#smrgKİTABEVİ Türkler: Türklerin Gelenekleri Görenekleri ve Hinlikleri Üzerine İnceleme - 2009
György'nin Türklerin geri dönüp kendisini yeniden tutsak etmelerinden korkan yaşlı bir adam olarak kaleme aldığı bu eser tek başına bir otobiyografi, bir tutsaklık öyküsü ya da Türkler üzerine sistemli bir inceleme değildir; aslında hepsinden bir parça barındırır içinde. György Türklerin olağanüstü başarılarının altında yatan nedenleri çarpıtmak, erdemlerini aşağılamak için büyük çaba gösterse de onu tutsak edenlere hayranlık duymaktan da alamaz kendini. Batı'nın Türklere yönelik bu duygu karmaşasına kitaba ilişkin TÜRK KORKUSU makalesinde tarihçi Michel Balivet de değinir: Türklerden korkulur çünkü yüzyıllardır bileklerini bükebilen olmamıştır. Türklere imrenilir çünkü Türkler yaşam biçimleriyle; ince ve narin, "gelişmiş" uygarlıklarıyla Hıristiyan Uygarlıklardan çok daha ileridedirler. György Osmanlı aynasını, yozlaşıp yoldan çıkan Hıristiyan toplumunu eleştirmek için kullanır. Batının günahlarından arınması gerektiğini düşünür, ona göre acımasız Türkler de onların günahlarından arınması için gönderilmiştir; kıyamet kapıdadır ve Türkler de Deccal'ın hizmetindedir.
Yüzyıllardır Türklerle ilgili korku ve hayranlık duyguları arasında gidip gelen Batı'nın bu gelgitli ruh hali, beş yüz seneyi aşkın bir süre önce yaşamış olan György'nin şahsında ete kemiğe bürünüyor, onun aynı gelgitlerle dolu duygu dünyası Batı'nın gözündeki bugünkü Türk imajının gelişim seyrine dair çok önemli ipuçları veriyor.
György'nin Türklerin geri dönüp kendisini yeniden tutsak etmelerinden korkan yaşlı bir adam olarak kaleme aldığı bu eser tek başına bir otobiyografi, bir tutsaklık öyküsü ya da Türkler üzerine sistemli bir inceleme değildir; aslında hepsinden bir parça barındırır içinde. György Türklerin olağanüstü başarılarının altında yatan nedenleri çarpıtmak, erdemlerini aşağılamak için büyük çaba gösterse de onu tutsak edenlere hayranlık duymaktan da alamaz kendini. Batı'nın Türklere yönelik bu duygu karmaşasına kitaba ilişkin TÜRK KORKUSU makalesinde tarihçi Michel Balivet de değinir: Türklerden korkulur çünkü yüzyıllardır bileklerini bükebilen olmamıştır. Türklere imrenilir çünkü Türkler yaşam biçimleriyle; ince ve narin, "gelişmiş" uygarlıklarıyla Hıristiyan Uygarlıklardan çok daha ileridedirler. György Osmanlı aynasını, yozlaşıp yoldan çıkan Hıristiyan toplumunu eleştirmek için kullanır. Batının günahlarından arınması gerektiğini düşünür, ona göre acımasız Türkler de onların günahlarından arınması için gönderilmiştir; kıyamet kapıdadır ve Türkler de Deccal'ın hizmetindedir.
Yüzyıllardır Türklerle ilgili korku ve hayranlık duyguları arasında gidip gelen Batı'nın bu gelgitli ruh hali, beş yüz seneyi aşkın bir süre önce yaşamış olan György'nin şahsında ete kemiğe bürünüyor, onun aynı gelgitlerle dolu duygu dünyası Batı'nın gözündeki bugünkü Türk imajının gelişim seyrine dair çok önemli ipuçları veriyor.