#smrgSAHAF Türkiye, Ortadoğu ve Avrasya'yı Neler Bekliyor? -

Stok Kodu:
1199084765
Boyut:
14x22
Sayfa Sayısı:
136 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2007
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199084765
470622
Türkiye, Ortadoğu ve Avrasya'yı Neler Bekliyor? -
Türkiye, Ortadoğu ve Avrasya'yı Neler Bekliyor? - #smrgSAHAF
0.00
çalışma yaptığı stratejik analizlerle dünya dengelerinin Turkiye'den göründüğü şekilde genel bir panoramasını çizmektedir. Üç bölümden oluşan bu kitap, her bir bölümünde dış politika ile ilgilenen Türk araştırmacıların en çok irdelemeye çalıştıkları farklı bir konuya odaklanmıştır. Birinci bölümde Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği incelendi ve Türk ekonomisinin son durumuna dair bir resim çekildi. Avrupa Birliği, herşeye rağmen tam olarak vazgeçmek istemedigi Türkiye'ye ilerde ne tür bir stratejik rol biçmek istiyor? Son iki asırdır devam eden batı ile entegrasyon çabalarımızda zaman zaman önemli sorun kaynağı olarak öne çıkan Kıbrıs ve Ermeni meselelerini Türk dış politikası için sorun kaynakları olmaktan çıkarmak adına ne tip adımlar atabiliriz? Bu sorulara ilişkin bir takım hukukî ve siyasî önerilere yine burada yer verildi. Türkiye şu sıralar AB ile yatıp kalktığı için, dünya tarihinde önemli bir kırılma noktası olan "Büyük Çöküş''ün yıldönümünü hatırlayan pek olmadı. 15 yıl önce bugünlerde Sovyetler Birliği tarihe karıştı ve o imparatorluktan 15 yeni devlet doğdu. Zamanında Kartaca, rakibi Roma karşısında yıkıldıktan sonra dünyada yeri uzun süre doldurulamayacak bir siyasi boşluk ortaya çıkmıştı. Tarihte buna benzer bir dönem Sovyetlerin bittiği 1991'den günümüze kadar devam eden süreçte ilk kez tekrar yaşanmaya başladı. Tek kutuplu sistemdeki tek süpergüç olan ABD "Büyük Ortadoğu Projesi'' olarak nitelenen bir eylem plânı ile Ortadoğu ve Avrasya'yı çıkarlarına uygun bir biçimde yeniden şekillendirmeye çalışmaktadır. Gözlerimizi Ortadoğu'ya çevirdiğimiz zaman Türkiye ve dünya için çok tehlikeli sorunlar gösteren bir bölgeyle karşılaşıyoruz. Bu bölgede geniş doğal kaynaklar bulunmaktadır. En işlek kara, hava ve deniz yolları buradan geçmektedir. Bu bakımdan büyük ekonomik ve stratejik öneme haizdir. Ortadoğu, 400 yıl süren Osmanlı idaresine rağmen Türk halkının karışık dengelerini anlamakta zorlanır hale geldiği bir coğrafya olmuştur. ABD'deki akademik çalışmaları sonucunda bölge hakkında geniş oranda