#smrgDERGİ Üç Aylık Yeni Deniz Mecmuası : Montrö Türk Boğazları Sözleşmesi Dünya Barışının Can Simididir - Sayı: 24 Mart 2022
Günümüzde yakın çevremizde hızla gelişen siyasal olaylar, Ulu Önderimizin ne denli üstün vizyon sahibi olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. 9 Kasım 1936 tarihinde yürürlüğe giren Montrö Türk Boğazları Sözleşmesi, o günün koşullarına göre büyük bir öngörü ve diplomatik başarı ile hazırlandığının en büyük göstergesidir. Montrö Türk Boğazları Sözleşmesi, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası alanda edindiği itibarın bir simgesi olarak dış politikada kazandığı en önemli zaferlerden birisidir. Böylesi önemli ve ülkemiz geleceğinin güvencesi olan bu sözleşmeye sahip çıkmak, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının asli görevidir. Ulusal denizcilik camiamızdan yeni isimlerin katkılarıyla, dergimizin giderek zenginleşen bilgi birikimi bağlamında bu sayımızda da ilginizi çekeceğine emin olduğumuz çok değerli çalışmalarla karşınızdayız. Kaptan Ali Karakul, bir ticaret gemisinde seyre başlangıç duygularını, şiirsel bir dille anlatmış. Cem Gürdeniz, dünya ülkelerinin denizcilik güçlerindeki gelişmeleri karşılaştırmalı olarak sunuyor. Levent Akson, yıllar önce İstanbul Boğazı'nda yaşadığımız tanker kazası faciasını bir cinayet olarak irdelemiş, öneriler sunuyor. Vusal Hasanzadeh, Türk kökenli ulusların Hazar'dan Akdeniz'e yönlenen deniz stratejisi hakkında bilimsel bir inceleme yapmış. Selin Topkaya, takımada devletlerinin dünya deniz stratejisine etkileri hakkında bilgiler verirken Deniz Güler, bir önceki sayımızda başlattığı strateji görüşlerine yeni bir boyut kazandırmış. Prof.Dr. Ergun Türkcan ile yaptığımız söyleşi çok ilginç. Erdal Yazıcı, Kanal İstanbul ile İstanbul Boğazı'nı mukayese ederken, çok önemli hususlara dikkat çekiyor. Kısa bir süre önce yitirdiğimiz Prof. Dr. Sencer İmer, ülkemizin su sorununa dikkat çekiyor, çözüm tarzları öneriyor. Selim Özen, Osmanlı baştardelerine farklı bir bakış açısıyla yaklaşmış. Sedat Tenker, İstanbul Boğazı'ndaki deniz kazalarını dönemsel bilgiler ışığında irdelemiş. Mehmet Ali Sökmen'in kendine özgü anlatımıyla denize hasreti okunmaya değer. Derya Şerif Yarkın, borda fenerlerinin renkleri hakkında belirlediği ilginç bilimsel bilgileri anlaşılır bir dille sunmuş. Ömer Bozkurt, bir denizci gözüyle kaleme alınmış bir romanı tanıtırken deniz savaşının acımasızlığına da vurgu yapıyor. Zeynep Öziş, geç de olsa ulaştığı bir mutluluğu, yelkenlisiyle yaşamını bizlerle paylaşmış. Talip Özcengiz, deniz kültürümüze yine farklı ama müzik ağırlıklı olarak yaklaşmış. Ali Bozoğlu, Fenerler İdare-i Umumiyesi Müdürü Michel Paşa'nın Fransa'dan İstanbul'a uzanan hikâyesini bizlerle paylaşıyor. Sitem Ateş, ilgiyle okunacak bir konuyu denizcilik kültürümüze kazandırmış. Ayhan Edin, önceki sayımızda başlattığı deniz tarihi incelemesini bu sayımızda sonuca ulaştırıyor. Coğrafyanın gereği olarak bir “Denizci Ülke”de yaşamakta olan Türk ulusunun “Denizci Ulus” olması yolunda umut var oldukça, yeni başlayan her gün güzel olacak düşüncesiyle, sizlere iyi okumalar diliyoruz.
