#smrgKİTABEVİ Türk Kimliği ve Türk Dünyası -

Stok Kodu:
1199003269
Boyut:
12x20
Sayfa Sayısı:
246 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
3
Basım Tarihi:
2015
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199003269
389433
Türk Kimliği ve Türk Dünyası -
Türk Kimliği ve Türk Dünyası - #smrgKİTABEVİ
0.00
Türkiye bugün, tarihi kıblesine dönük bir iman hamlesi içinde görünmektedir. Bu açıdan bakıldığında, büyük zamanlar yaşamakta olduğumuz söylenebilir. Türk kültür coğrafyasının bütün alanları, tarihinin hiç bir döneminde olmadığı kadar birbirine açılmıştır; çok büyük ve güzel kültürel açılışların imkanları doğmuştur.

Yukarıda söylediklerimizi hatırlarsak, bu imkanları değerlendirebilmek için, bu iman hareketini alevlendirip genişletmek, böylece, toplumun kendine güvenini sağlayarak, kültürel yaratıcılığı beslemek gerekecektir. Eğer bu iman hamlesi, kıblesini kaybetmeden, zengin ve sağlıklı bir fikir muhtevasına ve çağdaş ve sağlıklı ölçülere sahip olamazsa geleneği, geleceğin malzemesi ve üslup örneği gibi görmeyip, mukaddeslerimiz arasına alırsa, kaybolmuş zamanları yaşamış olacağız.

Ümidimiz ve duamız, Türk kültürünün yeni bir açılış dönemine girmesi.

Gökalp ve ardından gelen bütün Türk sosyologları içinde, milletimizi ırkî bir birlik olarak târif ve telkin eden olmamıştır. Bir dönemin kısa bir heveskârlık gösterilerinden gayri, Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin ırkçı herhangi bir politika izlediği görülmemiştir. Bugün de, azınlık ırkçılığı peşindeki münferit ve önemsiz iddialar bir yana bırakılırsa, ırka dayalı bir milliyet iddiası güden âlim yahut havas zümrelerini tanımıyoruz. Dinlerinden dillerine, çocuk yetiştirme usûllerinden türkülerine kadar Türk kültür çevresi içinde olanlar Türk olurlar; Türk oldukları için de Türk sayılırlar. Ortak geçmiş şuuru, geleceği birlikte kurma irade ve heyecanı, hem yukarıda ifade edilen ortak kültür çevresi içinde olmalarından doğar, hem de bu kültür çevresine in­tibak kabiliyetini besler. Böylece, hangi ırktan olurlarsa ol­sunlar, aynı kültür çevresi içinde yaşayanlar, aynı heyecan ve değerleri paylaşarak bir millet haline gelirler. Dünyada hiç bir milletin saf ırk iddiası olamayacağı gibi, saf kültür iddiası da olamaz. Ancak bu, ortak bir hayat üslûbunun, bir millî kültürün olmadığı anlamına gelmez. Kültürler, unsurları itibariyle zengin bir çeşitliliği barındırırken, iman ve üslûplarıyla bütünlük içinde ve millî olurlar.

Türkiye bugün, tarihi kıblesine dönük bir iman hamlesi içinde görünmektedir. Bu açıdan bakıldığında, büyük zamanlar yaşamakta olduğumuz söylenebilir. Türk kültür coğrafyasının bütün alanları, tarihinin hiç bir döneminde olmadığı kadar birbirine açılmıştır; çok büyük ve güzel kültürel açılışların imkanları doğmuştur.

Yukarıda söylediklerimizi hatırlarsak, bu imkanları değerlendirebilmek için, bu iman hareketini alevlendirip genişletmek, böylece, toplumun kendine güvenini sağlayarak, kültürel yaratıcılığı beslemek gerekecektir. Eğer bu iman hamlesi, kıblesini kaybetmeden, zengin ve sağlıklı bir fikir muhtevasına ve çağdaş ve sağlıklı ölçülere sahip olamazsa geleneği, geleceğin malzemesi ve üslup örneği gibi görmeyip, mukaddeslerimiz arasına alırsa, kaybolmuş zamanları yaşamış olacağız.

Ümidimiz ve duamız, Türk kültürünün yeni bir açılış dönemine girmesi.

Gökalp ve ardından gelen bütün Türk sosyologları içinde, milletimizi ırkî bir birlik olarak târif ve telkin eden olmamıştır. Bir dönemin kısa bir heveskârlık gösterilerinden gayri, Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin ırkçı herhangi bir politika izlediği görülmemiştir. Bugün de, azınlık ırkçılığı peşindeki münferit ve önemsiz iddialar bir yana bırakılırsa, ırka dayalı bir milliyet iddiası güden âlim yahut havas zümrelerini tanımıyoruz. Dinlerinden dillerine, çocuk yetiştirme usûllerinden türkülerine kadar Türk kültür çevresi içinde olanlar Türk olurlar; Türk oldukları için de Türk sayılırlar. Ortak geçmiş şuuru, geleceği birlikte kurma irade ve heyecanı, hem yukarıda ifade edilen ortak kültür çevresi içinde olmalarından doğar, hem de bu kültür çevresine in­tibak kabiliyetini besler. Böylece, hangi ırktan olurlarsa ol­sunlar, aynı kültür çevresi içinde yaşayanlar, aynı heyecan ve değerleri paylaşarak bir millet haline gelirler. Dünyada hiç bir milletin saf ırk iddiası olamayacağı gibi, saf kültür iddiası da olamaz. Ancak bu, ortak bir hayat üslûbunun, bir millî kültürün olmadığı anlamına gelmez. Kültürler, unsurları itibariyle zengin bir çeşitliliği barındırırken, iman ve üslûplarıyla bütünlük içinde ve millî olurlar.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat