#smrgKİTABEVİ Türkiye'yi Laikleştiren Yasalar - 3 Mart 1924 Tarihli Yasaların Kabulünün 100. Yılı - 2024

Editör:
Behçet Kemal Yeşilbursa
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Dizi Adı:
ISBN-10:
6256339095
Kargoya Teslim Süresi:
4&6
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Stok Kodu:
1199234094
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
320
Basım Yeri:
Bursa
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2024
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
233,75
Havale/EFT ile: 226,74
Siparişiniz 4&6 iş günü arasında kargoda
1199234094
621029
Türkiye'yi Laikleştiren Yasalar - 3 Mart 1924 Tarihli Yasaların Kabulünün 100. Yılı -        2024
Türkiye'yi Laikleştiren Yasalar - 3 Mart 1924 Tarihli Yasaların Kabulünün 100. Yılı - 2024 #smrgKİTABEVİ
233.75
3 Mart 1924, Türk tarihi için en önemli dönüm noktalarından biridir. Çünkü bu tarihte kabul edilen yasalar Türkiye'nin laikleşmesini sağlamıştır. 3 Mart 1924 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde üç önemli önerge ele alınmış ve tartışılarak yasalaşmıştır. Bunlar sırasıyla 429 sayılı Şer'iye ve Evkaf ile Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Vekâletlerinin kaldırılmasına dair yasa, 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat (Öğretimin Birleştirilmesi-Öğretim Birliği) yasası ve 431 sayılı Halifeliğin kaldırılmasına ve Osmanlı Hanedanının Türkiye Cumhuriyeti toprakları dışına çıkarılmasına dair yasadır. Basit anlamda laiklik “din işleri ile devlet işlerinin ayrılması” şeklinde tanımlanıyorsa da, bu tanım Atatürk'ün laiklik anlayışını tam olarak yansıtmamaktadır. Atatürk'ün laiklik anlayışı, devleti ve onun kurumlarını, hukuku, eğitimi, kültürü, orduyu, siyaseti ve uzantılarını dinsel içerikten ve denetimden kurtarmaktı.

Öte yandan halifelik makamının bulunması Türkiye'yi iç ve dış politikasında iki başlı olmaktan kurtaramamıştı. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik ve laik niteliğinin tam anlamıyla gerçekleştirilmesi, korunması ve geliştirilmesi açısından halifeliğin kaldırılması gerekiyordu. Hilafet, ümmet düşüncesi üzerine kurulmuş bir kurumdur. Milliyetçilik ve Milli egemenlik düşüncesi üzerine kurulan yeni Türkiye'nin bu ortaçağ kurumu ile bağdaşması mümkün değildi. Hilafetin Kaldırılmasına ve Osmanlı Hanedanının Türkiye Cumhuriyeti dışına çıkarılmasına dair kanunla Osmanlı Monarşisinin dayandığı dini kurum da ortadan kaldırılmış ve Yeni Türkiye demokratik ve laik gelişme yolunda son ve önemli bir adım daha atmıştır. Halifeliğin kaldırılması ile milletimiz daha güçlü bir biçimde dünya milletleri arasındaki onurlu yerini alabilmiştir. Atatürk'ü Halifeliğin kaldırılması konusunda zorlayan en güçlü etken, halifelik var oldukça yapmayı düşündüğü laik inkılaplara imkân olamayacağı düşüncesiydi.

Görülmektedir ki, 3 Mart 1924 tarihi, Cumhuriyet tarihimizin en önemli dönüm noktalarından biridir. Bu tarihte yasalaşan üç önemli kanunun çağdaş, demokratik ve özellikle laik devlet ve toplum yapısına kavuşmak açısından oynadığı rol ortadadır. Fakat ne yazık ki, bu yasaların önemi sonraki Cumhuriyet kuşaklarına yeterince anlatılamadı, öğretilemedi. Yani, 3 Mart 1924 tarihi bir anlamda unutuldu, bir anlamda da önemine uygun değerlendirilemedi. 3 Mart 1924 ruhu kavranamadı. Sıkıntılar da o yüzden yaşanır oldu.

Türkiye'yi laikleştiren 3 Mart 1924 devrim yasalarının kabulünün 100. Yıldönümü kutlu olsun. Kısaca laiklik özgürlüktür!
3 Mart 1924, Türk tarihi için en önemli dönüm noktalarından biridir. Çünkü bu tarihte kabul edilen yasalar Türkiye'nin laikleşmesini sağlamıştır. 3 Mart 1924 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde üç önemli önerge ele alınmış ve tartışılarak yasalaşmıştır. Bunlar sırasıyla 429 sayılı Şer'iye ve Evkaf ile Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Vekâletlerinin kaldırılmasına dair yasa, 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat (Öğretimin Birleştirilmesi-Öğretim Birliği) yasası ve 431 sayılı Halifeliğin kaldırılmasına ve Osmanlı Hanedanının Türkiye Cumhuriyeti toprakları dışına çıkarılmasına dair yasadır. Basit anlamda laiklik “din işleri ile devlet işlerinin ayrılması” şeklinde tanımlanıyorsa da, bu tanım Atatürk'ün laiklik anlayışını tam olarak yansıtmamaktadır. Atatürk'ün laiklik anlayışı, devleti ve onun kurumlarını, hukuku, eğitimi, kültürü, orduyu, siyaseti ve uzantılarını dinsel içerikten ve denetimden kurtarmaktı.

Öte yandan halifelik makamının bulunması Türkiye'yi iç ve dış politikasında iki başlı olmaktan kurtaramamıştı. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik ve laik niteliğinin tam anlamıyla gerçekleştirilmesi, korunması ve geliştirilmesi açısından halifeliğin kaldırılması gerekiyordu. Hilafet, ümmet düşüncesi üzerine kurulmuş bir kurumdur. Milliyetçilik ve Milli egemenlik düşüncesi üzerine kurulan yeni Türkiye'nin bu ortaçağ kurumu ile bağdaşması mümkün değildi. Hilafetin Kaldırılmasına ve Osmanlı Hanedanının Türkiye Cumhuriyeti dışına çıkarılmasına dair kanunla Osmanlı Monarşisinin dayandığı dini kurum da ortadan kaldırılmış ve Yeni Türkiye demokratik ve laik gelişme yolunda son ve önemli bir adım daha atmıştır. Halifeliğin kaldırılması ile milletimiz daha güçlü bir biçimde dünya milletleri arasındaki onurlu yerini alabilmiştir. Atatürk'ü Halifeliğin kaldırılması konusunda zorlayan en güçlü etken, halifelik var oldukça yapmayı düşündüğü laik inkılaplara imkân olamayacağı düşüncesiydi.

Görülmektedir ki, 3 Mart 1924 tarihi, Cumhuriyet tarihimizin en önemli dönüm noktalarından biridir. Bu tarihte yasalaşan üç önemli kanunun çağdaş, demokratik ve özellikle laik devlet ve toplum yapısına kavuşmak açısından oynadığı rol ortadadır. Fakat ne yazık ki, bu yasaların önemi sonraki Cumhuriyet kuşaklarına yeterince anlatılamadı, öğretilemedi. Yani, 3 Mart 1924 tarihi bir anlamda unutuldu, bir anlamda da önemine uygun değerlendirilemedi. 3 Mart 1924 ruhu kavranamadı. Sıkıntılar da o yüzden yaşanır oldu.

Türkiye'yi laikleştiren 3 Mart 1924 devrim yasalarının kabulünün 100. Yıldönümü kutlu olsun. Kısaca laiklik özgürlüktür!
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat