#smrgKİTABEVİ Tarih Boyunca Salgın Hastalıklar ve Resim Sanatı - 2023
Editör:
Ali İhsan Ökten
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Dizi Adı:
ISBN-10:
6253992354
Kargoya Teslim Süresi:
3&6
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Boyut:
21x28
Sayfa Sayısı:
336
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2023
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
1.485,00
Havale/EFT ile:
1.440,45
Siparişiniz 3&6 iş günü arasında kargoda
1199216174
602738
https://www.simurgkitabevi.com/tarih-boyunca-salgin-hastaliklar-ve-resim-sanati-2023
Tarih Boyunca Salgın Hastalıklar ve Resim Sanatı - 2023 #smrgKİTABEVİ
1485.00
Salgın hastalıklar toplumlarda iz bırakan, çok sayıda insanın ölümü ile sonuçlanan ve derin üzüntülere, kaygılara, korkulara sebep veren trajedilerdendir. İnsanlık tarihinden beri büyük kayıplara sebep olan pek çok salgın hastalık ortaya çıkmış ve trajedi pek çok insanı, canlıyı, doğayı, toplumu, ülkeyi etkilemiştir.
Bulaşıcı hastalıklar veya salgın hastalıklar veya genel anlamıyla toplu ölümleri ifade eden bir sağlık kavramı olarak pandemi, sağlık alanından sanatın alanına sıçrayarak geçmişten bugüne kadar plastik sanatlardan edebiyata, her türden yaratıcı üretime yansımıştır. Elbette içinden geçtiğimiz pandemi süreci sanat ve bulaşıcı hastalıkların ilk kesişimi değildir. Ölümden önce ölüm olarak adlandırılan cüzzam, “kara ölüm” olarak bilinen veba, 20. yüzyıl başında, Birinci Dünya Savaşı'ndaki kayıplardan daha fazla ölüme neden olan İspanyol Gribi ve diğer salgınlar dönemin sanatsal çalışmalarında tematik bir yaklaşımla işlenmiştir. Ancak sanatsal çalışmalardan en fazla resim sanatı bize salgın hastalıkların dramatik öyküsünü anlatmıştır.
Sanat tarihinin kült eserlerinden birine imza atan Sanat tarihçisi Ernst H. Gombrich, “sanat adı verilen bir şey yoktur aslında, yalnızca sanatçılar vardır” derken, bir anlamda sanatçıların yaşadıkları dünyayı algılayışlarına ve onların imgelem dünyalarının önemine dikkat çekmektedir (Gombrich, 2009). Bu noktada yaşadığı çağın tanığı olarak sanatçının, eserleri aracılığıyla görünmeyeni görünür kıldığını söylemek hiç de yanlış olmayacaktır. Yaklaşık üç yıldır, tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemi sürecinde sanatçılar, ısrarla üretmeye devam etmiş, pandemi günlerine dair tanıklıklarını kendi ifade alanları içinde, imgeler aracılığıyla görünür kılmaya çalışmışlardır.
Toplumsal duyarlılığı yüksek seviyede olan, yaşam ve dünyaya ilişkin gözlemlerini görsel imgeler yoluyla aktaran sanatçılar, çevrelerinde, ülkelerinde veya tüm insanlık için tehdit oluşturan, kitlesel ölümlere sebebiyet veren olaylara, salgınlara kayıtsız kalmamışlar, yüzyıllardır salgın hastalıkların insanlık üzerindeki etkilerini çalışmalarında betimlemişler ve eserlerinde bu konuları görselleştirerek, tüm insanlığa mesaj vermişlerdir. Acının, kederin, ıstırabın, dramın görüntüsünü renklerle ifade ederek, kalıcı sanat formuna dönüştürmüşlerdir.
