#smrgSAHAF Trakya'da Milli Mücadele 2 Cilt TAKIM -
Osmanlı devletinin kuruluşu ve genişlemesi sıralarında çok büyük yeri olan Trakya, XIX. yüzyıl içerisinde Osmanlı sınırlarının Tuna boylarından Güneye doğru gerilemesi karşısında, büsbütün başka mahiyette, bir kıymet ve ehemmiyet kazanmıştı.
1828/29 Osmanlı-Rus seferi ve bunu kapatan "Edirne Andlaşması", ilk defa olarak, Trakya etrafında endişeler uyanmasına sebep olmuştu.
I877 /78 Osmanlı-Rus harbinden sonra ise, Doğu ve Batı Trakya, Osmanlı İmparatorluğunun Avrupa'da, en hassas ve birinci derecede ehemmiyetli bir hudut bölgesi olmuşlardı. 1878'den 1912'ye kadar, Doğu Trakya, İstanbul'u ve Boğazlarla Meriç ovasını örten ve barış zamanlarında bile, en büyük Osmanlı ordusunu barındıran bir büyük asker ordugâhı haline gelmişti. Osmanlı İmparatorluğunun mukadderatı, Doğu Trakya'nın savunulmasına sıkı sıkıya bağlı görünüyordu. Batı Trakya ise, Doğu Trakya ile Batı Rumeli'yi (Makedonya, Epir, Arnavutluk) birleştiren bir kara köprüsü, bir koridor sayılabilirdi.
Felâketli Balkan harpleri (1912-1913), Ayastefanos (Yeşilköy) andlaşmasiyle (3 Mart 1878) ortaya çıkan Trakya meselesini, Avrupa politikasının en dikenli bir davası haline sokmuştu. Birinci Dünya Savaşının Osmanlı devletinin mağlubiyetiyle bitmesi, Trakya meselesini, Türkler için, korkunç bir şekilde, tekrar ortaya attı. Trakya'ya çöken tehlikeyi, mütarekenin daha ilk günlerinde, sezen Trakya'lılar bu topraklar üzerindeki haklarını ve varlıklarını korumak için siyasî halk teşkilâtı kurmaktan başka bir çare görmüyorlardı. Mütarekenin ilk ayında Edirne'de Trakya-Paşaeli Müdafaa Heyeti Osmaniyesi kurulurken, İstanbul'da da Batı Trakya Komitesi faaliyete geçiyordu. (Önsözden)
Osmanlı devletinin kuruluşu ve genişlemesi sıralarında çok büyük yeri olan Trakya, XIX. yüzyıl içerisinde Osmanlı sınırlarının Tuna boylarından Güneye doğru gerilemesi karşısında, büsbütün başka mahiyette, bir kıymet ve ehemmiyet kazanmıştı.
1828/29 Osmanlı-Rus seferi ve bunu kapatan "Edirne Andlaşması", ilk defa olarak, Trakya etrafında endişeler uyanmasına sebep olmuştu.
I877 /78 Osmanlı-Rus harbinden sonra ise, Doğu ve Batı Trakya, Osmanlı İmparatorluğunun Avrupa'da, en hassas ve birinci derecede ehemmiyetli bir hudut bölgesi olmuşlardı. 1878'den 1912'ye kadar, Doğu Trakya, İstanbul'u ve Boğazlarla Meriç ovasını örten ve barış zamanlarında bile, en büyük Osmanlı ordusunu barındıran bir büyük asker ordugâhı haline gelmişti. Osmanlı İmparatorluğunun mukadderatı, Doğu Trakya'nın savunulmasına sıkı sıkıya bağlı görünüyordu. Batı Trakya ise, Doğu Trakya ile Batı Rumeli'yi (Makedonya, Epir, Arnavutluk) birleştiren bir kara köprüsü, bir koridor sayılabilirdi.
Felâketli Balkan harpleri (1912-1913), Ayastefanos (Yeşilköy) andlaşmasiyle (3 Mart 1878) ortaya çıkan Trakya meselesini, Avrupa politikasının en dikenli bir davası haline sokmuştu. Birinci Dünya Savaşının Osmanlı devletinin mağlubiyetiyle bitmesi, Trakya meselesini, Türkler için, korkunç bir şekilde, tekrar ortaya attı. Trakya'ya çöken tehlikeyi, mütarekenin daha ilk günlerinde, sezen Trakya'lılar bu topraklar üzerindeki haklarını ve varlıklarını korumak için siyasî halk teşkilâtı kurmaktan başka bir çare görmüyorlardı. Mütarekenin ilk ayında Edirne'de Trakya-Paşaeli Müdafaa Heyeti Osmaniyesi kurulurken, İstanbul'da da Batı Trakya Komitesi faaliyete geçiyordu. (Önsözden)