#smrgSAHAF Sultanların Gözdeleri - 2001

Kondisyon:
Yeni Gibi
Stok Kodu:
1199030684
Boyut:
24x30
Sayfa Sayısı:
48 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2001
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Kuşe Kağıt
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199030684
416772
Sultanların Gözdeleri -        2001
Sultanların Gözdeleri - 2001 #smrgSAHAF
0.00
Antik A. Ş. 20. Yıl Özel Sergisi (26 Kasım - 12 Aralık 2001)

Tablolar, çerçeveler, tombaklar, şamdanlar, tepsiler, takvimler, fermanlar, tasvirler, levhalar ve kadınlar... Zarafet, incelik ve estetik; bunlar Osmanlı -Türk- sanatının her zaman en önde gelen değerleriydi

İnsanoğlu yaprakları kullanma gereği duyduğu günden itibaren hep daha iyi giyinmek için yeni arayışlar içerisinde oldu. Giyinmek, giyileni göstermek, taşımak ya da yakıştırmak; yani bugünkü adıyla (pek ifade etmese de) 'moda' ile içli-dışlı olmayı arzuladı. Moda bugün; yeni dünya düzeninin (kapitalizm, dayatılan tüketim çılgınlığı) değişmeyen ama kendi içinde çok sık değişen tutkusu halinde. Akımlar, renkler, sitiller, yılına ait kesimler... Bu değişken tutku, bu doyumsuz argüman, -bugün- reklam sektörünün ancak uç hayalleriyle hayat bulduğundan; dünya coğrafyasının tüm giyim kültürlerini birbirine karıştırmaktan ötürü kimseye özür borcu olduğunu düşünmüyor bile! Osmanlı kadını güzel ve zarifti..

Kafes, yaşmak, ferace, örtü; hangisinin altından gözükmek isterse istesin "Osmanlı (Türk) kadını", seyyahlar ya da meraklıları için bilmedikleri-bilemeyecekleri bir dünyaydı. "Yabancıların çoğu, ayrıntılarla kuşatılmış gözlemleriyle bu bilmeceyi çözme yerine, düş güçlerini kullanarak Türk kadınını betimlemeye çalıştı." Nasıl bir yaklaşım gösterirlerse göstersinler, yorum ve yazıların değişmeyen ortak yanı; Osmanlı (Türk) kadınlarının zarafeti, Türk kadınının güzel olduğu idi.

16. yüzyıl seyyahlarından Canaye'ye göre Türk kadını ince, zevkli ve beceriklidir. Lady Montagu, Türk kadınları arasında zarif ve güzel olmayan kadın görülemeyeceğini söyler; "Her ne kadar bütün Hıristiyanlık alemi içerisinde İngiliz kral sarayı en zarafetli kadınların bulunduğu yer ise de, orada bile bu kadar zarif kadın yoktur." D'Ohsson ise, Osmanlı (Türk) kadınlarının giysilerindeki sadelik ve asaletle iftihar edebileceklerini belirtir; "Güzel şekiller, siyah ve parlak gözler, sağlıklı hareketler, uyumlu renkler, aşırıya kaçmayan ziynetler ve her şeyden önemlisi zarafet, bu ülkenin kadınlarını Avrupalılardan ayırır." Julia Pardoe, Olivier, Gautier, La Borenne Durand de Fontmagne, Edmondo de Amicis ve daha bir çok seyyahın kaleminden damlayan bu iyi niyetli sözcüklerin ortak özeti, Osmanlı (Türk) kadınının zerafet konusunda tüm dünya kadınlarına örnek olacak kadar başarılı olduğu idi.

Osman Hamdi oryantalizme karşı..

Tabii, tarih boyunca bu zarafete hiç rastlamamış seyyahlar da yok değil!.. Hatta yukarıda andığımız seyyah takımının birkaç misli kadar olan kalem sahiplerine göre, tam aksi şekilde Osmanlı kadını ya da erkeği bırakın zarafeti, normal ve abartısız bile sayılmaz; "hayalet" gibi giyindikleri ve "kaba" hareketler ile davrandıkları yazılır! Kişisel yorumlara ve şahsi kanaatlere ne kadar güvenilir? O dönemlerde yazılmış eserler, o dönemlerden kalmış tarihi eserler, anlatılar, rivayetler ve öyküler; aslında bunların tümü o yıllara ait bütün bilgi birikimlerini az-çok aktarırlar. Mesela o yıllarda yeni yeni başlayan resim ve ressamlık da iletişim ve haber görevini daha içerikli üstlenen bir sanat dalıdır.