bilgi edinen yazarımız ikinci bölümde kamuoyu tarafından pek bilinmeyen bazı tarihsel ve siyasi olgulara yer vermek suretiyle daha anlaşılır bir tablo ortaya koymaya çalışmış, ayrıca 2003'teki Irak işgalinin akabinde oluşan durumun gelecekte Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve Suriye gibi önemli aktörleri nasıl etkileyebilecegine dair çeşitli senaryolar uzerinde yorumlarda bulunmuştur. Ortadoğu'da yükselmekte olan 'Şii hilali', Kuzey Irak'ta bağımsız bir Kürt devletinin kurulma ihtimaline dair analizler de bu bölümde bulunuyor. Başta Rusya olmak uzere eski Varşova Paktı ülkeleri, Hindistan, Pakistan ve Afganistan gibi devletleri ihtiva eden Avrasya coğrafyası da uzerinde şiddetli mücadelelerin yaşandıgı başka bir alandır. ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesini gündeme getirmesinin ardından Rus-Çin ikilisi de yeni politik açılımlarla gelmiş, Şangay İşbirligi Örgütü gibi kuruluşların çatısı altında ABD'ye olan muhalefetlerini artırmışlardır. Buna ilaveten batılı ülkelerin çıkarlarına aykırı olarak kabul edilen Baltık, Caspian Pipeline Consortium (CPC) ve Sibirya-Çin petrol ve gaz boru hatları gibi bazı projeler gündeme getirilmiştir. Fakat yazarın son bölümde atıf yaptığı analizlerin çoğuna göre, bugün gündemde olan Rusya-Çin arasındaki olası ittifak arayışları ile 17.yy'da Katolik Fransa'nın başbakanı olan Kardinal Richelieu'nun devrin Osmanlı sultanı ile kurduğu ama sonraları kalıcı veya başarılı olamayan ortaklık arasında kısmi bir paralellik kurulabilir. Murat Metin Hakkı, elinizdeki çalışmanın son kısmında NATO, Rusya ve Çin'in geleceklerine dair bazı öngörülerde de bulunmaktadır. SSCB'nin dağılması ve NATO'nun kontrolsuz genişlemesi sonucunda NATO'daki 'ortak dayanışma ruhu' önemli ölçüde kaybolmuştur. Ama bazı radikal reformlarla NATO'ya yeni bir misyon ve dinamizm kazandırılabilir. 21. yy'da tek kutuplu dünya düzeninden çok kutuplu bir sisteme geçiş ancak Çin, Hindistan ve Rusya gibi güçlerin küresel oyuncu haline dönüşmeleri halinde gündeme gelebilecektir. Çin önümüzdeki yıllarda bazı ekonomik ve siyasi türbülanslarla karşılaşabilir. Rusya'nın da son yıllardaki toparlanmasını kalıcı hale getirebilmesi ancak alacağı önlemlerle kendisini bekleyen 'demografik kriz' tehlikesini aşabilmesine bağlı olacaktır. Murat Metin Hakkı'nın kitabı, Türkiye'de pek de geniş sayılamayacak 'stratejik araştırmalar kütüphanesi'ne değerli bir katkıdır...

