#smrgKİTABEVİ Türk Osmanlı İktisat Tarihi - 2022
Okuyucuların temel düzeyde bilgileri kullanarak Osmanlı Devleti'nin ekonomik politikalarındaki değişim ve dönüşümü değişik dönemlere göre karşılaştırarak yorumlayabilmeleri bu kitabın önemli hedeflerinden birisidir. Buna rağmen bu kitabın içeriği ve analitik yaklaşımıyla genel okuyucuya da hitap edebilecek şekilde kaleme alındığını belirtmek gerekiyor.
Modern dönemdeki bazı uygulamalara benzer uygulamaların ilk örneklerine Osmanlı Devleti'nin ekonomi uygulamalarında rastlanılmaktadır. Bu tür örneklere değinilerek Cumhuriyet öncesi tecrübe ile günümüz arasındaki bağlantılara ve sürekliliğe zaman zaman temas edilmiştir. Bu tür sürekliliklerin günümüz tartışmalarını zenginleştirebilecek sosyolojik ve ekonomik katkılarının günümüzdeki politika tasarımlarını daha etkin hâle getirebileceği unutulmamalıdır.
Örneğin Esham uygulamasının 1984'te Turgut Özal zamanında uygulanan gelir ortaklığı senedi ihracı yoluyla sermayeyi tabana yayma denemesine ne düzeyde ilham verdiği tartışması üzerine düşünmek yararlı olabilir. Yine Osmanlı Devleti'nin artan mali sıkıntılarla mücadele anlamında sırasıyla izlediği iç borçlanma ve dış borçlanma pratikleri, uzun dönemli sonuçları bakımından sonraki dönem Türkiye ekonomisi pratikleri ile birlikte değerlendirildiğinde ortaya anlamlı mukayeseler çıkabilir. En önemlisi toplumsal hafızamızda yer alan bazı düşüncelerin tarihî köklerine dair ipuçları elde edilebilir.
Söz gelimi Cumhuriyetin başlarında dış borca ilişkin olumsuz bakış açısının kökeninde Osmanlı zamanındaki dış borçlanma macerasının devletin mali bağımsızlığını neredeyse ortadan kaldıran Duyun-ı Umumiye ile bir bağlantısı olduğu açıktır. Ancak yine de bu bakış açısına rağmen Cumhuriyetin başlarında bile dış borçla veya kredi ile finanse edilen devlet girişimlerine rastlanmasını anlamak zordur. Hele hele sonraki dönemlerde dış borcun sürekli tasarruf açığımızı kapatmada kullanılması sonucunda günümüzde artık dış kaynak girişine bağlı bir ekonomik yapıya sahip olduğumuzu düşündüğümüzde ekonomik yapımızdaki tarihsel sorunlarla yeterince mücadele edemediğimiz sonucuna rahatlıkla varılabilir.
Bir diğer örnek de Ahmet Kal'aya göre Kapalıçarşıların pekâlâ günümüzde AVM'lerin öncüsü olma özellikleri dışında modern ekonomideki belli bir mekânda üretim, dağıtım ve pazarlama yapmanın içsel tasarruflarının gözlemlendiği iş birlikleri olarak adlandırılan kümelenmelerin ve bu teori ile ismi çok anılan Michael Porter'in ve Paul Krugman'ın (clusters) ilk öncüleri sayılabilir olmalarıdır.
1840'larda Osmanlı lisasının, sterlin ve franka karşı kambiyo kurunu istikrarını sağlamak için kurulan kambiyo istikrar komisyonu uygulamaları ile 21 Aralık 2021 tarihinde yürürlüğe giren Kur Korumalı Mevduat (KKM) arasındaki benzerlikler de dikkat çekicidir. Çünkü bu benzerlik ekonominin dış ticaret açığından beslenen bir döviz kuru istikrarsızlığından kaynaklanan yapısal sorunlarının hiç değişmeden bir şekilde sürdüğünü ve yapısal problemlerin çözümünde yeterince başarılı olamadığımızı göstermektedir.