Batı oryantalizmi, tablolarında genellikle Doğunun sefaletini, fakirliğini, geriliğini veya egzotik yönleri ele almıştır. Oryantalist bir ressam olan Osman Hamdi'de (1842-1910), Batılı oryantalist ressamlardan bambaşka bir hava, konularını onlardan farklı şekilde seçiş ve işleyiş vardır. Osman Hamdi aynı zamanda kadın konusunu işleyen ilk Türk ressamıdır. Eserlerine konu ettiği kadın ve genç kızları çoğu kendi aile fertlerinden, bir kısmını da dost ve yakınlarından seçmiştir. Kadını günlük yaşam içinde ele almış; çarşıda, gezintide ve özellikle evde işlemiştir. Kadını ev içindeki uğraşlarla canlandırdığı resimlerinin çoğunda ayaklar çıplaktır. Kadının güzelliğini; bu açıktaki el, yüz, ayaklar ve elbiselerle çok ustaca ortaya koyabilmiştir. Osman Hamdi'nin işte bu tabloları, Batı oryantalizmine karşı birer yanıt olarak tasarlanmış eserlerdir. O yıllardan kalma bir çok tabloda, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki kıyafet çeşitliliğini anlatan feraceli Osmanlı kadınları ve cüppeli erkek figürleri son derece ustaca bir teknik ve güçlü komposizyonlarla ortaya konmuştur.

Tem mumluklu şamdan ve tılsımlı gömlek..

Osmanlı Türkü'nde birleşen bu zarafet ve incelik, sadece kıyafet ve davranışta kalmamış; kullandığı eşyadan okuduğu kitaba, kaleme aldığı belgeye, kitabını koyduğu rahleye, mumunu yerleştirdiği şamdana, yemek yediği tepsiye, tabağa, kaşığa, yaşadığı mekâna vs.. kadar günlük yaşamında ya da özel anlarında ilişkili olduğu her şeye aksetmiş.

Mesela çok nadir rastlanan ve hazırlanması çoğu zaman uzun yıllar alan, çoğunlukla devlet erkanı ya da varlıklı kişilerin sipariş edebildiği "Tılsımlı Gömlek": Şifa gömleği olarak da bilinen bu gömlek, sahibini kötülüklerden ve her türlü tehlikelerden korumak için yapılırmış. Kur'an-ı Kerim'den ayetlerin yer aldığı gömleklerin hazırlanması çoğu zaman hattatların uzun yıllarını alırmış. Sonra tombaklar; bakır ve bakır alaşımlarının 'altın-cıva' amalgamı yardımıyla yaldızlanması işlemine 'tombaklama', bu şekilde altın kaplama yapılmış parçalara ise 'tombak' denirmiş. Tombaklama, altın görünümü vermek amacıyla bir çok eşyada yaygın olarak kullanılmış; şerbetlikler, şamdanlar, tepsiler, kap kacaklar tombaklanan başlıca eşyalar. Antik Palas 20 yaşında

Osmanlı'da kültür ve sanat zannedildiği gibi sadece saray etrafında şekillenmemiş veya İstanbul ile sınırlı kalmamış. Asya'dan, Avrupa ve Afrika'ya kadar çok geniş ve kültür yapısı bakımından çok farklı bir coğrafyada Osmanlı Türk kültür varlığının eserleri ortaya konmuş ve sanat düzeyi giderek yükselen toplum, savaşa giderken tüm savaş aletlerinde bile sanatın estetiğini, zarafetini büyük bir özenle kullanmış. İşte bu bağlamda, bu güzellikleri ve Osmanlı (Türk) zarafetini bugünlere ulaştırmak ve daha çok insana sunmak için çaba gösteren 20 yıllık kuruluş olan Antik Palas geçtiğimiz hafta "Sultanların Gözdeleri" isminde bir sergi düzenledi.