Süleyman ŞENSOY

TASAM (Türkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanı

çalışma yaptığı stratejik analizlerle dünya dengelerinin Turkiye'den göründüğü şekilde genel bir panoramasını çizmektedir. Üç bölümden oluşan bu kitap, her bir bölümünde dış politika ile ilgilenen Türk araştırmacıların en çok irdelemeye çalıştıkları farklı bir konuya odaklanmıştır. Birinci bölümde Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği incelendi ve Türk ekonomisinin son durumuna dair bir resim çekildi. Avrupa Birliği, herşeye rağmen tam olarak vazgeçmek istemedigi Türkiye'ye ilerde ne tür bir stratejik rol biçmek istiyor? Son iki asırdır devam eden batı ile entegrasyon çabalarımızda zaman zaman önemli sorun kaynağı olarak öne çıkan Kıbrıs ve Ermeni meselelerini Türk dış politikası için sorun kaynakları olmaktan çıkarmak adına ne tip adımlar atabiliriz? Bu sorulara ilişkin bir takım hukukî ve siyasî önerilere yine burada yer verildi. Türkiye şu sıralar AB ile yatıp kalktığı için, dünya tarihinde önemli bir kırılma noktası olan "Büyük Çöküş''ün yıldönümünü hatırlayan pek olmadı. 15 yıl önce bugünlerde Sovyetler Birliği tarihe karıştı ve o imparatorluktan 15 yeni devlet doğdu. Zamanında Kartaca, rakibi Roma karşısında yıkıldıktan sonra dünyada yeri uzun süre doldurulamayacak bir siyasi boşluk ortaya çıkmıştı. Tarihte buna benzer bir dönem Sovyetlerin bittiği 1991'den günümüze kadar devam eden süreçte ilk kez tekrar yaşanmaya başladı. Tek kutuplu sistemdeki tek süpergüç olan ABD "Büyük Ortadoğu Projesi'' olarak nitelenen bir eylem plânı ile Ortadoğu ve Avrasya'yı çıkarlarına uygun bir biçimde yeniden şekillendirmeye çalışmaktadır. Gözlerimizi Ortadoğu'ya çevirdiğimiz zaman Türkiye ve dünya için çok tehlikeli sorunlar gösteren bir bölgeyle karşılaşıyoruz. Bu bölgede geniş doğal kaynaklar bulunmaktadır. En işlek kara, hava ve deniz yolları buradan geçmektedir. Bu bakımdan büyük ekonomik ve stratejik öneme haizdir. Ortadoğu, 400 yıl süren Osmanlı idaresine rağmen Türk halkının karışık dengelerini anlamakta zorlanır hale geldiği bir coğrafya olmuştur. ABD'deki akademik çalışmaları sonucunda bölge hakkında geniş oranda bilgi edinen yazarımız ikinci bölümde kamuoyu tarafından pek bilinmeyen bazı tarihsel ve siyasi olgulara yer vermek suretiyle daha anlaşılır bir tablo ortaya koymaya çalışmış, ayrıca 2003'teki Irak işgalinin akabinde oluşan durumun gelecekte Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve Suriye gibi önemli aktörleri nasıl etkileyebilecegine dair çeşitli senaryolar uzerinde yorumlarda bulunmuştur. Ortadoğu'da yükselmekte olan 'Şii hilali', Kuzey Irak'ta bağımsız bir Kürt devletinin kurulma ihtimaline dair analizler de bu bölümde bulunuyor. Başta Rusya olmak uzere eski Varşova Paktı ülkeleri, Hindistan, Pakistan ve Afganistan gibi devletleri ihtiva eden Avrasya coğrafyası da uzerinde şiddetli mücadelelerin yaşandıgı başka bir alandır. ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesini gündeme getirmesinin ardından Rus-Çin ikilisi de yeni politik açılımlarla gelmiş, Şangay İşbirligi Örgütü gibi kuruluşların çatısı altında ABD'ye olan muhalefetlerini artırmışlardır. Buna ilaveten batılı ülkelerin çıkarlarına aykırı olarak kabul edilen Baltık, Caspian Pipeline Consortium (CPC) ve Sibirya-Çin petrol ve gaz boru hatları gibi bazı projeler gündeme getirilmiştir. Fakat yazarın son bölümde atıf yaptığı analizlerin çoğuna göre, bugün gündemde olan Rusya-Çin arasındaki olası ittifak arayışları ile 17.yy'da Katolik Fransa'nın başbakanı olan Kardinal Richelieu'nun devrin Osmanlı sultanı ile kurduğu ama sonraları kalıcı veya başarılı olamayan ortaklık arasında kısmi bir paralellik kurulabilir. Murat Metin Hakkı, elinizdeki çalışmanın son kısmında NATO, Rusya ve Çin'in geleceklerine dair bazı öngörülerde de bulunmaktadır. SSCB'nin dağılması ve NATO'nun kontrolsuz genişlemesi sonucunda NATO'daki 'ortak dayanışma ruhu' önemli ölçüde kaybolmuştur. Ama bazı radikal reformlarla NATO'ya yeni bir misyon ve dinamizm kazandırılabilir. 21. yy'da tek kutuplu dünya düzeninden çok kutuplu bir sisteme geçiş ancak Çin, Hindistan ve Rusya gibi güçlerin küresel oyuncu haline dönüşmeleri halinde gündeme gelebilecektir. Çin önümüzdeki yıllarda bazı ekonomik ve siyasi türbülanslarla karşılaşabilir. Rusya'nın da son yıllardaki toparlanmasını kalıcı hale getirebilmesi ancak alacağı önlemlerle kendisini bekleyen 'demografik kriz' tehlikesini aşabilmesine bağlı olacaktır. Murat Metin Hakkı'nın kitabı, Türkiye'de pek de geniş sayılamayacak 'stratejik araştırmalar kütüphanesi'ne değerli bir katkıdır...

Süleyman ŞENSOY

TASAM (Türkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanı

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat