#smrgKİTABEVİ Tarih Felsefesi -
Bu amaçla romantikler arasında farklı iklimlere ve kültürlere açılan ilk düşünürdür o. Tarih felsefesi, dil felsefesi, çalışkanlık ve deha kavramı, tanrısallık, doğanın organizasyonu ve işbirliği, uygarlık tarihi alanlarında sürekli kendisine dönülen bu eser, Hegel dâhil birçok filozofu derinden etkileyecektir.
Herder'e göre mitoloji, şiir, folklor, halk şarkıları, masallar ve efsaneler, örf ve gelenekler bir ulusun gerçek yaratıcı kuvvetleridir. Sanat ve uygarlık bu kökler sayesinde gelişir ve serpilir. Herder, ulusal geleneklere eğilirken dar bir yurtseverlik sergilemez, bunların yaratıcılık için en değerli ilham kaynakları olduğunu belirtir. İnsanlığın zenginliğini, kültürlerin çeşitliliğini taçlandırmak ister. Tüm çağların ve toplumların aynı düzlemde topyekûn değerlendirilmesine karşıdır.
Esasen her çağ ve her kuşak kendi bulunduğu koşullar içinde geçmişini yeniden yorumlamak durumundadır. Tarih doğal olgulardaki gibi bir süreklilik ve tekrarlardan oluşmaz. Onun kendisine özgü bir kavrayışı ve derinliği vardır. Herder'in Tarih Felsefesi'ni okurken her sayfada şu soru zihnimizin bir köşesinde yer edinir: “Dünyada her şeyin bir felsefesi ve bilimi varken bizi en yakından ilgilendiren genel insanlık tarihinin de bir felsefesi ve bilimi olamaz mı?”
Bu amaçla romantikler arasında farklı iklimlere ve kültürlere açılan ilk düşünürdür o. Tarih felsefesi, dil felsefesi, çalışkanlık ve deha kavramı, tanrısallık, doğanın organizasyonu ve işbirliği, uygarlık tarihi alanlarında sürekli kendisine dönülen bu eser, Hegel dâhil birçok filozofu derinden etkileyecektir.
Herder'e göre mitoloji, şiir, folklor, halk şarkıları, masallar ve efsaneler, örf ve gelenekler bir ulusun gerçek yaratıcı kuvvetleridir. Sanat ve uygarlık bu kökler sayesinde gelişir ve serpilir. Herder, ulusal geleneklere eğilirken dar bir yurtseverlik sergilemez, bunların yaratıcılık için en değerli ilham kaynakları olduğunu belirtir. İnsanlığın zenginliğini, kültürlerin çeşitliliğini taçlandırmak ister. Tüm çağların ve toplumların aynı düzlemde topyekûn değerlendirilmesine karşıdır.
Esasen her çağ ve her kuşak kendi bulunduğu koşullar içinde geçmişini yeniden yorumlamak durumundadır. Tarih doğal olgulardaki gibi bir süreklilik ve tekrarlardan oluşmaz. Onun kendisine özgü bir kavrayışı ve derinliği vardır. Herder'in Tarih Felsefesi'ni okurken her sayfada şu soru zihnimizin bir köşesinde yer edinir: “Dünyada her şeyin bir felsefesi ve bilimi varken bizi en yakından ilgilendiren genel insanlık tarihinin de bir felsefesi ve bilimi olamaz mı?”