#smrgKİTABEVİ Türk Edebiyatında Bohem - 2023
Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Dizi Adı:
ISBN-10:
6256462175
Kargoya Teslim Süresi:
3&6
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
264
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2023
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
163,20
Havale/EFT ile:
158,30
Siparişiniz 3&6 iş günü arasında kargoda
1199217616
604235
https://www.simurgkitabevi.com/turk-edebiyatinda-bohem-2023
Türk Edebiyatında Bohem - 2023 #smrgKİTABEVİ
163.20
Hemen herkesin aşina olduğu ancak tanımlamaya gelince zorlanılabilecek bir kavram olan bohemin ilk karşılığının "derbeder" olması belki de ilk ipucudur. Paris merkezli ilk bohem sanat toplulukları içinde yer alan Henry Murger, Nerval, Gautier, Baudelaire ve Rimbaud gibi sanatkârlar, tarihsel anlamda 20. yüzyılın ikinci yarısından günümüze farklı coğrafyalarda muhtelif muadiller üretmiş, bu itibarla yerel bağlamından sıyrılarak evrensel, çok boyutlu ve kompleks bir değer haline gelmiş bohem tipinin öncü temsilcileridir.
Topraklarımıza asırlık bir gecikmeyle giren bu kavramın ve bohem sanatkâr profilinin belki de bu yönüyle pek de tanınmayan bir öncülü vardır: "Şair-i Azam" Abdülhak Hamit Tarhan. Ancak bohem, bir kuşak hareketi olduğundan, tarihinin yazımı için kuşakları beklemek gerekecektir. 1930'ların başında Fikret Adil önderliğinde şekillenen, Necip Fazıl Kısakürek, Peyami Safa, Aka Gündüz ve Mahmut Yesari gibi isimlerin yer aldığı Asmalımescit Kuşağı, ardından, 50'li yılların ikinci yarısında Attila İlhan'ın etrafında toplanan Demir Özlü, Ferit Edgü, Orhan Duru, Ahmet Oktay ve Tezer Özlü gibi kalemlerin teşkil ettiği Baylan Kuşağı iki ana dalgayı oluşturur. Bu iki kuşağın yanı sıra, herhangi bir topluluğun organik bütünlüğüne dahil edilemeyecek oldukları halde mizaçları ve sanat telakkileriyle bohemi derinlemesine yaşamış Orhan Veli Kanık, Cahit Sıtkı Tarancı ve Sait Faik Abasıyanık gibi şahsiyetler de serencama katılır. Keza Oğuz Haluk Alplaçin, nam-ı diğer "Hayalet Oğuz", lakabına yaraşır biçimde kitabın sayfaları arasında dolaşır. Kitap boyunca adı sık sık zikredilen Lebon, Markiz, Baylan, Degüstasyon gibi bohem uğrağı mekânlar ise kitabın öbür kahramanlarıdır.
Cem Yılmaz Budan, kökeni itibarıyla kısaca "Batı'da burjuva ideolojisinin egemen söylemi etrafında vücut bulan modern toplumun dayattığı değerler manzumesi karşısında gelişen entelektüel huzursuzluğun estetik düzlemdeki dışavurumu" olarak tanımlanabilecek bohemin tarihsel ve sosyolojik arka planını ele alırken Türkiye'deki serüvenini nesnel bir değerlendirmeye tâbi tutarak incelediği bu kapsamlı çalışmasında, tıpkı kavramın kendisi gibi, zevkle ve merakla okunacak şenlikli bir kitap ortaya çıkarmayı başarıyor.
Topraklarımıza asırlık bir gecikmeyle giren bu kavramın ve bohem sanatkâr profilinin belki de bu yönüyle pek de tanınmayan bir öncülü vardır: "Şair-i Azam" Abdülhak Hamit Tarhan. Ancak bohem, bir kuşak hareketi olduğundan, tarihinin yazımı için kuşakları beklemek gerekecektir. 1930'ların başında Fikret Adil önderliğinde şekillenen, Necip Fazıl Kısakürek, Peyami Safa, Aka Gündüz ve Mahmut Yesari gibi isimlerin yer aldığı Asmalımescit Kuşağı, ardından, 50'li yılların ikinci yarısında Attila İlhan'ın etrafında toplanan Demir Özlü, Ferit Edgü, Orhan Duru, Ahmet Oktay ve Tezer Özlü gibi kalemlerin teşkil ettiği Baylan Kuşağı iki ana dalgayı oluşturur. Bu iki kuşağın yanı sıra, herhangi bir topluluğun organik bütünlüğüne dahil edilemeyecek oldukları halde mizaçları ve sanat telakkileriyle bohemi derinlemesine yaşamış Orhan Veli Kanık, Cahit Sıtkı Tarancı ve Sait Faik Abasıyanık gibi şahsiyetler de serencama katılır. Keza Oğuz Haluk Alplaçin, nam-ı diğer "Hayalet Oğuz", lakabına yaraşır biçimde kitabın sayfaları arasında dolaşır. Kitap boyunca adı sık sık zikredilen Lebon, Markiz, Baylan, Degüstasyon gibi bohem uğrağı mekânlar ise kitabın öbür kahramanlarıdır.
Cem Yılmaz Budan, kökeni itibarıyla kısaca "Batı'da burjuva ideolojisinin egemen söylemi etrafında vücut bulan modern toplumun dayattığı değerler manzumesi karşısında gelişen entelektüel huzursuzluğun estetik düzlemdeki dışavurumu" olarak tanımlanabilecek bohemin tarihsel ve sosyolojik arka planını ele alırken Türkiye'deki serüvenini nesnel bir değerlendirmeye tâbi tutarak incelediği bu kapsamlı çalışmasında, tıpkı kavramın kendisi gibi, zevkle ve merakla okunacak şenlikli bir kitap ortaya çıkarmayı başarıyor.
