Laurence '"Tubby" Passmore yarışı kazanmış, hiçbir sorunu olmayan başarılı bir adamdır görünüşte. Bol parası, istikrarlı bir evliliği, kendi hayatlarını kurmayı başarmış iki yetişkin çocuğu ve "platonik takıldığı" bir sevgilisi vardır. Ayrıca Londra dışında muhteşem bir eve ve rüyalarının arabasına da sahiptir. Yegâne sorunu bir gün dizine ansızın saplanıveren, bir daha da onu hiç terk etmeyen ve çaresi de bir türlü bulunamayan menşei belirsiz bir ağrıdır... Zira bütün kazanılmış ödüllere rağmen Tubby mutsuzdur; ne fizyoterapi ne aromaterapi, ne bilişsel davranış terapisi ne de akupunktur, derdine devadır. Depresyon, anksiyete, panik atak ve uykusuzluk yakasını bırakmamaktadır.
Günün birinde tesadüfen tanıştığı varoluşçu filozof Kierkegaard'ın yapıtlarına gömülür, "tatmin edici düş kırıklıklarını" öğrenir, filozofun memleketi Danimarka'ya bile gider... Yeni saplantısının heyecanıyla yaşarken felaketler silsile halinde dört bir yandan üstüne saldırmaya başlar. Gerek özel hayatında gerekse meslek hayatında ansızın patlak veren sorunlar yüzünden Tubby bundan böyle bir de "seksin, tenisin ve kariyerin olmadığı bir hayata"mı mahkûm olacaktır yoksa?
Lodge çağımız insanının zaaflarını, saplantılarını, çelişkilerini, tatminsizliğini ve yalnızlığını tiryakilik yaratacak eşsiz ironisiyle ele alıp, roman boyunca bu bakış açısını tutarlı bir biçimde korurken, din, aile, ahlâki çöküş, masumiyetin yitirilişi, varoluş gibi ciddi meselelere el atmaktan geri durmuyor.
"Mizah ve merhametin kanatlarıyla havalanan bu romanla, Lodge'un büyük ustası Dickens'ın yüzünü kara çıkarmadığı kesin... Muhteşem bir roman." -Daily Express
"Lodge hâlâ savaş sonrası dönemin en iyi romancılarından biri olduğunu kanıtlıyor; Terapi size kesinlikle iyi gelecek." -Time Out
Laurence '"Tubby" Passmore yarışı kazanmış, hiçbir sorunu olmayan başarılı bir adamdır görünüşte. Bol parası, istikrarlı bir evliliği, kendi hayatlarını kurmayı başarmış iki yetişkin çocuğu ve "platonik takıldığı" bir sevgilisi vardır. Ayrıca Londra dışında muhteşem bir eve ve rüyalarının arabasına da sahiptir. Yegâne sorunu bir gün dizine ansızın saplanıveren, bir daha da onu hiç terk etmeyen ve çaresi de bir türlü bulunamayan menşei belirsiz bir ağrıdır... Zira bütün kazanılmış ödüllere rağmen Tubby mutsuzdur; ne fizyoterapi ne aromaterapi, ne bilişsel davranış terapisi ne de akupunktur, derdine devadır. Depresyon, anksiyete, panik atak ve uykusuzluk yakasını bırakmamaktadır.
Günün birinde tesadüfen tanıştığı varoluşçu filozof Kierkegaard'ın yapıtlarına gömülür, "tatmin edici düş kırıklıklarını" öğrenir, filozofun memleketi Danimarka'ya bile gider... Yeni saplantısının heyecanıyla yaşarken felaketler silsile halinde dört bir yandan üstüne saldırmaya başlar. Gerek özel hayatında gerekse meslek hayatında ansızın patlak veren sorunlar yüzünden Tubby bundan böyle bir de "seksin, tenisin ve kariyerin olmadığı bir hayata"mı mahkûm olacaktır yoksa?
Lodge çağımız insanının zaaflarını, saplantılarını, çelişkilerini, tatminsizliğini ve yalnızlığını tiryakilik yaratacak eşsiz ironisiyle ele alıp, roman boyunca bu bakış açısını tutarlı bir biçimde korurken, din, aile, ahlâki çöküş, masumiyetin yitirilişi, varoluş gibi ciddi meselelere el atmaktan geri durmuyor.
"Mizah ve merhametin kanatlarıyla havalanan bu romanla, Lodge'un büyük ustası Dickens'ın yüzünü kara çıkarmadığı kesin... Muhteşem bir roman." -Daily Express
"Lodge hâlâ savaş sonrası dönemin en iyi romancılarından biri olduğunu kanıtlıyor; Terapi size kesinlikle iyi gelecek." -Time Out