Karl Raimund Popper (1902-1994) Viyana doğumlu filozof. 20. Yüzyılın tartışmalar yaratan, en etkin düşünürlerinden.
Tarihsiciliğin Sefaleti 1957 senesinde ilk kez basıldığında Arthur Koestler tarafından 'bu sene basılan ve muhtemelen tüm yüzyıl boyunca değerini koruyacak tek kitap' diye tanımlanmıştı. Tarihteki maktu ve önceden kestirilebilir kuralların yıkıcı bir eleştirisi olan kitabını, Popper tüm 'tarihsel kaderin amansız kanunları adına faşist ve komünist inançlarının kurbanı olanlara' ithaf etmiştir. Kısa ve etkileyici yazımıyla eser; okurlara, entelektüellere, tarihçilere ve politika üreten kuşaklara ilham kaynağı olmuştur. 2. Dünya Savaşından bugüne sosyal bilimlerin en önemli kitaplarından biri kabul edilen eser, bu büyük düşünürün fikirlerini anlamamız yolunda bize ışık tutuyor.
Popper'a göre, olayların peş peşe gelişi hakkındaki bilimsel açıklamalar, eğilimler ve ön-deyiler kanun değildir. Eğer mutlaka bir şey denecekse bir yönelimdir. Yönelim ise kanunun aksine genel olarak bilimsel ön-deyilere dayanak olarak kullanılamaz. Popper der ki: Beşeri tarihin akışı, beşeri bilginin artışından şiddetli bir şekilde etkilenir. Akli veya bilimsel metotlarla, bilimsel bilgimizin gelecekteki artışını önceden haber veremeyiz. Bu sebeple, beşeri tarihin gelecekteki akış yönünü de önceden haber veremeyiz. Bu da demektir ki, teorik bir tarihin yani teorik fiziğe tekabül eden bir tarihi sosyal bilimin imkanını reddetmemiz gerekir. Tarihsici ön-deyi için temel görevi yapacak herhangi bir bilimsel tarihsici gelişme teorisi olamaz. Bundan dolayı tarihsici metotların ana hedefi yanlış kavranmıştır; ve böylece tarihsicilik çökmektedir. Bu durumda, Popper'e göre, kuramsal fizik gibi bir kuramsal tarih disiplini olamaz. Tarih gösteriyor ki, sosyal realite tamamen farklıdır. Tarihsici gelişmenin akışı, ne kadar mükemmel olursa olsun, teorik inşalarla asla şekillendirilemez.
Karl Raimund Popper (1902-1994) Viyana doğumlu filozof. 20. Yüzyılın tartışmalar yaratan, en etkin düşünürlerinden.
Tarihsiciliğin Sefaleti 1957 senesinde ilk kez basıldığında Arthur Koestler tarafından 'bu sene basılan ve muhtemelen tüm yüzyıl boyunca değerini koruyacak tek kitap' diye tanımlanmıştı. Tarihteki maktu ve önceden kestirilebilir kuralların yıkıcı bir eleştirisi olan kitabını, Popper tüm 'tarihsel kaderin amansız kanunları adına faşist ve komünist inançlarının kurbanı olanlara' ithaf etmiştir. Kısa ve etkileyici yazımıyla eser; okurlara, entelektüellere, tarihçilere ve politika üreten kuşaklara ilham kaynağı olmuştur. 2. Dünya Savaşından bugüne sosyal bilimlerin en önemli kitaplarından biri kabul edilen eser, bu büyük düşünürün fikirlerini anlamamız yolunda bize ışık tutuyor.
Popper'a göre, olayların peş peşe gelişi hakkındaki bilimsel açıklamalar, eğilimler ve ön-deyiler kanun değildir. Eğer mutlaka bir şey denecekse bir yönelimdir. Yönelim ise kanunun aksine genel olarak bilimsel ön-deyilere dayanak olarak kullanılamaz. Popper der ki: Beşeri tarihin akışı, beşeri bilginin artışından şiddetli bir şekilde etkilenir. Akli veya bilimsel metotlarla, bilimsel bilgimizin gelecekteki artışını önceden haber veremeyiz. Bu sebeple, beşeri tarihin gelecekteki akış yönünü de önceden haber veremeyiz. Bu da demektir ki, teorik bir tarihin yani teorik fiziğe tekabül eden bir tarihi sosyal bilimin imkanını reddetmemiz gerekir. Tarihsici ön-deyi için temel görevi yapacak herhangi bir bilimsel tarihsici gelişme teorisi olamaz. Bundan dolayı tarihsici metotların ana hedefi yanlış kavranmıştır; ve böylece tarihsicilik çökmektedir. Bu durumda, Popper'e göre, kuramsal fizik gibi bir kuramsal tarih disiplini olamaz. Tarih gösteriyor ki, sosyal realite tamamen farklıdır. Tarihsici gelişmenin akışı, ne kadar mükemmel olursa olsun, teorik inşalarla asla şekillendirilemez.