XIX. yüzyıl başlarından itibaren iç ve dış etkenlerle dağılma sürecine giren Osmanlı İmparatorluğu, hâkimi olduğu geniş topraklarda Avrupa'nın büyük güçlerine karşı bilhassa diplomatik ve askerî nitelikleri ön plana çıkan bir var olma mücadelesi vermiştir. Yıkılışına kadar sürecek olan bu mücadele sırasında Osmanlı İmparatorluğu, kimi zaman 1856 Paris Kongresi'nde olduğu gibi Avrupalı büyük güçlerin himayesine girmiş, kimi zaman da bir an önce parçalanıp paylaşılması gereken bir ülke olarak görülmüştür.
Osmanlı İmparatorluğu'nun geniş toprakları üzerinde çıkarları bulunan üç büyük devlet, Rusya, İngiltere ve Fransa, imparatorluktaki Hıristiyan toplulukları kışkırtmak suretiyle Osmanlı İmparatorluğu'nun paylaşılma zeminini hazırlamışlardır. Bu devletlerden Rusya, Padişah III. Ahmed'in çağdaşı olan Çar I. Petro'dan (1672-1725) itibaren Balkanlara yakın ilgi duymuş, bu bölgeleri kendine bağlamak için her fırsatı değerlendirmiştir.
İngiltere ise 1878 Berlin Antlaşması'ndan sonra, tüm XIX. yüzyıl boyunca uyguladığı Osmanlı İmparatorluğu'nun toprak bütünlüğünü koruma politikasından vazgeçerek önce Ermenileri, daha sonra da Kürtleri ve Arapları ayrılıkçı fikirlerle ayaklandırmaya çalışmıştır. Fransa'nın da Mısır ve Suriye üzerindeki emelleri malumdur.
Büyük devletlerin bu emellerine XIX. yüzyıl boyunca direnen Osmanlı İmparatorluğu, Balkan Savaşları'ndan (1912-1913) yenik çıkmasından sonra yüzlerce yıldır Türk toprağı olan Balkanları kaybederek dağılma sürecine iyiden iyiye girecektir. Paris Üniversitesi öğretim üyelerinden Paul Hourie tarafından Balkan Savaşları'nın hemen ardından kaleme alınan ve Tüccarzade İbrahim Hilmi tarafından Osmanlı Türkçesine çevrilen elinizdeki bu eser, Osmanlı İmparatorluğu'nun Şark Meselesi kapsamında adım adım nasıl parçalanmaya doğru gittiğini ele alan orijinal bir kaynak niteliğindedir.