek için uzun bir zaman kendini oda hapsine maruz bırakmıştır. Türkiye'de çok önemli ve ciddi çalışmalara imza atan Mikail Bayram'ın bu eseri konusunda Nüve Kültür Merkezi olarak tarafsızlığımızı bildirir, bu tür konuların Halkın önünde tartışılması ve bu konuda Aydın dediğimiz kişi veya kurumların bu konuya bilimsel yaklaşması buna bağlı olarak da ortaya atılan iddiaların belgelendirilerek Halkın aydınlatılması gerektiğini Kamuoyuna duyururuz. Bu çalışmada Ahi Teşkilâtı'nın baş mimarı olan büyük halk filozofu ve fikir adamı Ahi Evren diye bilinen Hace Nasirü'd-din Mahmud hakkında yeni bulgu ve bilgiler sunulduktan sonra, bu yeni bulgu ve bilgiler ışığında latifeleriyle tanınan Nasreddin Hoca ile lâkabı Nasiru'd-din olan Ahi Evren'in aynı kişi oldukları gösterilmektedir. Böylece Anadolu Selçukluları devrinin bir ünlü, fikir ve aksiyon adamının gerçek kişiliği su yüzüne çıkarılmış ve etrafındaki esrar perdesi aralanmış bulunuyor. Bu çalışmadan sonra bu alanda yürütülecek olan araştırmalar ve çalışmalar ile Filozof Nasreddin Hoca gerçek yönü ve fikirleri ile yeniden gündeme gelecektir. Ahi Evren Şeyh Nasirü'd-din Mahmud'un "Letâif-i Hikmet" ve "Letâif-i Gıyasiyye" adlı eserlerindeki birtakım lâtife ve hikâyelerin halk arasında Nasreddin Hoca Lâtifeleri olarak yer aldığı ve bazı Nasreddin Hoca Lâtifeleri'nin de Ahi Evren Nasirü'd-din Mahmud'un eserlerindeki anlatımlardan ve yorumlardan alındığı veya hayatından izler ihtiva ettiği gösterilmektedir. Tabii 700 senelik zaman süreci içinde halk muhayyilesinin ortaya koyduğu pek çok hikâye ve anekdotların Nasreddin Hoca'ya nisbet edildiği de gözlenmektedir. Nasreddin Hoca'nın Ahi Evren Hace Nasirü'd-din Mahmud olduğu ve onun da eserlerinin ortaya çıkması ve bu eserlerin sahibi olarak hayat hikâyesinin de aydınlatılması ve gerçek şahsiyetinin tanınması ile Nasreddin Hoca'ya nisbet edilen şeyleri tanıma ve belirleme imkânı doğmaktadır. Nasreddin Hoca'nın lâtifelerinin aslında meşâyıh menakıb-nameleri türünde bir eser olduğu ve bu lâtifelerin Ahi Hace Nasiru'd-din'in hayat hikâyesi ile ilgili izler taşıdığı ve onun hayat hikâyesini detaylandırdığı görülmektedir. Böylece lâtifelerin Türkiye Selçukluları devrinin sosyal ve kültürel olaylarına ne şekilde açıklık getirdiği belirtilmektedir. Bu eserde tarihin karanlıklarına terkedilmiş bir bilge kişi olan Ahi Evren Hace Nasirü'd-din Mahmud'un çağdaşı olan Mevlânâ Celâlü'd-din-i Rumî, etrafındakiler ve devlet adamları ile ilişkileri açıklanmaktadır.