Bu ve benzeri sergileri dolaşarak Osmanlı (Türk) zarafetini izleyebilir, şahit olabilir ya da, şairin dediğini tekrarlayıp kenara çekilebilirsiniz; "Güzelliğin beş pare'tmez, bu bendeki aşk olmasa"... - Kürşat Okutmuş

Antik A. Ş. 20. Yıl Özel Sergisi (26 Kasım - 12 Aralık 2001)

Tablolar, çerçeveler, tombaklar, şamdanlar, tepsiler, takvimler, fermanlar, tasvirler, levhalar ve kadınlar... Zarafet, incelik ve estetik; bunlar Osmanlı -Türk- sanatının her zaman en önde gelen değerleriydi

İnsanoğlu yaprakları kullanma gereği duyduğu günden itibaren hep daha iyi giyinmek için yeni arayışlar içerisinde oldu. Giyinmek, giyileni göstermek, taşımak ya da yakıştırmak; yani bugünkü adıyla (pek ifade etmese de) 'moda' ile içli-dışlı olmayı arzuladı. Moda bugün; yeni dünya düzeninin (kapitalizm, dayatılan tüketim çılgınlığı) değişmeyen ama kendi içinde çok sık değişen tutkusu halinde. Akımlar, renkler, sitiller, yılına ait kesimler... Bu değişken tutku, bu doyumsuz argüman, -bugün- reklam sektörünün ancak uç hayalleriyle hayat bulduğundan; dünya coğrafyasının tüm giyim kültürlerini birbirine karıştırmaktan ötürü kimseye özür borcu olduğunu düşünmüyor bile! Osmanlı kadını güzel ve zarifti..

Kafes, yaşmak, ferace, örtü; hangisinin altından gözükmek isterse istesin "Osmanlı (Türk) kadını", seyyahlar ya da meraklıları için bilmedikleri-bilemeyecekleri bir dünyaydı. "Yabancıların çoğu, ayrıntılarla kuşatılmış gözlemleriyle bu bilmeceyi çözme yerine, düş güçlerini kullanarak Türk kadınını betimlemeye çalıştı." Nasıl bir yaklaşım gösterirlerse göstersinler, yorum ve yazıların değişmeyen ortak yanı; Osmanlı (Türk) kadınlarının zarafeti, Türk kadınının güzel olduğu idi.

16. yüzyıl seyyahlarından Canaye'ye göre Türk kadını ince, zevkli ve beceriklidir. Lady Montagu, Türk kadınları arasında zarif ve güzel olmayan kadın görülemeyeceğini söyler; "Her ne kadar bütün Hıristiyanlık alemi içerisinde İngiliz kral sarayı en zarafetli kadınların bulunduğu yer ise de, orada bile bu kadar zarif kadın yoktur." D'Ohsson ise, Osmanlı (Türk) kadınlarının giysilerindeki sadelik ve asaletle iftihar edebileceklerini belirtir; "Güzel şekiller, siyah ve parlak gözler, sağlıklı hareketler, uyumlu renkler, aşırıya kaçmayan ziynetler ve her şeyden önemlisi zarafet, bu ülkenin kadınlarını Avrupalılardan ayırır." Julia Pardoe, Olivier, Gautier, La Borenne Durand de Fontmagne, Edmondo de Amicis ve daha bir çok seyyahın kaleminden damlayan bu iyi niyetli sözcüklerin ortak özeti, Osmanlı (Türk) kadınının zerafet konusunda tüm dünya kadınlarına örnek olacak kadar başarılı olduğu idi.

Osman Hamdi oryantalizme karşı..

Tabii, tarih boyunca bu zarafete hiç rastlamamış seyyahlar da yok değil!.. Hatta yukarıda andığımız seyyah takımının birkaç misli kadar olan kalem sahiplerine göre, tam aksi şekilde Osmanlı kadını ya da erkeği bırakın zarafeti, normal ve abartısız bile sayılmaz; "hayalet" gibi giyindikleri ve "kaba" hareketler ile davrandıkları yazılır! Kişisel yorumlara ve şahsi kanaatlere ne kadar güvenilir? O dönemlerde yazılmış eserler, o dönemlerden kalmış tarihi eserler, anlatılar, rivayetler ve öyküler; aslında bunların tümü o yıllara ait bütün bilgi birikimlerini az-çok aktarırlar. Mesela o yıllarda yeni yeni başlayan resim ve ressamlık da iletişim ve haber görevini daha içerikli üstlenen bir sanat dalıdır.