Bulaşıcı hastalıklar veya salgın hastalıklar veya genel anlamıyla toplu ölümleri ifade eden bir sağlık kavramı olarak pandemi, sağlık alanından sanatın alanına sıçrayarak geçmişten bugüne kadar plastik sanatlardan edebiyata, her türden yaratıcı üretime yansımıştır. Elbette içinden geçtiğimiz pandemi süreci sanat ve bulaşıcı hastalıkların ilk kesişimi değildir. Ölümden önce ölüm olarak adlandırılan cüzzam, “kara ölüm” olarak bilinen veba, 20. yüzyıl başında, Birinci Dünya Savaşı'ndaki kayıplardan daha fazla ölüme neden olan İspanyol Gribi ve diğer salgınlar dönemin sanatsal çalışmalarında tematik bir yaklaşımla işlenmiştir. Ancak sanatsal çalışmalardan en fazla resim sanatı bize salgın hastalıkların dramatik öyküsünü anlatmıştır.
Sanat tarihinin kült eserlerinden birine imza atan Sanat tarihçisi Ernst H. Gombrich, “sanat adı verilen bir şey yoktur aslında, yalnızca sanatçılar vardır” derken, bir anlamda sanatçıların yaşadıkları dünyayı algılayışlarına ve onların imgelem dünyalarının önemine dikkat çekmektedir (Gombrich, 2009). Bu noktada yaşadığı çağın tanığı olarak sanatçının, eserleri aracılığıyla görünmeyeni görünür kıldığını söylemek hiç de yanlış olmayacaktır. Yaklaşık üç yıldır, tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemi sürecinde sanatçılar, ısrarla üretmeye devam etmiş, pandemi günlerine dair tanıklıklarını kendi ifade alanları içinde, imgeler aracılığıyla görünür kılmaya çalışmışlardır.
Toplumsal duyarlılığı yüksek seviyede olan, yaşam ve dünyaya ilişkin gözlemlerini görsel imgeler yoluyla aktaran sanatçılar, çevrelerinde, ülkelerinde veya tüm insanlık için tehdit oluşturan, kitlesel ölümlere sebebiyet veren olaylara, salgınlara kayıtsız kalmamışlar, yüzyıllardır salgın hastalıkların insanlık üzerindeki etkilerini çalışmalarında betimlemişler ve eserlerinde bu konuları görselleştirerek, tüm insanlığa mesaj vermişlerdir. Acının, kederin, ıstırabın, dramın görüntüsünü renklerle ifade ederek, kalıcı sanat formuna dönüştürmüşlerdir.
Salgın hastalıklar toplumlarda iz bırakan, çok sayıda insanın ölümü ile sonuçlanan ve derin üzüntülere, kaygılara, korkulara sebep veren trajedilerdendir. İnsanlık tarihinden beri büyük kayıplara sebep olan pek çok salgın hastalık ortaya çıkmış ve trajedi pek çok insanı, canlıyı, doğayı, toplumu, ülkeyi etkilemiştir.
Bulaşıcı hastalıklar veya salgın hastalıklar veya genel anlamıyla toplu ölümleri ifade eden bir sağlık kavramı olarak pandemi, sağlık alanından sanatın alanına sıçrayarak geçmişten bugüne kadar plastik sanatlardan edebiyata, her türden yaratıcı üretime yansımıştır. Elbette içinden geçtiğimiz pandemi süreci sanat ve bulaşıcı hastalıkların ilk kesişimi değildir. Ölümden önce ölüm olarak adlandırılan cüzzam, “kara ölüm” olarak bilinen veba, 20. yüzyıl başında, Birinci Dünya Savaşı'ndaki kayıplardan daha fazla ölüme neden olan İspanyol Gribi ve diğer salgınlar dönemin sanatsal çalışmalarında tematik bir yaklaşımla işlenmiştir. Ancak sanatsal çalışmalardan en fazla resim sanatı bize salgın hastalıkların dramatik öyküsünü anlatmıştır.
