Altmışlı yıllar, Türk Sinemasının altın yılları olarak kabul edilir. ‘Sinemacılar Kuşağı' diye bilinen bu dönem, hem nicelik hem nitelik bakımından en güçlü yapıtların ortaya çıktığı yıllardır. Bu yıllarda, özellikle dört yönetmenin filmleri öne çıkmaktadır; Metin Erksan, Lütfi Akad, Atıf Yılmaz, Halit Refiğ. Erksan, Yılanların Öcü, Susuz Yaz ve Kuyu'da köy gerçekliğini çarpıcı biçimde beyaz perdeye taşırken, Acı Hayat, Ölümsüz Aşk ve Sevmek Zamanı gibi kent filmlerinde de, aşk teması üzerinden sınıf çatışmasını ve bu çatışmanın tarafı olan burjuvaziyi eleştirir. “Yeşilçam” kalıplarının dışına taşan, kendine özgü bir üslupla yapar bunu. Filmlerinde ayrıksı üslubunu yaratmayı başaran Metin Erksan, auteur deyince akla gelen yönetmenlerimizin başında gelir.
Metin Erksan'la birlikte, “Siyah beyazı” en etkili kullanan ve auteur sıfatını fazlasıyla hak eden Lütfi Akad, Türk sinemasının en önemli yönetmenlerinden biridir. Olağanüstü bir sadelikle, büyük anlamlar yaratabilen Akad, karakteri ve duruşuyla da örnek bir şahsiyettir.
Atıf Yılmaz ise; filmografisinin en önemli ve en çarpıcı kısmını 80 sonrası yaptığı, Müjde Ar'lı kadın filmleriyle oluşturur. Halit Refiğ; Doğu Batı arasında entelektüel bir sinemacı. Ulusal sinemanın teorisini yazıp kavgasını yapmış olsa da, filmlerinde bunu ne kadar başardığı hep meçhul kaldı.