#smrgDERGİ Türkiye Yazıları Aylık Dergi 36 Sayı - (Sayı 1, Nisan 1977 - Sayı 36, Mart 1980) - 1977
**
“Dergimizin şair ve yazarlarıyla böyle bir akşam düzenlememizin başlıca amacı, 1977 ile 1983 yılları arasında yayımlanmış olan bu etkili yayın organından yola çıkarak günümüze bazı göndermeler yapmaktır. İçtenliğimizi uygulamayla ortaya koyduğumuz iki temel ilkemiz vardı bizim: Birincisi, ileri insanlıktan yana bütün siyasal görüşlere kapımızı açarak hepsine eşit mesafede davranmak ve böylece, dönemin bütün devrimci kültür çevrelerini edebiyatın pistonu ardında toplamaktı. İkincisi ise edebiyat sanatının isterlerinden hiçbir şekilde ödün vermemekti. İşte bu iki ilke doğrultusunda hem birlik-bütünlüğe katkı getiriyor, hem de bütünleşmenin geniş verimleri olan edebiyat yaratıcılığına yol açmış oluyorduk.
Aylık edebiyat dergisi Türkiye Yazıları'nın kuruluşuna önderlik ederek çekirdek kadroyu bir araya getiren Cemal Süreya'dır. Cemal'le birlikte Vecihi Timuroğlu, Öner Ünalan, Ali Püsküllüoğlu ve ben, yazı kurulunu oluşturmuştuk. Demir Özlü de İstanbul temsilcisiydi.
Dergi her sayı bir "sunu" yazısıyla başlıyor, onu yazı kurulu üyelerinin katıldığı, güncel bir sanat konusunu ele alan kısa bir açık oturum izliyordu. "Küçük oturum" adını verdiğimiz bu tartışmanın öneklerinden birini, program akışı içinde canlandıracağız. Daha sonra, iki inceleme ya da deneme yazısı yer alıyor, sonra belli bir konunun uzmanıyla yapılan bir söyleşi yayımlanıyordu.
Türkiye Yazıları'nın edebiyatbilime ve edebiyat tarihine bıraktığı en değerli yazı öğelerinden biri, "Kendileri" başlığı altında, her sayı başka bir şair ya da yazarımız tarafından yazılan özyaşam öyküsüydü. İlk sayıda Hasan İzzettin Dinamo, ikinci sayıda Cahit Külebi, üçüncü sayıda Edip Cansever ve her ay başka bir edebiyatçımız, kendi yaşam öyküsünü yazmıştı. Bu değerli belgesel toplamını, "Kendileri" başlıklı bir kitapta topladık. İzleyen sayfalarda "Adamlar, Adamlar" genel başlığıyla tanınmış bir edebiyatçımız üzerine bir "portre" yazısı hazırlardık. Aynı sayfada Cemal Süreya'nın taşlamaları yer alırdı. Derginin son bölümü, "Kesit" ana başlığıyla kitap tanıtımlarına, televizyon programı eleştirilerine, müzik etkinliklerine, mektuplara ve olaylara ayrılmıştı. Arka kapakta Cemal Süreya'nın "Ankara Yazıları" vardı. Türkiye Yazıları'nın bir özelliği de, her sayı bir ressamımızın resim ya da desenlerinden veya bir karikatürcümüzün eserlerinden örnekler yayımlamaktı. Bunun yanı sıra, şair arkadaşımız Turgay Gönenç'in, ressamlarımızın stilleri üzerine yazdığı şiirlerini yayımlıyorduk.
Bir edebiyat dergisinin vazgeçilmezleri, doğaldır ki şiirler ve öykülerdir. Derginin her sayısında 15 dolayında şiir ve bir de öykü yer alıyordu.
İşte bu renklerden oluşan bir edebiyat paletiydi Türkiye Yazıları. Gördüğü ilgiyi şöyle belirtebilirim: Basın holdinglerinin yayımladığı sanat dergilerinden fazla satardı dergimiz.
Değerli konuklar, Türkiye Yazıları örneğinden yola çıkarak günümüze bazı göndermeler yapmak istememiz, bu renklerden oluşan paleti kapsar. Bize kalırsa dergi çıkarmak, art arda yer alan yazıların içine şiirler ve fotoğraflar gömmekle yetinmek değildir. Dergiye öz kazandıran, yukarıda açıkladığım ilkelerdir.
