Fotoğraflar/photographs: Reha Arcan, Mehmet Çelikel
Sergi 1-31 Aralık = December 2010
Tuba İnal, bugüne kadar emek ve özveriyle ürettiği mermer heykellerinde sevgi içerikli rezonansın her vurgusundan esinlenmeyi ilke edinmiş bir sanatçı olarak bu gerçeğin farkındadır şüphesiz. Ve de hep, kendi sanatçı kimliğinin dışavurumu anlamına gelen “ana form” merkezli bir uğraşa odaklanmış olarak benimsemiş olduğu eksenin dışına taşmamaya özen göstermiştir. Bu ekseni, insancıl duyumsallık başlığı altında özetlemek mümkün. İçerdiği bütün soyutluğa karşın, onun heykel formlarında merkezden dışa yansıyan, insandan ve yaşamın dinamik temposundan beslenen bir öz çevresinde biçimlenir her şey. Işığın içindeki görünmez devinim, mermerin sert yapısını kırarak onun içine doğru işledikçe, sanatçının o ışık çevresindeki tılsımı yakalamak için kendini bu uğraşa adamış olması, her yapıtında aynı estetik oluşumun yeni bir cephesini açar bize. Başka bir deyişle, her yapıt yeni katkılarla inşası süren bir sevgi mimarisinin kulvarlarında gezdirir izleyiciyi. Temel ve değişmez form, insan ve onun duyumsal dünyasıdır. Kuşatıcı olan bu dünya, bütün heykel objelerine ortak merkezli açılımlar halinde yansıdıkça, ele geçirilen formun üretken yapısı daha da belirginleşmiş olur. Birliği, bütünlüğü ve dengeyi sergileme düşüncesi, İnal'ın heykellerinde biçim belirleyen ana ölçütler arasında öncelikli bir yer tutmuştur her zaman. Yeni sergide, sanatçının kendi ifadesiyle, doğadaki uyumu belirleyen ve dönüşümü simgeleyen “mandala” (çarkıfelek) ona yol gösterici bir kavram yerine geçmektedir. -Kaya Özsezgin
Fotoğraflar/photographs: Reha Arcan, Mehmet Çelikel
Sergi 1-31 Aralık = December 2010
Tuba İnal, bugüne kadar emek ve özveriyle ürettiği mermer heykellerinde sevgi içerikli rezonansın her vurgusundan esinlenmeyi ilke edinmiş bir sanatçı olarak bu gerçeğin farkındadır şüphesiz. Ve de hep, kendi sanatçı kimliğinin dışavurumu anlamına gelen “ana form” merkezli bir uğraşa odaklanmış olarak benimsemiş olduğu eksenin dışına taşmamaya özen göstermiştir. Bu ekseni, insancıl duyumsallık başlığı altında özetlemek mümkün. İçerdiği bütün soyutluğa karşın, onun heykel formlarında merkezden dışa yansıyan, insandan ve yaşamın dinamik temposundan beslenen bir öz çevresinde biçimlenir her şey. Işığın içindeki görünmez devinim, mermerin sert yapısını kırarak onun içine doğru işledikçe, sanatçının o ışık çevresindeki tılsımı yakalamak için kendini bu uğraşa adamış olması, her yapıtında aynı estetik oluşumun yeni bir cephesini açar bize. Başka bir deyişle, her yapıt yeni katkılarla inşası süren bir sevgi mimarisinin kulvarlarında gezdirir izleyiciyi. Temel ve değişmez form, insan ve onun duyumsal dünyasıdır. Kuşatıcı olan bu dünya, bütün heykel objelerine ortak merkezli açılımlar halinde yansıdıkça, ele geçirilen formun üretken yapısı daha da belirginleşmiş olur. Birliği, bütünlüğü ve dengeyi sergileme düşüncesi, İnal'ın heykellerinde biçim belirleyen ana ölçütler arasında öncelikli bir yer tutmuştur her zaman. Yeni sergide, sanatçının kendi ifadesiyle, doğadaki uyumu belirleyen ve dönüşümü simgeleyen “mandala” (çarkıfelek) ona yol gösterici bir kavram yerine geçmektedir. -Kaya Özsezgin