Okuyucuların temel düzeyde bilgileri kullanarak Osmanlı Devleti'nin ekonomik politikalarındaki değişim ve dönüşümü değişik dönemlere göre karşılaştırarak yorumlayabilmeleri bu kitabın önemli hedeflerinden birisidir. Buna rağmen bu kitabın içeriği ve analitik yaklaşımıyla genel okuyucuya da hitap edebilecek şekilde kaleme alındığını belirtmek gerekiyor.
Modern dönemdeki bazı uygulamalara benzer uygulamaların ilk örneklerine Osmanlı Devleti'nin ekonomi uygulamalarında rastlanılmaktadır. Bu tür örneklere değinilerek Cumhuriyet öncesi tecrübe ile günümüz arasındaki bağlantılara ve sürekliliğe zaman zaman temas edilmiştir. Bu tür sürekliliklerin günümüz tartışmalarını zenginleştirebilecek sosyolojik ve ekonomik katkılarının günümüzdeki politika tasarımlarını daha etkin hâle getirebileceği unutulmamalıdır.
Örneğin Esham uygulamasının 1984'te Turgut Özal zamanında uygulanan gelir ortaklığı senedi ihracı yoluyla sermayeyi tabana yayma denemesine ne düzeyde ilham verdiği tartışması üzerine düşünmek yararlı olabilir. Yine Osmanlı Devleti'nin artan mali sıkıntılarla mücadele anlamında sırasıyla izlediği iç borçlanma ve dış borçlanma pratikleri, uzun dönemli sonuçları bakımından sonraki dönem Türkiye ekonomisi pratikleri ile birlikte değerlendirildiğinde ortaya anlamlı mukayeseler çıkabilir. En önemlisi toplumsal hafızamızda yer alan bazı düşüncelerin tarihî köklerine dair ipuçları elde edilebilir.
Söz gelimi Cumhuriyetin başlarında dış borca ilişkin olumsuz bakış açısının kökeninde Osmanlı zamanındaki dış borçlanma macerasının devletin mali bağımsızlığını neredeyse ortadan kaldıran Duyun-ı Umumiye ile bir bağlantısı olduğu açıktır. Ancak yine de bu bakış açısına rağmen Cumhuriyetin başlarında bile dış borçla veya kredi ile finanse edilen devlet girişimlerine rastlanmasını anlamak zordur. Hele hele sonraki dönemlerde dış borcun sürekli tasarruf açığımızı kapatmada kullanılması sonucunda günümüzde artık dış kaynak girişine bağlı bir ekonomik yapıya sahip olduğumuzu düşündüğümüzde ekonomik yapımızdaki tarihsel sorunlarla yeterince mücadele edemediğimiz sonucuna rahatlıkla varılabilir.
Bir diğer örnek de Ahmet Kal'aya göre Kapalıçarşıların pekâlâ günümüzde AVM'lerin öncüsü olma özellikleri dışında modern ekonomideki belli bir mekânda üretim, dağıtım ve pazarlama yapmanın içsel tasarruflarının gözlemlendiği iş birlikleri olarak adlandırılan kümelenmelerin ve bu teori ile ismi çok anılan Michael Porter'in ve Paul Krugman'ın (clusters) ilk öncüleri sayılabilir olmalarıdır.
1840'larda Osmanlı lisasının, sterlin ve franka karşı kambiyo kurunu istikrarını sağlamak için kurulan kambiyo istikrar komisyonu uygulamaları ile 21 Aralık 2021 tarihinde yürürlüğe giren Kur Korumalı Mevduat (KKM) arasındaki benzerlikler de dikkat çekicidir. Çünkü bu benzerlik ekonominin dış ticaret açığından beslenen bir döviz kuru istikrarsızlığından kaynaklanan yapısal sorunlarının hiç değişmeden bir şekilde sürdüğünü ve yapısal problemlerin çözümünde yeterince başarılı olamadığımızı göstermektedir.