Toplumcu Gerçekçilik, Sosyalist Blok'un çöküşünden önce, yani glasnost ve perestroyka söyleminin henüz egemen olduğu ve edebiyatın büyük ölçüde ideolojik / politik ajitasyon aracı sayıldığı yıllarda kınanmayı göze alarak yazıldı. Nitekim, düşünceleriyle ters düştüğüm rahmetli Aziz Çalışlar, beni küçük burjuvalıkla suçlamakta beis görmedi. Aynı suçlamayı yapan başka yazarlar da çıktı elbet.
Hemen belirteyim: Kimseyle tartışmaya girmek niyetinde değilim. Ben düşündüğümü ödün vermeden yazdım. Başkaları da bu düşüncelere karşı çıktılar. Aradan geçen zaman, eski ve yeni okurlarım açısından yansız bir değerlendirme yapabilmeleri için gereken mesafeyi yaratmış bulunuyor.
Küreselleşme sürecinin ivme kazandığı yıllardayız. Ama bu yıllar, dünyanın hemen her yerinde sistem karşıtı hareketlerin de ivme kazandığı yıllar. Sömüren / sömürülen, yöneten / yönetilen ilişkileri yeni biçimler aldıysa da var olmakta devam ediyor. Tam da bu yüzden emekçi sınıf ve kesimlerin özgürlük, eşitlik, adalet arzuları ve beklentileri her zamanki önemlerini koruyor. Daha insanal bir dünyanın kurulması, ancak bu sınıf ve kesimlerin bilinçli, kararlı ve etkin mücadelesine bağlı olmaya devam ediyor. Edebiyat ve sanat, bu mücadelenin özgül ve özgün alanlarının başında geliyor.
...
Tam da bu yüzden, Türkiye'de yapılmış ilk çalışma olan Toplumcu Gerçekçilik'in yürüttüğü tartışmanın, bugün için de geçerli olduğunu düşünmeme yol açan yeterli koşulların var olduğuna inanıyorum.” -Ahmet Oktay
Toplumcu Gerçekçilik, Sosyalist Blok'un çöküşünden önce, yani glasnost ve perestroyka söyleminin henüz egemen olduğu ve edebiyatın büyük ölçüde ideolojik / politik ajitasyon aracı sayıldığı yıllarda kınanmayı göze alarak yazıldı. Nitekim, düşünceleriyle ters düştüğüm rahmetli Aziz Çalışlar, beni küçük burjuvalıkla suçlamakta beis görmedi. Aynı suçlamayı yapan başka yazarlar da çıktı elbet.
Hemen belirteyim: Kimseyle tartışmaya girmek niyetinde değilim. Ben düşündüğümü ödün vermeden yazdım. Başkaları da bu düşüncelere karşı çıktılar. Aradan geçen zaman, eski ve yeni okurlarım açısından yansız bir değerlendirme yapabilmeleri için gereken mesafeyi yaratmış bulunuyor.
Küreselleşme sürecinin ivme kazandığı yıllardayız. Ama bu yıllar, dünyanın hemen her yerinde sistem karşıtı hareketlerin de ivme kazandığı yıllar. Sömüren / sömürülen, yöneten / yönetilen ilişkileri yeni biçimler aldıysa da var olmakta devam ediyor. Tam da bu yüzden emekçi sınıf ve kesimlerin özgürlük, eşitlik, adalet arzuları ve beklentileri her zamanki önemlerini koruyor. Daha insanal bir dünyanın kurulması, ancak bu sınıf ve kesimlerin bilinçli, kararlı ve etkin mücadelesine bağlı olmaya devam ediyor. Edebiyat ve sanat, bu mücadelenin özgül ve özgün alanlarının başında geliyor.
...
Tam da bu yüzden, Türkiye'de yapılmış ilk çalışma olan Toplumcu Gerçekçilik'in yürüttüğü tartışmanın, bugün için de geçerli olduğunu düşünmeme yol açan yeterli koşulların var olduğuna inanıyorum.” -Ahmet Oktay