^{#smrgKİTABEVİ} Sosyolojik Düşünmek - 2022

Sosyolojik Düşünmek'in elinizdeki bu yeni edisyonu, dünya görüşümüzü yapılandıran varsayımlarımızın ve örtük beklentilerimizin temellerini zihin açıcı bir şekilde incelemeye devam ediyor. Yazarlar sosyolojinin kilit kavramlarını mercek altına alırken toplumu şekillendiren yakın dönemdeki gelişmeleri de değerlendiriyor ve sosyolojinin gündelik hayata uygulanabilir olup olmadığını enine boyuna irdeliyorlar.

Kitabın ilk kez yayımlanmasından bu yana dünya epeyce değişti: İklim değişiklikleri, ekonomik eşitsizlik, toplumsal adalet ve sosyal medyanın rolü gibi meseleler düne nazaran çok daha önem kazanmış vaziyette. Böylesi bir tarihsel eşikte cemaat, tüketim, etik ve toplumsal kimlik türünden problemler hakkındaki düşünme biçimlerimiz de hızla değişmekte.

Sosyolojik Düşünmek'in bu yeni edisyonu hayatımızdaki bu dönüşümler hakkında parlak düşünceler öne sürmekle kalmıyor, yeni yeni filizlenmekte olan kimi meseleleri de sosyolojik açıdan düşünmemize yardımcı oluyor: Toplumlarımızı nasıl organize edilebiliriz, kendimizi nasıl anlayabiliriz, hayatlarımıza daha iyi şekillerde nasıl yön verebiliriz?

Lisans ve lisansüstü öğrencileri, sosyologlar ve sosyal bilimcilerin yanı sıra, bu kitap aynı zamanda geniş bir okur kitlesine de hitap etmekte. Sosyolojik Düşünmek toplumdaki değişimler ve bunların gündelik hayatlarımız ve kimliklerimiz üzerindeki etkileri gibi sosyolojik meseleler hakkında sıkı ve ilham verici bir araştırma...

ZYGMUNT BAUMAN: 1925'te Polonya'da doğan Bauman sırasıyla faşizmi, sosyalizmi ve kapitalizmi eleştirel bir mesafeyi koruyarak yaşamış ve hiçbir zaman bağımsız entelektüel kişiliğinden taviz vermemiştir. 1968'de Polonya'dan sınır dışı edilmesinin ardından İsrail'e, oradan da Leeds Üniversitesi Sosyoloji Kürsüsü'nün başına geçmek üzere Britanya'ya gitmiştir. Bu görevini 1971-1990 arası sürdüren Bauman, ilk yıllardan itibaren hemen her konuda sosyolojik bakışın çerçevesini genişleten eserler vermiştir. Bauman genellemeleri seven bir yazardır; ama yöntembilim ve kavram tartışmaları yerine doğrudan toplumla ilgilenir. Eserleri bir sorun ve teşhis etrafında döner. Bu anlamda Britanya geleneğinden kopar. Göçmenliği, öncelleri K. Mannheim, A. Löwe, N. Elias gibi ona da, ampirik ve pragmatik bir geleneğin şekillendirdiği ada kültürüne dışarıdan bakma imkânı vermiştir. Ayrıca onlar gibi, hakikat ve ahlakı sosyolojiye taşır.