#smrgKİTABEVİ Türkçemizin Zarafeti : Dilimize İncelik ve Estetik Açılarından Bakış - 2022
Güzel Türkçemiz muhabbete, sevgiye, ilgiye açtır; milletimiz ebediyyen dilimize muhtaçtır. Bebeklik, çocukluk dönemlerimizde harflerle, hecelerle arkadaş olduk; gençlik, olgunluk çağlarımızda kelimelerimizin anlam zenginliğine, cümlelerimizin üslup güzelliğine yoldaş olduk. Yeri geldi, duygularımıza kanat takıp coştuk; yeri geldi, düşünce meydanlarında at oynatmaya koştuk.
“TÜRKÇEMİZİN ZARAFETİ” adlı yeni eserimde ise hayatımıza yeniden dönüp aslına kavuşan Arapça, Farsça asıllı kelimeleri daha geniş olarak ele aldım; yerine göre harf, hece, kelime ve ifadelerimizdeki estetik denilen güzellik duygusundan bahsettim. Ayrıca Türkçemizin âhenginden (mûsiki), ses hadiselerinden, nazik ifadelerinden, kelime çeşitlerinden başka, güzellik duygusunu olumsuz etkileyen ünlü hatalardan, anlatım bozukluklarından, imlâ ve telaffuz yanlışlıklarından da kısaca söz açtım. Bahsini açtığımız konu ve meseleleri ele alıp işleyen kitapların varlığından haberdar olmama rağmen, “Neden böyle bir girişimde bulunuyorum?” sorusunu zaman zaman kendime sordum. Cevabını da her seferinde kolay buldum: Zaman, nasıl süratle geçiyorsa hayatımızın ayrılmaz parçası olan, önem ve değeriyle adeta mukaddes bilinen dilimizin, daha doğrusu çok sayıdaki kelimelerimizin anlamları, renkleri, tonları da hızla değişikliğe uğrayabiliyor. Lisanımızı buharlaştırıcı, yozlaştırıcı teşebbüslere karşı tepkilerimizi söz veya yazıyla göstermeliyiz.
“Yazılan yazılmış, söylenen söylenmiş” diye Türkçe'ye ilgisiz kalmamalı, doğru bildiğimiz şeyleri bıkıp usanmadan ortaya koymalıyız.
Güzel Türkçemiz muhabbete, sevgiye, ilgiye açtır; milletimiz ebediyyen dilimize muhtaçtır. Bebeklik, çocukluk dönemlerimizde harflerle, hecelerle arkadaş olduk; gençlik, olgunluk çağlarımızda kelimelerimizin anlam zenginliğine, cümlelerimizin üslup güzelliğine yoldaş olduk. Yeri geldi, duygularımıza kanat takıp coştuk; yeri geldi, düşünce meydanlarında at oynatmaya koştuk.
“TÜRKÇEMİZİN ZARAFETİ” adlı yeni eserimde ise hayatımıza yeniden dönüp aslına kavuşan Arapça, Farsça asıllı kelimeleri daha geniş olarak ele aldım; yerine göre harf, hece, kelime ve ifadelerimizdeki estetik denilen güzellik duygusundan bahsettim. Ayrıca Türkçemizin âhenginden (mûsiki), ses hadiselerinden, nazik ifadelerinden, kelime çeşitlerinden başka, güzellik duygusunu olumsuz etkileyen ünlü hatalardan, anlatım bozukluklarından, imlâ ve telaffuz yanlışlıklarından da kısaca söz açtım. Bahsini açtığımız konu ve meseleleri ele alıp işleyen kitapların varlığından haberdar olmama rağmen, “Neden böyle bir girişimde bulunuyorum?” sorusunu zaman zaman kendime sordum. Cevabını da her seferinde kolay buldum: Zaman, nasıl süratle geçiyorsa hayatımızın ayrılmaz parçası olan, önem ve değeriyle adeta mukaddes bilinen dilimizin, daha doğrusu çok sayıdaki kelimelerimizin anlamları, renkleri, tonları da hızla değişikliğe uğrayabiliyor. Lisanımızı buharlaştırıcı, yozlaştırıcı teşebbüslere karşı tepkilerimizi söz veya yazıyla göstermeliyiz.
“Yazılan yazılmış, söylenen söylenmiş” diye Türkçe'ye ilgisiz kalmamalı, doğru bildiğimiz şeyleri bıkıp usanmadan ortaya koymalıyız.