Yayım serüveni içinde Türkiye Yazıları'nı var eden, ama bugün aramızda olmayan edebiyatçı arkadaşlarımızı saygıyla anıyoruz: En başta yazı kurulundan Cemal Süreya, Öner Ünalan, Ali Püsküllüoğlu, Sargut Şölçün ve Ali İhsan Mıhçı… Şair ve yazarlarımızdan Hasan İzzettin Dinamo, Arif Damar, Cahit Külebi, Kerim Korcan, Samim Kocagöz, Şükran Kurdakul, Muzaffer Buyrukçu, Ömer Faruk Toprak, Âzer Yaran, Metin Altıok, Tahsin Saraç, Hasan Hüseyin, Metin Eloğlu, Bedreddin Cömert, Orhan Asena, Erdal Öz, Fakir Baykurt, Edip Cansever, Mehmet Kemal ve daha nice sanatçımızın anısı önünde gönül borcunu dile getirmek istiyoruz.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle, dayanışma duygularımızla selamlıyoruz.” - Ahmet Say
**
“Dergimizin şair ve yazarlarıyla böyle bir akşam düzenlememizin başlıca amacı, 1977 ile 1983 yılları arasında yayımlanmış olan bu etkili yayın organından yola çıkarak günümüze bazı göndermeler yapmaktır. İçtenliğimizi uygulamayla ortaya koyduğumuz iki temel ilkemiz vardı bizim: Birincisi, ileri insanlıktan yana bütün siyasal görüşlere kapımızı açarak hepsine eşit mesafede davranmak ve böylece, dönemin bütün devrimci kültür çevrelerini edebiyatın pistonu ardında toplamaktı. İkincisi ise edebiyat sanatının isterlerinden hiçbir şekilde ödün vermemekti. İşte bu iki ilke doğrultusunda hem birlik-bütünlüğe katkı getiriyor, hem de bütünleşmenin geniş verimleri olan edebiyat yaratıcılığına yol açmış oluyorduk.
Aylık edebiyat dergisi Türkiye Yazıları'nın kuruluşuna önderlik ederek çekirdek kadroyu bir araya getiren Cemal Süreya'dır. Cemal'le birlikte Vecihi Timuroğlu, Öner Ünalan, Ali Püsküllüoğlu ve ben, yazı kurulunu oluşturmuştuk. Demir Özlü de İstanbul temsilcisiydi.
Dergi her sayı bir "sunu" yazısıyla başlıyor, onu yazı kurulu üyelerinin katıldığı, güncel bir sanat konusunu ele alan kısa bir açık oturum izliyordu. "Küçük oturum" adını verdiğimiz bu tartışmanın öneklerinden birini, program akışı içinde canlandıracağız. Daha sonra, iki inceleme ya da deneme yazısı yer alıyor, sonra belli bir konunun uzmanıyla yapılan bir söyleşi yayımlanıyordu.
Türkiye Yazıları'nın edebiyatbilime ve edebiyat tarihine bıraktığı en değerli yazı öğelerinden biri, "Kendileri" başlığı altında, her sayı başka bir şair ya da yazarımız tarafından yazılan özyaşam öyküsüydü. İlk sayıda Hasan İzzettin Dinamo, ikinci sayıda Cahit Külebi, üçüncü sayıda Edip Cansever ve her ay başka bir edebiyatçımız, kendi yaşam öyküsünü yazmıştı. Bu değerli belgesel toplamını, "Kendileri" başlıklı bir kitapta topladık. İzleyen sayfalarda "Adamlar, Adamlar" genel başlığıyla tanınmış bir edebiyatçımız üzerine bir "portre" yazısı hazırlardık. Aynı sayfada Cemal Süreya'nın taşlamaları yer alırdı. Derginin son bölümü, "Kesit" ana başlığıyla kitap tanıtımlarına, televizyon programı eleştirilerine, müzik etkinliklerine, mektuplara ve olaylara ayrılmıştı. Arka kapakta Cemal Süreya'nın "Ankara Yazıları" vardı. Türkiye Yazıları'nın bir özelliği de, her sayı bir ressamımızın resim ya da desenlerinden veya bir karikatürcümüzün eserlerinden örnekler yayımlamaktı. Bunun yanı sıra, şair arkadaşımız Turgay Gönenç'in, ressamlarımızın stilleri üzerine yazdığı şiirlerini yayımlıyorduk.
Bir edebiyat dergisinin vazgeçilmezleri, doğaldır ki şiirler ve öykülerdir. Derginin her sayısında 15 dolayında şiir ve bir de öykü yer alıyordu.
İşte bu renklerden oluşan bir edebiyat paletiydi Türkiye Yazıları. Gördüğü ilgiyi şöyle belirtebilirim: Basın holdinglerinin yayımladığı sanat dergilerinden fazla satardı dergimiz.
Değerli konuklar, Türkiye Yazıları örneğinden yola çıkarak günümüze bazı göndermeler yapmak istememiz, bu renklerden oluşan paleti kapsar. Bize kalırsa dergi çıkarmak, art arda yer alan yazıların içine şiirler ve fotoğraflar gömmekle yetinmek değildir. Dergiye öz kazandıran, yukarıda açıkladığım ilkelerdir.
Yayım serüveni içinde Türkiye Yazıları'nı var eden, ama bugün aramızda olmayan edebiyatçı arkadaşlarımızı saygıyla anıyoruz: En başta yazı kurulundan Cemal Süreya, Öner Ünalan, Ali Püsküllüoğlu, Sargut Şölçün ve Ali İhsan Mıhçı… Şair ve yazarlarımızdan Hasan İzzettin Dinamo, Arif Damar, Cahit Külebi, Kerim Korcan, Samim Kocagöz, Şükran Kurdakul, Muzaffer Buyrukçu, Ömer Faruk Toprak, Âzer Yaran, Metin Altıok, Tahsin Saraç, Hasan Hüseyin, Metin Eloğlu, Bedreddin Cömert, Orhan Asena, Erdal Öz, Fakir Baykurt, Edip Cansever, Mehmet Kemal ve daha nice sanatçımızın anısı önünde gönül borcunu dile getirmek istiyoruz.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle, dayanışma duygularımızla selamlıyoruz.” - Ahmet Say