#smrgKİTABEVİ Türkiye'den Avusturya'ya Göçün 50 Yılı -
Türkiye kökenlilerin işgücü olarak Avusturya'ya göçü, 2014'te 50. yılını geride bıraktı! 50 yılı, ana hatlarıyla bir kitapta toplamanın zamanı çoktan gelmişti. Bu kitapta anlatılmaya çalışılan, doğdukları ve belli bir yaşa kadar büyüdükleri, daha iyi bir yaşam uğruna göç edip yerleştikleri ve ölene kadar kaldıkları topraklara ağız tadıyla "vatan", "yurt" veya "memleket" diyemeyenlerin hikâyesidir. Onlar, yaşamlarını "birinci vatan" ile "ikinci vatan" ya da "anavatan" ile "yeni vatan" arasında inip çıkan bir tehterevallide geçiriyor gibiydiler.
İnsanların doğduğu memleketin dışına çıkmaları, daha önce tanımadıkları ülkelerde yaşamalarının birçok heyecanlı, macera dolu yanları vardır. Bir yaştan sonra, bir insanın gözü yol çeker de alıp başını dünyanın başka bir ülkesine gider, orda yaşamayı tercih ederse, kim ne diyebilirdi ki? Ancak, bile isteye değil de yurdundan gitmeye mecbur edilen, hatta adeta kovulan insanlar, isterse "cennet kadar güzel" bir yere gitsinler, sadece bir yanlarıyla gitmişlerdir; öteki yanları hep geride, yurtlarında kalmaya devam edecektir. Sınıfsal, inançsal ve ulusal aidiyetler, göç edilen ülkede nasıl yerleşik kalınacağını farklı şekillerde belirlemeye; Avusturya'daki Türkiye kökenliler, "yeni vatan"larında da bölünmeye, saflaşmaya, farklı dostlar ve düşmanlar edinmeye devam ediyor. Artık sadece bir işçiler topluluğu değil, kendi içinde sınıflara ve tabakalara ayrılmış bir toplum söz konusu.
Bu çalışmanın bir muradı da, "Yeni Avusturyalılar" olarak tanımlanan Türkiye kökenli topluluklarla ilgili yüzeysel, önyargılı, toptancı yaklaşımların kırılmasına, veriler sunarak hizmet etmektir.
Türkiye kökenlilerin işgücü olarak Avusturya'ya göçü, 2014'te 50. yılını geride bıraktı! 50 yılı, ana hatlarıyla bir kitapta toplamanın zamanı çoktan gelmişti. Bu kitapta anlatılmaya çalışılan, doğdukları ve belli bir yaşa kadar büyüdükleri, daha iyi bir yaşam uğruna göç edip yerleştikleri ve ölene kadar kaldıkları topraklara ağız tadıyla "vatan", "yurt" veya "memleket" diyemeyenlerin hikâyesidir. Onlar, yaşamlarını "birinci vatan" ile "ikinci vatan" ya da "anavatan" ile "yeni vatan" arasında inip çıkan bir tehterevallide geçiriyor gibiydiler.
İnsanların doğduğu memleketin dışına çıkmaları, daha önce tanımadıkları ülkelerde yaşamalarının birçok heyecanlı, macera dolu yanları vardır. Bir yaştan sonra, bir insanın gözü yol çeker de alıp başını dünyanın başka bir ülkesine gider, orda yaşamayı tercih ederse, kim ne diyebilirdi ki? Ancak, bile isteye değil de yurdundan gitmeye mecbur edilen, hatta adeta kovulan insanlar, isterse "cennet kadar güzel" bir yere gitsinler, sadece bir yanlarıyla gitmişlerdir; öteki yanları hep geride, yurtlarında kalmaya devam edecektir. Sınıfsal, inançsal ve ulusal aidiyetler, göç edilen ülkede nasıl yerleşik kalınacağını farklı şekillerde belirlemeye; Avusturya'daki Türkiye kökenliler, "yeni vatan"larında da bölünmeye, saflaşmaya, farklı dostlar ve düşmanlar edinmeye devam ediyor. Artık sadece bir işçiler topluluğu değil, kendi içinde sınıflara ve tabakalara ayrılmış bir toplum söz konusu.
Bu çalışmanın bir muradı da, "Yeni Avusturyalılar" olarak tanımlanan Türkiye kökenli topluluklarla ilgili yüzeysel, önyargılı, toptancı yaklaşımların kırılmasına, veriler sunarak hizmet etmektir.