Hz. Peygamber'in hicretten sonra evinde bir süre misafir olduğu Ebu Eyyûb el-Ensârî'nin soyundan olan Hâce Abdullah el-Ensârî el-Herevî, on birinci yüzyılda İslâm dünyasının yetiştirdiği önde gelen âlim ve mutasavvıflardandır. Herat'ta, çocukluğundan itibaren dindar ve tasavvufî bir çevrede büyüyen Herevî, henüz çok genç yaşlarda şerî ilimlerde, tasavvuf alanında ve şiirde büyük bir üne kavuşmuş, devlet yöneticilerinden takdir ve iltifat görmüş, hem kendi döneminde hem de kendinden sonraki devirlerde birçok ismi derinden etkilemiştir. Ancak, bidatçı saydığı mezhepleri sert bir şekilde eleştirmesi ve müteşâbih ayetleri tevil edenlere şiddetle karşı çıkması nedeniyle hedef aldığı ulemanın şikâyeti üzerine hayatının büyük kısmını hapis ve sürgünde geçirmiştir.
Telif ettiği birçok eserle çağlar boyunca müessir bir şahsiyet olmayı başarmış Herevî'nin bilhassa Menâzil'i, hem sonraki dönemlerin tasavvuf anlayışını derinden etkileyecek vahdet-i vücûd düşüncesine dair ilk izleri içermesi hem de tasavvufî mertebeleri yüzlü olarak tasnif eden ilk eser olması bakımından, tasavvuf klasikleri arasında ayrıcalıklı bir konum kazanmıştır. Herevî'ye göre her hâl ve makâmın belli nitelikleri, gerçekleşme şartları, hikmetleri, hükümleri ve sonuçları vardır. Bir makâmdan diğer bir makâma yükselen sâlikin hâlleri değişir ve zamanla mükemmel hâle gelir. Kişinin manevî eğitimi boyunca bütün hâlleri yaşayacağı ve makâmlara ulaşacağı mutlak olmamakla birlikte, kazandığı makâma ölünceye kadar sahip olması da söz konusu değildir. Tasavvuf mertebelerinin daha çok Herevî'nin bakış açısıyla ve tafsilatlı bir şekilde incelendiği bu kayda değer çalışma, tasavvuf düşüncesini ele alma yolundaki araştırmacılar için iyi bir kılavuz olmanın yanında, alan dışından ilgililerin de istifade edebilmeleri adına kolay anlaşılır ve açıklayıcı bir mahiyette.