#smrgKİTABEVİ Tespih Taneleri - 2016
Doğduğu yer Diyarbakır'ı, oradaki Ermenileri, Kürtleri, Türkleri, Süryanileri, Keldanileri, Yahudileri, bugün artık tarih olmuş bir kent yaşantısının en içten hikâyelerini anlatan Mıgırdiç Margosyan, Tespih Taneleri'nde, Diyarbakır'dan okumaya geldiği İstanbul'a hayali bir köprü kuruyor. “Kafle” yollarında her birinin ailesi “berdan berdan” olmuş, tespih taneleri gibi dağılmış anne ve babasının, oğullarının “adam olması”nı, “anadili”ni daha iyi öğrenmesini sağlamak için İstanbul'daki Ermeni ruhban okuluna gönderdiği küçük Mıgırdiç, kâh bu yeni çevresinde karşılaştığı gariplikleri, kâh hasretiyle yandığı Diyarbakır'ı, bir türlü kavuşamadığı ilk aşkını, kimi siyasal-toplumsal olayların örgüsü içinde, büyük bir ayrıntı ve renk cümbüşü içinde hikâye ediyor. Çocukluktan ilk gençliğe geçtiği o delikanlı çağında, ailesini, kardeşlerini, Diyarbakır “küçe”lerinde oynadığı arkadaşlarını ardında bırakan mahzun Mıgırdiç, İstanbul'da kendilerini “Koşun, Kürtler gelmiş!” çığlığıyla karşılayan akranlarının arasına girdiğinde, geleceğe hem biraz kaygı, hem de biraz umutla bakıyor..
MIGIRDİÇ MARGOSYAN 1938'de Diyarbakır'da doğdu. 1953'te anadilini daha iyi öğrenebilmesi için ailesi tarafından İstanbul'a gönderildi. Bezciyan ve Getronagan okullarında okudu. İstanbul Üniversitesi'ni bitirdikten sonra öğretmenlik yaptı ve daha sonra ticaretle uğraştı. Ermenice öyküleri ve kitaplarıyla büyük bir başarı kazandı. Özellikle 1990'lı yıllardan sonra, Türkçe kitaplarıyla büyük bir okur kitlesinin ilgisini çekti. Aras tarafından çok sayıda kitabı yayımlandı. Margosyan, Ermenice taşra edebiyatının yaşayan son ve en başarılı temsilcilerinden biri olarak kabul ediliyor.
Doğduğu yer Diyarbakır'ı, oradaki Ermenileri, Kürtleri, Türkleri, Süryanileri, Keldanileri, Yahudileri, bugün artık tarih olmuş bir kent yaşantısının en içten hikâyelerini anlatan Mıgırdiç Margosyan, Tespih Taneleri'nde, Diyarbakır'dan okumaya geldiği İstanbul'a hayali bir köprü kuruyor. “Kafle” yollarında her birinin ailesi “berdan berdan” olmuş, tespih taneleri gibi dağılmış anne ve babasının, oğullarının “adam olması”nı, “anadili”ni daha iyi öğrenmesini sağlamak için İstanbul'daki Ermeni ruhban okuluna gönderdiği küçük Mıgırdiç, kâh bu yeni çevresinde karşılaştığı gariplikleri, kâh hasretiyle yandığı Diyarbakır'ı, bir türlü kavuşamadığı ilk aşkını, kimi siyasal-toplumsal olayların örgüsü içinde, büyük bir ayrıntı ve renk cümbüşü içinde hikâye ediyor. Çocukluktan ilk gençliğe geçtiği o delikanlı çağında, ailesini, kardeşlerini, Diyarbakır “küçe”lerinde oynadığı arkadaşlarını ardında bırakan mahzun Mıgırdiç, İstanbul'da kendilerini “Koşun, Kürtler gelmiş!” çığlığıyla karşılayan akranlarının arasına girdiğinde, geleceğe hem biraz kaygı, hem de biraz umutla bakıyor..
MIGIRDİÇ MARGOSYAN 1938'de Diyarbakır'da doğdu. 1953'te anadilini daha iyi öğrenebilmesi için ailesi tarafından İstanbul'a gönderildi. Bezciyan ve Getronagan okullarında okudu. İstanbul Üniversitesi'ni bitirdikten sonra öğretmenlik yaptı ve daha sonra ticaretle uğraştı. Ermenice öyküleri ve kitaplarıyla büyük bir başarı kazandı. Özellikle 1990'lı yıllardan sonra, Türkçe kitaplarıyla büyük bir okur kitlesinin ilgisini çekti. Aras tarafından çok sayıda kitabı yayımlandı. Margosyan, Ermenice taşra edebiyatının yaşayan son ve en başarılı temsilcilerinden biri olarak kabul ediliyor.