Sanat tarihinin kült eserlerinden birine imza atan Sanat tarihçisi Ernst H. Gombrich, “sanat adı verilen bir şey yoktur aslında, yalnızca sanatçılar vardır” derken, bir anlamda sanatçıların yaşadıkları dünyayı algılayışlarına ve onların imgelem dünyalarının önemine dikkat çekmektedir (Gombrich, 2009). Bu noktada yaşadığı çağın tanığı olarak sanatçının, eserleri aracılığıyla görünmeyeni görünür kıldığını söylemek hiç de yanlış olmayacaktır. Yaklaşık üç yıldır, tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemi sürecinde sanatçılar, ısrarla üretmeye devam etmiş, pandemi günlerine dair tanıklıklarını kendi ifade alanları içinde, imgeler aracılığıyla görünür kılmaya çalışmışlardır.
Toplumsal duyarlılığı yüksek seviyede olan, yaşam ve dünyaya ilişkin gözlemlerini görsel imgeler yoluyla aktaran sanatçılar, çevrelerinde, ülkelerinde veya tüm insanlık için tehdit oluşturan, kitlesel ölümlere sebebiyet veren olaylara, salgınlara kayıtsız kalmamışlar, yüzyıllardır salgın hastalıkların insanlık üzerindeki etkilerini çalışmalarında betimlemişler ve eserlerinde bu konuları görselleştirerek, tüm insanlığa mesaj vermişlerdir. Acının, kederin, ıstırabın, dramın görüntüsünü renklerle ifade ederek, kalıcı sanat formuna dönüştürmüşlerdir.
Bulaşıcı hastalıklar veya salgın hastalıklar veya genel anlamıyla toplu ölümleri ifade eden bir sağlık kavramı olarak pandemi, sağlık alanından sanatın alanına sıçrayarak geçmişten bugüne kadar plastik sanatlardan edebiyata, her türden yaratıcı üretime yansımıştır. Elbette içinden geçtiğimiz pandemi süreci sanat ve bulaşıcı hastalıkların ilk kesişimi değildir. Ölümden önce ölüm olarak adlandırılan cüzzam, “kara ölüm” olarak bilinen veba, 20. yüzyıl başında, Birinci Dünya Savaşı'ndaki kayıplardan daha fazla ölüme neden olan İspanyol Gribi ve diğer salgınlar dönemin sanatsal çalışmalarında tematik bir yaklaşımla işlenmiştir. Ancak sanatsal çalışmalardan en fazla resim sanatı bize salgın hastalıkların dramatik öyküsünü anlatmıştır.
Sanat tarihinin kült eserlerinden birine imza atan Sanat tarihçisi Ernst H. Gombrich, “sanat adı verilen bir şey yoktur aslında, yalnızca sanatçılar vardır” derken, bir anlamda sanatçıların yaşadıkları dünyayı algılayışlarına ve onların imgelem dünyalarının önemine dikkat çekmektedir (Gombrich, 2009). Bu noktada yaşadığı çağın tanığı olarak sanatçının, eserleri aracılığıyla görünmeyeni görünür kıldığını söylemek hiç de yanlış olmayacaktır. Yaklaşık üç yıldır, tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemi sürecinde sanatçılar, ısrarla üretmeye devam etmiş, pandemi günlerine dair tanıklıklarını kendi ifade alanları içinde, imgeler aracılığıyla görünür kılmaya çalışmışlardır.
Toplumsal duyarlılığı yüksek seviyede olan, yaşam ve dünyaya ilişkin gözlemlerini görsel imgeler yoluyla aktaran sanatçılar, çevrelerinde, ülkelerinde veya tüm insanlık için tehdit oluşturan, kitlesel ölümlere sebebiyet veren olaylara, salgınlara kayıtsız kalmamışlar, yüzyıllardır salgın hastalıkların insanlık üzerindeki etkilerini çalışmalarında betimlemişler ve eserlerinde bu konuları görselleştirerek, tüm insanlığa mesaj vermişlerdir. Acının, kederin, ıstırabın, dramın görüntüsünü renklerle ifade ederek, kalıcı sanat formuna dönüştürmüşlerdir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.