Hemen herkesin aşina olduğu ancak tanımlamaya gelince zorlanılabilecek bir kavram olan bohemin ilk karşılığının "derbeder" olması belki de ilk ipucudur. Paris merkezli ilk bohem sanat toplulukları içinde yer alan Henry Murger, Nerval, Gautier, Baudelaire ve Rimbaud gibi sanatkârlar, tarihsel anlamda 20. yüzyılın ikinci yarısından günümüze farklı coğrafyalarda muhtelif muadiller üretmiş, bu itibarla yerel bağlamından sıyrılarak evrensel, çok boyutlu ve kompleks bir değer haline gelmiş bohem tipinin öncü temsilcileridir.
Topraklarımıza asırlık bir gecikmeyle giren bu kavramın ve bohem sanatkâr profilinin belki de bu yönüyle pek de tanınmayan bir öncülü vardır: "Şair-i Azam" Abdülhak Hamit Tarhan. Ancak bohem, bir kuşak hareketi olduğundan, tarihinin yazımı için kuşakları beklemek gerekecektir. 1930'ların başında Fikret Adil önderliğinde şekillenen, Necip Fazıl Kısakürek, Peyami Safa, Aka Gündüz ve Mahmut Yesari gibi isimlerin yer aldığı Asmalımescit Kuşağı, ardından, 50'li yılların ikinci yarısında Attila İlhan'ın etrafında toplanan Demir Özlü, Ferit Edgü, Orhan Duru, Ahmet Oktay ve Tezer Özlü gibi kalemlerin teşkil ettiği Baylan Kuşağı iki ana dalgayı oluşturur. Bu iki kuşağın yanı sıra, herhangi bir topluluğun organik bütünlüğüne dahil edilemeyecek oldukları halde mizaçları ve sanat telakkileriyle bohemi derinlemesine yaşamış Orhan Veli Kanık, Cahit Sıtkı Tarancı ve Sait Faik Abasıyanık gibi şahsiyetler de serencama katılır. Keza Oğuz Haluk Alplaçin, nam-ı diğer "Hayalet Oğuz", lakabına yaraşır biçimde kitabın sayfaları arasında dolaşır. Kitap boyunca adı sık sık zikredilen Lebon, Markiz, Baylan, Degüstasyon gibi bohem uğrağı mekânlar ise kitabın öbür kahramanlarıdır.
Cem Yılmaz Budan, kökeni itibarıyla kısaca "Batı'da burjuva ideolojisinin egemen söylemi etrafında vücut bulan modern toplumun dayattığı değerler manzumesi karşısında gelişen entelektüel huzursuzluğun estetik düzlemdeki dışavurumu" olarak tanımlanabilecek bohemin tarihsel ve sosyolojik arka planını ele alırken Türkiye'deki serüvenini nesnel bir değerlendirmeye tâbi tutarak incelediği bu kapsamlı çalışmasında, tıpkı kavramın kendisi gibi, zevkle ve merakla okunacak şenlikli bir kitap ortaya çıkarmayı başarıyor.
Topraklarımıza asırlık bir gecikmeyle giren bu kavramın ve bohem sanatkâr profilinin belki de bu yönüyle pek de tanınmayan bir öncülü vardır: "Şair-i Azam" Abdülhak Hamit Tarhan. Ancak bohem, bir kuşak hareketi olduğundan, tarihinin yazımı için kuşakları beklemek gerekecektir. 1930'ların başında Fikret Adil önderliğinde şekillenen, Necip Fazıl Kısakürek, Peyami Safa, Aka Gündüz ve Mahmut Yesari gibi isimlerin yer aldığı Asmalımescit Kuşağı, ardından, 50'li yılların ikinci yarısında Attila İlhan'ın etrafında toplanan Demir Özlü, Ferit Edgü, Orhan Duru, Ahmet Oktay ve Tezer Özlü gibi kalemlerin teşkil ettiği Baylan Kuşağı iki ana dalgayı oluşturur. Bu iki kuşağın yanı sıra, herhangi bir topluluğun organik bütünlüğüne dahil edilemeyecek oldukları halde mizaçları ve sanat telakkileriyle bohemi derinlemesine yaşamış Orhan Veli Kanık, Cahit Sıtkı Tarancı ve Sait Faik Abasıyanık gibi şahsiyetler de serencama katılır. Keza Oğuz Haluk Alplaçin, nam-ı diğer "Hayalet Oğuz", lakabına yaraşır biçimde kitabın sayfaları arasında dolaşır. Kitap boyunca adı sık sık zikredilen Lebon, Markiz, Baylan, Degüstasyon gibi bohem uğrağı mekânlar ise kitabın öbür kahramanlarıdır.
Cem Yılmaz Budan, kökeni itibarıyla kısaca "Batı'da burjuva ideolojisinin egemen söylemi etrafında vücut bulan modern toplumun dayattığı değerler manzumesi karşısında gelişen entelektüel huzursuzluğun estetik düzlemdeki dışavurumu" olarak tanımlanabilecek bohemin tarihsel ve sosyolojik arka planını ele alırken Türkiye'deki serüvenini nesnel bir değerlendirmeye tâbi tutarak incelediği bu kapsamlı çalışmasında, tıpkı kavramın kendisi gibi, zevkle ve merakla okunacak şenlikli bir kitap ortaya çıkarmayı başarıyor.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.