Günümüzde yakın çevremizde hızla gelişen siyasal olaylar, Ulu Önderimizin ne denli üstün vizyon sahibi olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. 9 Kasım 1936 tarihinde yürürlüğe giren Montrö Türk Boğazları Sözleşmesi, o günün koşullarına göre büyük bir öngörü ve diplomatik başarı ile hazırlandığının en büyük göstergesidir. Montrö Türk Boğazları Sözleşmesi, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası alanda edindiği itibarın bir simgesi olarak dış politikada kazandığı en önemli zaferlerden birisidir. Böylesi önemli ve ülkemiz geleceğinin güvencesi olan bu sözleşmeye sahip çıkmak, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının asli görevidir. Ulusal denizcilik camiamızdan yeni isimlerin katkılarıyla, dergimizin giderek zenginleşen bilgi birikimi bağlamında bu sayımızda da ilginizi çekeceğine emin olduğumuz çok değerli çalışmalarla karşınızdayız. Kaptan Ali Karakul, bir ticaret gemisinde seyre başlangıç duygularını, şiirsel bir dille anlatmış. Cem Gürdeniz, dünya ülkelerinin denizcilik güçlerindeki gelişmeleri karşılaştırmalı olarak sunuyor. Levent Akson, yıllar önce İstanbul Boğazı'nda yaşadığımız tanker kazası faciasını bir cinayet olarak irdelemiş, öneriler sunuyor. Vusal Hasanzadeh, Türk kökenli ulusların Hazar'dan Akdeniz'e yönlenen deniz stratejisi hakkında bilimsel bir inceleme yapmış. Selin Topkaya, takımada devletlerinin dünya deniz stratejisine etkileri hakkında bilgiler verirken Deniz Güler, bir önceki sayımızda başlattığı strateji görüşlerine yeni bir boyut kazandırmış. Prof.Dr. Ergun Türkcan ile yaptığımız söyleşi çok ilginç. Erdal Yazıcı, Kanal İstanbul ile İstanbul Boğazı'nı mukayese ederken, çok önemli hususlara dikkat çekiyor. Kısa bir süre önce yitirdiğimiz Prof. Dr. Sencer İmer, ülkemizin su sorununa dikkat çekiyor, çözüm tarzları öneriyor. Selim Özen, Osmanlı baştardelerine farklı bir bakış açısıyla yaklaşmış. Sedat Tenker, İstanbul Boğazı'ndaki deniz kazalarını dönemsel bilgiler ışığında irdelemiş. Mehmet Ali Sökmen'in kendine özgü anlatımıyla denize hasreti okunmaya değer. Derya Şerif Yarkın, borda fenerlerinin renkleri hakkında belirlediği ilginç bilimsel bilgileri anlaşılır bir dille sunmuş. Ömer Bozkurt, bir denizci gözüyle kaleme alınmış bir romanı tanıtırken deniz savaşının acımasızlığına da vurgu yapıyor. Zeynep Öziş, geç de olsa ulaştığı bir mutluluğu, yelkenlisiyle yaşamını bizlerle paylaşmış. Talip Özcengiz, deniz kültürümüze yine farklı ama müzik ağırlıklı olarak yaklaşmış. Ali Bozoğlu, Fenerler İdare-i Umumiyesi Müdürü Michel Paşa'nın Fransa'dan İstanbul'a uzanan hikâyesini bizlerle paylaşıyor. Sitem Ateş, ilgiyle okunacak bir konuyu denizcilik kültürümüze kazandırmış. Ayhan Edin, önceki sayımızda başlattığı deniz tarihi incelemesini bu sayımızda sonuca ulaştırıyor. Coğrafyanın gereği olarak bir “Denizci Ülke”de yaşamakta olan Türk ulusunun “Denizci Ulus” olması yolunda umut var oldukça, yeni başlayan her gün güzel olacak düşüncesiyle, sizlere iyi okumalar diliyoruz.