#smrgKİTABEVİ Sükkeri: Hayatı Edebi Kişiliği ve Divanı - 1994
Onyedinci yüzyılın bu kötü gidişinden etkilenmeyen yegâne dal sanat ve edebiyat olmuştur. Onbeşinci yüzyılda Şeyhî, Ahmed Paşa ve Necâtî gibi şâirlerimiz edebiyatımızı iyi temeller üzerine oturtmuşlar, Onaltıncı yüzyılda da Fuzûlî, Bâkî ve Nev'î gibi şâirler, bu sağlam temeller üzerine iyi binalar yapmışlardır. Ancak, Onyedinci yüzyılda devlet büyüklerinin sanatkârları, edip ve şâirleri, eski geleneğe uyarak, koruyup desteklemeleri, nihayet bu yüzyılda da Nef'î, Yahyâ, Nâ'ilî ve Nâbî gibi değerli şâirlerin yetişmiş olmaları, devrin kötü gidişinden edebiyatımızın etkilenmeyişinin ana sebepleridir, denilebilir.
Geçmişten günümüze kadar, Türk Edebiyatı konusunda yapılan araştırmalara şöyle bir bakacak olursak, hep zirvedeki edebî kişilerle uğraşılmış, buna mukabil pek tanınmamış şâir ve eserlere el atılmamış olduğunu görürüz. Son yıllarda bu eksikliğin farkına varılarak zirveye tırmanabilmiş kişilerin etrafını oluşturup, edebiyat ve sanat sahnesindeki rollerini ifâ ederek gelip geçmiş kimselerin de araştırma ve inceleme konusu yapılmağa başlanıldığını müşahede etmekteyiz. İşte Sükkerî gibi pek tanınmamış bir şâirin araştırılması ve inceleme konusu yapılması da bu yolda atılan adımlardan birisidir.
Zekeriyya Sükkerî'yi araştırmak üzere ele aldığımız zaman, şâir ve aynı zamanda hattat olmasından hareketle, kendi el yazısıyla olmasa bile, hattat arkadaşlarının bir cemîle yaparak, divanın güzel nüshalarını kütüphanelere "armağan" etmiş olabilecekleri düşüncesindeydik. Bu maksatla yurt içi ve yurt dışındaki kütüphane kataloglarını taradık. Üzülerek gördük ki, elimizdekinden başka bir nüshası yoktur. Ümidimizi kaybetmiş değiliz. Çalışmamızın sonlarına geldiğimiz bu günlerde bile, Sükkerî Divanı'nın bir başka nüshasına rastlayabilme ümidini taşımaktayız. (Önsözden)
Onyedinci yüzyılın bu kötü gidişinden etkilenmeyen yegâne dal sanat ve edebiyat olmuştur. Onbeşinci yüzyılda Şeyhî, Ahmed Paşa ve Necâtî gibi şâirlerimiz edebiyatımızı iyi temeller üzerine oturtmuşlar, Onaltıncı yüzyılda da Fuzûlî, Bâkî ve Nev'î gibi şâirler, bu sağlam temeller üzerine iyi binalar yapmışlardır. Ancak, Onyedinci yüzyılda devlet büyüklerinin sanatkârları, edip ve şâirleri, eski geleneğe uyarak, koruyup desteklemeleri, nihayet bu yüzyılda da Nef'î, Yahyâ, Nâ'ilî ve Nâbî gibi değerli şâirlerin yetişmiş olmaları, devrin kötü gidişinden edebiyatımızın etkilenmeyişinin ana sebepleridir, denilebilir.
Geçmişten günümüze kadar, Türk Edebiyatı konusunda yapılan araştırmalara şöyle bir bakacak olursak, hep zirvedeki edebî kişilerle uğraşılmış, buna mukabil pek tanınmamış şâir ve eserlere el atılmamış olduğunu görürüz. Son yıllarda bu eksikliğin farkına varılarak zirveye tırmanabilmiş kişilerin etrafını oluşturup, edebiyat ve sanat sahnesindeki rollerini ifâ ederek gelip geçmiş kimselerin de araştırma ve inceleme konusu yapılmağa başlanıldığını müşahede etmekteyiz. İşte Sükkerî gibi pek tanınmamış bir şâirin araştırılması ve inceleme konusu yapılması da bu yolda atılan adımlardan birisidir.
Zekeriyya Sükkerî'yi araştırmak üzere ele aldığımız zaman, şâir ve aynı zamanda hattat olmasından hareketle, kendi el yazısıyla olmasa bile, hattat arkadaşlarının bir cemîle yaparak, divanın güzel nüshalarını kütüphanelere "armağan" etmiş olabilecekleri düşüncesindeydik. Bu maksatla yurt içi ve yurt dışındaki kütüphane kataloglarını taradık. Üzülerek gördük ki, elimizdekinden başka bir nüshası yoktur. Ümidimizi kaybetmiş değiliz. Çalışmamızın sonlarına geldiğimiz bu günlerde bile, Sükkerî Divanı'nın bir başka nüshasına rastlayabilme ümidini taşımaktayız. (Önsözden)