#smrgKİTABEVİ Türkçemizin Zarafeti : Dilimize İncelik ve Estetik Açılarından Bakış - 2022

Kondisyon:
Yeni
Basıldığı Matbaa:
Dizi Adı:
ISBN-10:
6257497732
Kargoya Teslim Süresi:
4&6
Stok Kodu:
1199205066
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
110 s
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2022
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
80,00
Havale/EFT ile: 77,60
Siparişiniz 4&6 iş günü arasında kargoda
1199205066
591425
Türkçemizin Zarafeti : Dilimize İncelik ve Estetik Açılarından Bakış -        2022
Türkçemizin Zarafeti : Dilimize İncelik ve Estetik Açılarından Bakış - 2022 #smrgKİTABEVİ
80.00
Milletleri millet yapan en önemli unsurlardan birinin dil olduğu tartışılmaz bir gerçektir. İnsan ile dil arasındaki münasebetin çok kuvvetli olması gerektiğini bildiğimiz için, içinde yaşadığımız manevî değerlerden anadilimizin kıymetini daha iyi anlıyoruz. Tarih şahittir ki uzun zaman içerisinde çok sayıda kavim veya topluluk sadece savaşlarda yenilip parçalandıkları için değil, dillerini ihmal ettikleri için hayat sahnesinden silinerek kaybolmuşlardır.

Güzel Türkçemiz muhabbete, sevgiye, ilgiye açtır; milletimiz ebediyyen dilimize muhtaçtır. Bebeklik, çocukluk dönemlerimizde harflerle, hecelerle arkadaş olduk; gençlik, olgunluk çağlarımızda kelimelerimizin anlam zenginliğine, cümlelerimizin üslup güzelliğine yoldaş olduk. Yeri geldi, duygularımıza kanat takıp coştuk; yeri geldi, düşünce meydanlarında at oynatmaya koştuk.

“TÜRKÇEMİZİN ZARAFETİ” adlı yeni eserimde ise hayatımıza yeniden dönüp aslına kavuşan Arapça, Farsça asıllı kelimeleri daha geniş olarak ele aldım; yerine göre harf, hece, kelime ve ifadelerimizdeki estetik denilen güzellik duygusundan bahsettim. Ayrıca Türkçemizin âhenginden (mûsiki), ses hadiselerinden, nazik ifadelerinden, kelime çeşitlerinden başka, güzellik duygusunu olumsuz etkileyen ünlü hatalardan, anlatım bozukluklarından, imlâ ve telaffuz yanlışlıklarından da kısaca söz açtım. Bahsini açtığımız konu ve meseleleri ele alıp işleyen kitapların varlığından haberdar olmama rağmen, “Neden böyle bir girişimde bulunuyorum?” sorusunu zaman zaman kendime sordum. Cevabını da her seferinde kolay buldum: Zaman, nasıl süratle geçiyorsa hayatımızın ayrılmaz parçası olan, önem ve değeriyle adeta mukaddes bilinen dilimizin, daha doğrusu çok sayıdaki kelimelerimizin anlamları, renkleri, tonları da hızla değişikliğe uğrayabiliyor. Lisanımızı buharlaştırıcı, yozlaştırıcı teşebbüslere karşı tepkilerimizi söz veya yazıyla göstermeliyiz.

“Yazılan yazılmış, söylenen söylenmiş” diye Türkçe'ye ilgisiz kalmamalı, doğru bildiğimiz şeyleri bıkıp usanmadan ortaya koymalıyız.

Milletleri millet yapan en önemli unsurlardan birinin dil olduğu tartışılmaz bir gerçektir. İnsan ile dil arasındaki münasebetin çok kuvvetli olması gerektiğini bildiğimiz için, içinde yaşadığımız manevî değerlerden anadilimizin kıymetini daha iyi anlıyoruz. Tarih şahittir ki uzun zaman içerisinde çok sayıda kavim veya topluluk sadece savaşlarda yenilip parçalandıkları için değil, dillerini ihmal ettikleri için hayat sahnesinden silinerek kaybolmuşlardır.

Güzel Türkçemiz muhabbete, sevgiye, ilgiye açtır; milletimiz ebediyyen dilimize muhtaçtır. Bebeklik, çocukluk dönemlerimizde harflerle, hecelerle arkadaş olduk; gençlik, olgunluk çağlarımızda kelimelerimizin anlam zenginliğine, cümlelerimizin üslup güzelliğine yoldaş olduk. Yeri geldi, duygularımıza kanat takıp coştuk; yeri geldi, düşünce meydanlarında at oynatmaya koştuk.

“TÜRKÇEMİZİN ZARAFETİ” adlı yeni eserimde ise hayatımıza yeniden dönüp aslına kavuşan Arapça, Farsça asıllı kelimeleri daha geniş olarak ele aldım; yerine göre harf, hece, kelime ve ifadelerimizdeki estetik denilen güzellik duygusundan bahsettim. Ayrıca Türkçemizin âhenginden (mûsiki), ses hadiselerinden, nazik ifadelerinden, kelime çeşitlerinden başka, güzellik duygusunu olumsuz etkileyen ünlü hatalardan, anlatım bozukluklarından, imlâ ve telaffuz yanlışlıklarından da kısaca söz açtım. Bahsini açtığımız konu ve meseleleri ele alıp işleyen kitapların varlığından haberdar olmama rağmen, “Neden böyle bir girişimde bulunuyorum?” sorusunu zaman zaman kendime sordum. Cevabını da her seferinde kolay buldum: Zaman, nasıl süratle geçiyorsa hayatımızın ayrılmaz parçası olan, önem ve değeriyle adeta mukaddes bilinen dilimizin, daha doğrusu çok sayıdaki kelimelerimizin anlamları, renkleri, tonları da hızla değişikliğe uğrayabiliyor. Lisanımızı buharlaştırıcı, yozlaştırıcı teşebbüslere karşı tepkilerimizi söz veya yazıyla göstermeliyiz.

“Yazılan yazılmış, söylenen söylenmiş” diye Türkçe'ye ilgisiz kalmamalı, doğru bildiğimiz şeyleri bıkıp usanmadan ortaya koymalıyız.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat