#smrgKİTABEVİ Türkiye'de Sosyoloji Üniversitede 101. Yıl: Ziya Gökalp'e Saygı - Sosyoloji Yıllığı 24 -

Kondisyon:
Yeni
Yayın Yönetmeni:
Ofis Matbaa Yayın
Basıldığı Matbaa:
Ofis Matbaa Yayın
Dizi Adı:
Sosyoloji Yıllığı 24
ISBN-10:
6059093637
Kargoya Teslim Süresi:
1&3
Hazırlayan:
Ertan Eğribel, Ufuk Özcan, H. Bayram Kaçmazoğlu, Sezgin Kızılçelik
Stok Kodu:
1199193031
Boyut:
16x23
Sayfa Sayısı:
300 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2016
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
indirimli
165,00
Havale/EFT ile: 160,05
Stoktan teslim
1199193031
579062
Türkiye'de Sosyoloji Üniversitede 101. Yıl: Ziya Gökalp'e Saygı - Sosyoloji Yıllığı 24 -
Türkiye'de Sosyoloji Üniversitede 101. Yıl: Ziya Gökalp'e Saygı - Sosyoloji Yıllığı 24 - #smrgKİTABEVİ
165.00
Türk sosyolojisi deyimini yadırgayanlar bulunmaktadır. Bu deyimin yadırganmasını anlamak mümkün değildir. Çoğu konuda geçerli olacak biçimde, Türk romanından, Türk tiyatrosundan söz edilmesine karşı çıkan olmamaktadır. Buna karşılık Türk sosyolojisi denildiğinde alınganlık gösterilmektedir…

Türk sosyolojisini inkar etmek ya da böyle bir sıfatı kabul etmemek, Türk halkının gelişmeler önünde söyleyebilecek farklı bir sözü olmadığı anlamını taşıyor. Biz bunu kabul etmiyoruz. Aksini de söylemek mümkündür. Eğer Türk halkının gelişmeler önünde farklı bir sözü bulunmuyorsa, ne yönde çaba gösterirsek gösterelim bir Türk sosyolojisinden de söz etmek mümkün olmayacaktır. Oysa bu tartışmanın aşılmış olması gerekirdi.

Bugün Türk sosyolojisi deyimini yadırgayanlar burjuva sosyolojisi Marksist sosyoloji ayrımına da acaba aynı kolaylıkla karşı çıkabilecekler mi? Sosyoloji gibi toplumla çok yakından ilgili bir bilimin çıkar ilişkilerinin dışına çıkabileceğini savunmak zordur. Sırasında Alman ya da Fransız sosyolojisi denilmiştir, ama aralarındaki farklara rağmen cephe dayanışması içinde ortak bir Batı sosyolojisinden söz edilebilecektir. Böylece farklar önemsenmeyecek bir düzeye inebilecektir.

Biz Türk sosyolojisinden, ne çalışmayı yürütenin kimliğini, ne de konunun Türkiye ile ilgili olmasını anlıyoruz. Özellikle konunun Türkiye ile ilgili oluşunu değil. Bilim de toplumun ürettiği, toplum ve tarih koşullarına bağlı bir faaliyettir. Toplumun üstünde, topluma dışardan aşılanmış bir olay değildir. Toplum ve toplumlar arası ilişkiler bir çekişme ve çatışma alanı iken bilimin, özellikle toplum bilimlerinin bu çatışan çıkarların üzerinde evrensellik kazanabilmesini düşünebilmek mümkün değildir. Bu aşamada bilimden en fazla bekleyebileceğimiz, bu çatışma ve çelişkilerin aşılmasına yardımcı olmasıdır.

Türk sosyolojisi deyimini yadırgayanlar bulunmaktadır. Bu deyimin yadırganmasını anlamak mümkün değildir. Çoğu konuda geçerli olacak biçimde, Türk romanından, Türk tiyatrosundan söz edilmesine karşı çıkan olmamaktadır. Buna karşılık Türk sosyolojisi denildiğinde alınganlık gösterilmektedir…

Türk sosyolojisini inkar etmek ya da böyle bir sıfatı kabul etmemek, Türk halkının gelişmeler önünde söyleyebilecek farklı bir sözü olmadığı anlamını taşıyor. Biz bunu kabul etmiyoruz. Aksini de söylemek mümkündür. Eğer Türk halkının gelişmeler önünde farklı bir sözü bulunmuyorsa, ne yönde çaba gösterirsek gösterelim bir Türk sosyolojisinden de söz etmek mümkün olmayacaktır. Oysa bu tartışmanın aşılmış olması gerekirdi.

Bugün Türk sosyolojisi deyimini yadırgayanlar burjuva sosyolojisi Marksist sosyoloji ayrımına da acaba aynı kolaylıkla karşı çıkabilecekler mi? Sosyoloji gibi toplumla çok yakından ilgili bir bilimin çıkar ilişkilerinin dışına çıkabileceğini savunmak zordur. Sırasında Alman ya da Fransız sosyolojisi denilmiştir, ama aralarındaki farklara rağmen cephe dayanışması içinde ortak bir Batı sosyolojisinden söz edilebilecektir. Böylece farklar önemsenmeyecek bir düzeye inebilecektir.

Biz Türk sosyolojisinden, ne çalışmayı yürütenin kimliğini, ne de konunun Türkiye ile ilgili olmasını anlıyoruz. Özellikle konunun Türkiye ile ilgili oluşunu değil. Bilim de toplumun ürettiği, toplum ve tarih koşullarına bağlı bir faaliyettir. Toplumun üstünde, topluma dışardan aşılanmış bir olay değildir. Toplum ve toplumlar arası ilişkiler bir çekişme ve çatışma alanı iken bilimin, özellikle toplum bilimlerinin bu çatışan çıkarların üzerinde evrensellik kazanabilmesini düşünebilmek mümkün değildir. Bu aşamada bilimden en fazla bekleyebileceğimiz, bu çatışma ve çelişkilerin aşılmasına yardımcı olmasıdır.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat