Sosyolojinin toplumun mu, modern toplumun mu, devletin mi, sınıfların mı, ulus-devletin mi, halkın mı, evrenselin mi, yerelin mi, kurumların mı, örgütlerin mi, grupların mı, sosyal ilişkilerin mi, eylemin mi, davranışın mı bilimi olduğuna dair muğlaklıklar entelektüel kürenin gündemini işgal etmeyi sürdürmektedir. Sosyoloji, asla kimliği şeffaf bir bilim olamamıştır. O alacakaranlıklarda yürümeye devam etmektedir.
Bu kitap, sosyolojik kavramları tanıtan bir "sosyolojiye giriş" çalışması değildir; aksine sosyolojinin neliğini, mantığını, ruhunu sorgulama iddiası taşıyan, sosyolojinin müphemliğini ve sorunlu bir bilim olduğu gerçeğini kendisine dert edinen bir araştırmadır.
Bu metinde, Batı sosyolojisinin önde gelen simaları (Comte, Weber, Simmel, Durkheim, Pareto, Touraine, Wallerstein, Turner ve Giddens gibi) ile Türk sosyolojisinin gözde isimlerinin (Ziya Gökalp, Prens Sabahattin, Sabri F. Ülgener, Mübeccel B. Kıray, Şerif Mardin, Emre Kongar ve Nilüfer Göle) sosyoloji sözcüğünün neliği ve soykütüğü konusunu net bir biçimde ortaya koyamadıkları, yalnızca özgün ve evrensel sosyologumuz olan Nilgün Çelebi'nin bu konuya doğru odaklandığı gözler önüne serilmeye çalışılmıştır.
Yapıtta, Nilgün Çelebi'nin sosyoloji sözcüğünün arkeolojisini ortaya çıkarmak için geniş ölçekli bir kazı çalışmasına giriştiği, bu kazılarının sonucunda "sosyolojinin konusu, toplumdur", "sosyoloji, modern toplumu araştırır", "sosyoloji = toplumbilimi" biçimindeki ezberleri bozduğu ve sosyolojiyi, insan birlikteliği olan socius'un incelenmesinden ibaret bir disiplin olarak ele aldığı ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Sosyolojinin neliği üzerine kafa yoranlara, onun ne olduğunu merak edenlere. Sosyolojiyi, "socius üzerine söylenen söz" olarak doğru okumayı arzulayanlara. Nilgün Çelebi ile sosyoloji sözcüğünün soykütüğüne uzanmak isteyenlere.
Sosyolojinin toplumun mu, modern toplumun mu, devletin mi, sınıfların mı, ulus-devletin mi, halkın mı, evrenselin mi, yerelin mi, kurumların mı, örgütlerin mi, grupların mı, sosyal ilişkilerin mi, eylemin mi, davranışın mı bilimi olduğuna dair muğlaklıklar entelektüel kürenin gündemini işgal etmeyi sürdürmektedir. Sosyoloji, asla kimliği şeffaf bir bilim olamamıştır. O alacakaranlıklarda yürümeye devam etmektedir.
Bu kitap, sosyolojik kavramları tanıtan bir "sosyolojiye giriş" çalışması değildir; aksine sosyolojinin neliğini, mantığını, ruhunu sorgulama iddiası taşıyan, sosyolojinin müphemliğini ve sorunlu bir bilim olduğu gerçeğini kendisine dert edinen bir araştırmadır.
Bu metinde, Batı sosyolojisinin önde gelen simaları (Comte, Weber, Simmel, Durkheim, Pareto, Touraine, Wallerstein, Turner ve Giddens gibi) ile Türk sosyolojisinin gözde isimlerinin (Ziya Gökalp, Prens Sabahattin, Sabri F. Ülgener, Mübeccel B. Kıray, Şerif Mardin, Emre Kongar ve Nilüfer Göle) sosyoloji sözcüğünün neliği ve soykütüğü konusunu net bir biçimde ortaya koyamadıkları, yalnızca özgün ve evrensel sosyologumuz olan Nilgün Çelebi'nin bu konuya doğru odaklandığı gözler önüne serilmeye çalışılmıştır.
Yapıtta, Nilgün Çelebi'nin sosyoloji sözcüğünün arkeolojisini ortaya çıkarmak için geniş ölçekli bir kazı çalışmasına giriştiği, bu kazılarının sonucunda "sosyolojinin konusu, toplumdur", "sosyoloji, modern toplumu araştırır", "sosyoloji = toplumbilimi" biçimindeki ezberleri bozduğu ve sosyolojiyi, insan birlikteliği olan socius'un incelenmesinden ibaret bir disiplin olarak ele aldığı ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Sosyolojinin neliği üzerine kafa yoranlara, onun ne olduğunu merak edenlere. Sosyolojiyi, "socius üzerine söylenen söz" olarak doğru okumayı arzulayanlara. Nilgün Çelebi ile sosyoloji sözcüğünün soykütüğüne uzanmak isteyenlere.