Batı oryantalizmi, tablolarında genellikle Doğunun sefaletini, fakirliğini, geriliğini veya egzotik yönleri ele almıştır. Oryantalist bir ressam olan Osman Hamdi'de (1842-1910), Batılı oryantalist ressamlardan bambaşka bir hava, konularını onlardan farklı şekilde seçiş ve işleyiş vardır. Osman Hamdi aynı zamanda kadın konusunu işleyen ilk Türk ressamıdır. Eserlerine konu ettiği kadın ve genç kızları çoğu kendi aile fertlerinden, bir kısmını da dost ve yakınlarından seçmiştir. Kadını günlük yaşam içinde ele almış; çarşıda, gezintide ve özellikle evde işlemiştir. Kadını ev içindeki uğraşlarla canlandırdığı resimlerinin çoğunda ayaklar çıplaktır. Kadının güzelliğini; bu açıktaki el, yüz, ayaklar ve elbiselerle çok ustaca ortaya koyabilmiştir. Osman Hamdi'nin işte bu tabloları, Batı oryantalizmine karşı birer yanıt olarak tasarlanmış eserlerdir. O yıllardan kalma bir çok tabloda, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki kıyafet çeşitliliğini anlatan feraceli Osmanlı kadınları ve cüppeli erkek figürleri son derece ustaca bir teknik ve güçlü komposizyonlarla ortaya konmuştur.

Tem mumluklu şamdan ve tılsımlı gömlek..

Osmanlı Türkü'nde birleşen bu zarafet ve incelik, sadece kıyafet ve davranışta kalmamış; kullandığı eşyadan okuduğu kitaba, kaleme aldığı belgeye, kitabını koyduğu rahleye, mumunu yerleştirdiği şamdana, yemek yediği tepsiye, tabağa, kaşığa, yaşadığı mekâna vs.. kadar günlük yaşamında ya da özel anlarında ilişkili olduğu her şeye aksetmiş.

Mesela çok nadir rastlanan ve hazırlanması çoğu zaman uzun yıllar alan, çoğunlukla devlet erkanı ya da varlıklı kişilerin sipariş edebildiği "Tılsımlı Gömlek": Şifa gömleği olarak da bilinen bu gömlek, sahibini kötülüklerden ve her türlü tehlikelerden korumak için yapılırmış. Kur'an-ı Kerim'den ayetlerin yer aldığı gömleklerin hazırlanması çoğu zaman hattatların uzun yıllarını alırmış. Sonra tombaklar; bakır ve bakır alaşımlarının 'altın-cıva' amalgamı yardımıyla yaldızlanması işlemine 'tombaklama', bu şekilde altın kaplama yapılmış parçalara ise 'tombak' denirmiş. Tombaklama, altın görünümü vermek amacıyla bir çok eşyada yaygın olarak kullanılmış; şerbetlikler, şamdanlar, tepsiler, kap kacaklar tombaklanan başlıca eşyalar. Antik Palas 20 yaşında

Osmanlı'da kültür ve sanat zannedildiği gibi sadece saray etrafında şekillenmemiş veya İstanbul ile sınırlı kalmamış. Asya'dan, Avrupa ve Afrika'ya kadar çok geniş ve kültür yapısı bakımından çok farklı bir coğrafyada Osmanlı Türk kültür varlığının eserleri ortaya konmuş ve sanat düzeyi giderek yükselen toplum, savaşa giderken tüm savaş aletlerinde bile sanatın estetiğini, zarafetini büyük bir özenle kullanmış. İşte bu bağlamda, bu güzellikleri ve Osmanlı (Türk) zarafetini bugünlere ulaştırmak ve daha çok insana sunmak için çaba gösteren 20 yıllık kuruluş olan Antik Palas geçtiğimiz hafta "Sultanların Gözdeleri" isminde bir sergi düzenledi.

Bu ve benzeri sergileri dolaşarak Osmanlı (Türk) zarafetini izleyebilir, şahit olabilir ya da, şairin dediğini tekrarlayıp kenara çekilebilirsiniz; "Güzelliğin beş pare'tmez, bu bendeki aşk olmasa"... - Kürşat Okutmuş

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat