İki ay sonra 23 Temmuz'da Erzurum'da lâfı fazla uzatmadan net bir şekilde çözüm ortaya konulur: "Millî sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür. Manda ve himaye kabul edilemez".
Yine iki ay sonra Eylül'ün 4'ünde, milletin ve önayak olan kadroların kararlılığı bütün dünyaya yüksek sesle ilân edilir: "Ya İstiklâl, ya ölüm".
Tam seksen sene sonra ortalığı gene duman kapladı. Göz gözü görmüyor. Önce İstanbul'daki bir seminerde Alman CDU üyesi Dr. Renate Sommer Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın yüzüne baka baka şunları söyledi: (9 Mayıs 2001): 'Türkiye tam üyeliğin ne anlama geldiğini biliyor mu? AB mevzuatının benimsenmesi ile bazı egemenlik haklarının devredileceğinin farkında mı?"
Bir hafta sonra aynı soru Atatürk'ün Kuvayi Milliye Ankara'sındaki Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanı'na yine bir yabancı tarafından soruldu, egemenliğin devri konusu bir hafta içinde İstanbul'dan Ankara'ya geldi.
Avrupa Günü dolayısı ile AB üyesi ve aday ülkelerin Ankara Büyükelçilerine Çankaya Köşkü'nde yemek veren Cumhurbaşkanı Sezere, AB'nin Ankara Temsilcisi Karen Fogg resmen şöyle sordu: "AB üyeliği için gereken şartlardan birisi bazı konularda egemenliği paylaşmak. Bu paylaşım şekline nasıl bakıyorsunuz?" Sezer teknik ve politik bir cevap vermeyi tercih etti, meseleyi zamana yaydı ve çözümü meclisin iradesine bıraktı; "Türkiye'deki milletlerarası antlaşmalar kanun düzeyindedir ama Anayasa'nın altındadır. Sanırım zamanı gelince egemenliğin paylaşımı konusunda 90'ıncı maddeyi yeniden gözden geçireceğiz" dedi.
İki sene sonra 2003'ün'29 Ekim resepsiyonunda ve yine üstelik Çankaya Köşkü'nde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök, Fikret Bilâ'ya şunları söyledi... "Egemenlik kavramı uluslararası kurallar ve kurumlar açısından değişiyor. Egemenlik, milli egemenlik, tamam da ama yeni kurallar, yeni teknoloji bu kavramı etkiliyor. Adam sizin semalarınızda şu uçuşu yapmak istiyorum diye bildiriyor, gelip icra edip gidiyor. Siz de aynı olanağı kullanıyorsunuz. Bu durumda egemenlik kavramı etkileniyor. Ne diyeceksiniz? Bu bir değişim ve yenilik. Bunlara açık olmak zorundasınız. Gelişmeleri izlemek zorundasınız."
Ne diyeyim; birden aklıma iki mısra geldi:
"BEN EZELDEN BERİ HÜR YAŞADIM, HÜR YAŞARIM"
Ve;
"HAKKIDIR, HAKK'A TAPAN MİLLETİMİN İSTİKLÂL"..
Gerisini de zahmet olacak ama, siz söyleyin... (Arka kapaktan)
İki ay sonra 23 Temmuz'da Erzurum'da lâfı fazla uzatmadan net bir şekilde çözüm ortaya konulur: "Millî sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür. Manda ve himaye kabul edilemez".
Yine iki ay sonra Eylül'ün 4'ünde, milletin ve önayak olan kadroların kararlılığı bütün dünyaya yüksek sesle ilân edilir: "Ya İstiklâl, ya ölüm".
Tam seksen sene sonra ortalığı gene duman kapladı. Göz gözü görmüyor. Önce İstanbul'daki bir seminerde Alman CDU üyesi Dr. Renate Sommer Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın yüzüne baka baka şunları söyledi: (9 Mayıs 2001): 'Türkiye tam üyeliğin ne anlama geldiğini biliyor mu? AB mevzuatının benimsenmesi ile bazı egemenlik haklarının devredileceğinin farkında mı?"
Bir hafta sonra aynı soru Atatürk'ün Kuvayi Milliye Ankara'sındaki Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanı'na yine bir yabancı tarafından soruldu, egemenliğin devri konusu bir hafta içinde İstanbul'dan Ankara'ya geldi.
Avrupa Günü dolayısı ile AB üyesi ve aday ülkelerin Ankara Büyükelçilerine Çankaya Köşkü'nde yemek veren Cumhurbaşkanı Sezere, AB'nin Ankara Temsilcisi Karen Fogg resmen şöyle sordu: "AB üyeliği için gereken şartlardan birisi bazı konularda egemenliği paylaşmak. Bu paylaşım şekline nasıl bakıyorsunuz?" Sezer teknik ve politik bir cevap vermeyi tercih etti, meseleyi zamana yaydı ve çözümü meclisin iradesine bıraktı; "Türkiye'deki milletlerarası antlaşmalar kanun düzeyindedir ama Anayasa'nın altındadır. Sanırım zamanı gelince egemenliğin paylaşımı konusunda 90'ıncı maddeyi yeniden gözden geçireceğiz" dedi.
İki sene sonra 2003'ün'29 Ekim resepsiyonunda ve yine üstelik Çankaya Köşkü'nde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök, Fikret Bilâ'ya şunları söyledi... "Egemenlik kavramı uluslararası kurallar ve kurumlar açısından değişiyor. Egemenlik, milli egemenlik, tamam da ama yeni kurallar, yeni teknoloji bu kavramı etkiliyor. Adam sizin semalarınızda şu uçuşu yapmak istiyorum diye bildiriyor, gelip icra edip gidiyor. Siz de aynı olanağı kullanıyorsunuz. Bu durumda egemenlik kavramı etkileniyor. Ne diyeceksiniz? Bu bir değişim ve yenilik. Bunlara açık olmak zorundasınız. Gelişmeleri izlemek zorundasınız."
Ne diyeyim; birden aklıma iki mısra geldi:
"BEN EZELDEN BERİ HÜR YAŞADIM, HÜR YAŞARIM"
Ve;
"HAKKIDIR, HAKK'A TAPAN MİLLETİMİN İSTİKLÂL"..
Gerisini de zahmet olacak ama, siz söyleyin... (Arka kapaktan)