Sosyal gerçekliği nedeniyle çoğunlukla yazılı olmayan anlatı, söyleyiş ve dinî nitelikli mistik etkileşimler ile şekillenerek günümüze gelen Alevilik, şüphesiz, Türk kültürünün önemli zenginlik unsurlarından birisidir. Türk kültürü içerisinde dinamik bir alt kültür ve kimlik olarak beliren Aleviliğin, sosyal bütünleşme açısından da önemli bir toplumsal değer olduğu açıktır. Toplumsal dokunun içselleştirerek bir zenginlik unsuru haline getirdiği Aleviliğin, her hangi bir şekilde dinsel ve sosyal bünyeden farklılaştırılıp 'öteki' ile açıklanmasını tarihsel, dinsel ve kültürel gerçekliklerle örtüştürmek mümkün değildir.
Sosyokültürel ve siyasal tecrübe içinde oluşan Aleviliğin muhtevasında kültürel ve dinsel olduğu kadar mitolojik ve sûfî içerikler de bulunmaktadır. Alevilik konusunu, çok yönlü, karmaşık bir çalışma alanı olarak ortaya çıkaran bu durum, konu ile ilgili çalışmalarda din bilimleri ve sosyal bilimlerin terminoloji ve metodolojisinin eşit seviyede kullanılmasını gerekli kılmaktadır. Sadece din bilimleri veya sadece sosyal bilimlerin yaklaşım ve yöntemleriyle yapılan çalışmalar, Alevilik konusunu yetersiz bir içerikte ele alabilmekte, dolayısıyla konuyu bütün boyutlarıyla kuşatacak değerlendirmelere imkân vermemektedir. Bu çalışmada, Aleviliğin mahiyetine uygun olarak din bilimleri ile birlikte sosyal bilimlerin bakış açısı ve yöntemine de yer verilmiştir. Kendine özgü gerçekliği içerisinde özgün bir yapı olarak ortaya çıkmış olan Aleviliğin mahiyetinin tartışma konusu edildiği bu çalışma, söz konusu yaklaşımından dolayı, aynı zamanda karşılaştırmalı bir Türkiye Aleviliği çalışması niteliğine de sahiptir.