Dünyanın bu denli küçüldüğü bir dönemde, değişik yerleri gezip görmenin oralardan tad almanın bir yaşam zenginliği olduğu konusunda kimsenin bir itirazı yok galiba...
Son yıllarda gezi yazılarından oluşan kitapların revaçta olduğu da düşünülürse, gezme, görme ve anlatma konusunda epey yol alındığı söylenebilir. 3,5 milyon insanımızın dünyanın değişik yerlerinde olduğu, bir çok iş adamımızın oralarda iş kurduğu, aydınlarımızın sürekli gidip geldiği, hatta bir dönem politik göçmen konumundaki insanlarımızın bir hayli çok olduğu bir gezme görme haritasına sahibiz..
Kuşkusuz bu insanlarımızın anlatacakları, yazıya dökecekleri çok şeyin olabileceği de bir gerçek...
80'lerın başında Ertuğrul Özkök, Türklerin macera ruhundan yoksun olduklarından söz ediyordu bir kitabında.
Eğer yukarıdaki tablo gözönüne alınırsa bu savın çok da yerli yerine oturmadığı söylenebilir...
Her neyse, bu bir başka tartışma konusu...
Ama ben Recai Şeyhoğlu'nun her geziyi bir macera ve serüven duygusu içinde değerlendirdiğini o kadar içten biliyorum ki...
Bir yere gitmenin, o yerdeki her şeyi görüp, nasılını niçinini sorup öğrenmenin bir tutku derecesine geldiğini, birlikte yaptığımız birkaç gezide gözlerimle gördüm...
Merak etmenin, sonra o merakı gidermek için bilgilenmenin çılgınca peşine düşerek sonuçlandırmanın, bir inat derecesine geldiğini ve sonra hoş bir kitaba dönüştüğünü de gene Recai'nin bu sınır tanımaz serüven tutkusunun sonucunda gerçekleşebileceği düşündüm.
Gezmenin bu denli kolay olduğu bir dönemde, başka kentleri, başka ülkeleri ve başka halkları gözleyip, edebiyat tadında yazıya dökmenin keyfine sanırım diyecek olmaz... -Salim Çetin, İzmir Konak Belediyesi Kültür Sanat Müdürü (Önsözden)
Dünyanın bu denli küçüldüğü bir dönemde, değişik yerleri gezip görmenin oralardan tad almanın bir yaşam zenginliği olduğu konusunda kimsenin bir itirazı yok galiba...
Son yıllarda gezi yazılarından oluşan kitapların revaçta olduğu da düşünülürse, gezme, görme ve anlatma konusunda epey yol alındığı söylenebilir. 3,5 milyon insanımızın dünyanın değişik yerlerinde olduğu, bir çok iş adamımızın oralarda iş kurduğu, aydınlarımızın sürekli gidip geldiği, hatta bir dönem politik göçmen konumundaki insanlarımızın bir hayli çok olduğu bir gezme görme haritasına sahibiz..
Kuşkusuz bu insanlarımızın anlatacakları, yazıya dökecekleri çok şeyin olabileceği de bir gerçek...
80'lerın başında Ertuğrul Özkök, Türklerin macera ruhundan yoksun olduklarından söz ediyordu bir kitabında.
Eğer yukarıdaki tablo gözönüne alınırsa bu savın çok da yerli yerine oturmadığı söylenebilir...
Her neyse, bu bir başka tartışma konusu...
Ama ben Recai Şeyhoğlu'nun her geziyi bir macera ve serüven duygusu içinde değerlendirdiğini o kadar içten biliyorum ki...
Bir yere gitmenin, o yerdeki her şeyi görüp, nasılını niçinini sorup öğrenmenin bir tutku derecesine geldiğini, birlikte yaptığımız birkaç gezide gözlerimle gördüm...
Merak etmenin, sonra o merakı gidermek için bilgilenmenin çılgınca peşine düşerek sonuçlandırmanın, bir inat derecesine geldiğini ve sonra hoş bir kitaba dönüştüğünü de gene Recai'nin bu sınır tanımaz serüven tutkusunun sonucunda gerçekleşebileceği düşündüm.
Gezmenin bu denli kolay olduğu bir dönemde, başka kentleri, başka ülkeleri ve başka halkları gözleyip, edebiyat tadında yazıya dökmenin keyfine sanırım diyecek olmaz... -Salim Çetin, İzmir Konak Belediyesi Kültür Sanat Müdürü (Önsözden)