Tarih, geçmişin tecrübelerinden yararlanarak, geleceğe yön veren bir aydınlanma vasıtası olarak nitelenebilir. Geçmişte cereyan eden hadiselerin tekrar edilmemesi ve gelecekte daha yaşanılabilir bir dünya kurulması, tarihin olduğu kadar, edebiyatın da problemi olmuştur. İnsanlığın geçirmiş olduğu tarihi macerayı bilmek ve takibetme isteğinde tarih, her zaman edebiyatın temel malzemesini teşkil etmiştir. Dolayısıyla, tarih ve edebiyat ilişkisinin temelinde, insanlık macerasını tasarlayan tarihle, bu tasarımı hikâyeleştiren edebiyat arasındaki ilişki, edebî bir zevk ve ürün olmanın ötesinde, estetik ve sosyal bir paradigma da taşımaktadır.
Osmanlı tarihinin üzerinde en çok tartışılan padişahlarından olan II. Abdülhamit'i tarih ve edebiyat (roman) bağlamında değerlendirmenin bu açıdan önemli olduğu kanaatindeyiz.
Tarih, geçmişin tecrübelerinden yararlanarak, geleceğe yön veren bir aydınlanma vasıtası olarak nitelenebilir. Geçmişte cereyan eden hadiselerin tekrar edilmemesi ve gelecekte daha yaşanılabilir bir dünya kurulması, tarihin olduğu kadar, edebiyatın da problemi olmuştur. İnsanlığın geçirmiş olduğu tarihi macerayı bilmek ve takibetme isteğinde tarih, her zaman edebiyatın temel malzemesini teşkil etmiştir. Dolayısıyla, tarih ve edebiyat ilişkisinin temelinde, insanlık macerasını tasarlayan tarihle, bu tasarımı hikâyeleştiren edebiyat arasındaki ilişki, edebî bir zevk ve ürün olmanın ötesinde, estetik ve sosyal bir paradigma da taşımaktadır.
Osmanlı tarihinin üzerinde en çok tartışılan padişahlarından olan II. Abdülhamit'i tarih ve edebiyat (roman) bağlamında değerlendirmenin bu açıdan önemli olduğu kanaatindeyiz.