#smrgKİTABEVİ Üç Gine - 2023
Yaklaşan faşizm ve savaş tehdidi altında yazılan Üç Gine, Virginia Woolf'un kadınları erkek egemen düzene başkaldırmaya çağıran en cesur yapıtlarından biri.
Savaş karşıtı bir derneğin ondan para yardımı istemesi üzerine Virginia Woolf, "üç gine"lik parasının hepsini derneğe vermek yerine iki ginesini kadınların eğitimiyle ilgilenen bir vakıf ve kadınlara iş bulmak için uğraşan bir dernek arasında bölüştürmeye karar verir. Ona göre savaşların sorumlusu kadınlar değil erkek egemen düzendir ve faşizmle birlikte erkek egemen düzen de yenilmelidir. Nazilerin Yahudilere yönelik tavrıyla erkek egemen düzenin kadınlara yaklaşımı arasında benzerlikler saptayan Woolf, cinsiyet ayrımcılığını en az sınıfsal ve ırksal ayrımcılık kadar önemli bir sorun olarak görür. İkinci Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde yazılan Üç Gine, büyük yazarın cinsiyetler arası eşitsizliğe ve faşizme yönelik keskin ve zeki bir eleştirisi.
İkinci Dünya Savaşı'nın arifesinde Virginia Woolf, savaşı önlemek için yardım toplayan bir cemiyetten mektup alır. Nazik bir beyefendi, Woolf'a savaşın nasıl önlenebileceğiyle ilgili pratik önerilerde bulunur, Woolf'u kendisini barışı korumaya adamış bir topluluğa üye olmaya ve bağış yapmaya davet eder. Bu nazik ve aslında çok da düşünmeden kabul edilebilecek iyi niyetli davete, Woolf cevap olarak üç makale yazar ve savaşı önlemek adına basit bir bağışla aslında neler yapılabileceğini anlatır. Üç Gine'de bir araya gelen bu makalelerde, Woolf kadınların tarihsel dışlanışının, onlara faşizme ve savaş çığırtkanlığına karşı çıkacak politik ve kültürel bir kimlik inşa etme şansı verdiğini söyler.
Woolf'un temel amacı sadece cinsiyetler ya da ırklar arasında özgürlüğü ve eşitliği sağlamak değil, bir insanlık medeniyeti kurmak. Bildiklerimizin hepsinden daha iyi, daha emin, daha sağlam bir insanlık medeniyeti... Eğer insan ruhunun ve aklının bu dünyada korkusuzca var olmasını istiyorsak, bu geniş hedefe doğru ilerlememiz gerektiğini öğütlüyor bize. Virginia Woolf'un en tutkulu ilgi alanındaki en keskin görüşlerinin muhteşem bir özeti niteliğindeki bu çalışma, aynı zamanda bir tartışma edebiyatı klasiği.
Yaklaşan faşizm ve savaş tehdidi altında yazılan Üç Gine, Virginia Woolf'un kadınları erkek egemen düzene başkaldırmaya çağıran en cesur yapıtlarından biri.
Savaş karşıtı bir derneğin ondan para yardımı istemesi üzerine Virginia Woolf, "üç gine"lik parasının hepsini derneğe vermek yerine iki ginesini kadınların eğitimiyle ilgilenen bir vakıf ve kadınlara iş bulmak için uğraşan bir dernek arasında bölüştürmeye karar verir. Ona göre savaşların sorumlusu kadınlar değil erkek egemen düzendir ve faşizmle birlikte erkek egemen düzen de yenilmelidir. Nazilerin Yahudilere yönelik tavrıyla erkek egemen düzenin kadınlara yaklaşımı arasında benzerlikler saptayan Woolf, cinsiyet ayrımcılığını en az sınıfsal ve ırksal ayrımcılık kadar önemli bir sorun olarak görür. İkinci Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde yazılan Üç Gine, büyük yazarın cinsiyetler arası eşitsizliğe ve faşizme yönelik keskin ve zeki bir eleştirisi.
İkinci Dünya Savaşı'nın arifesinde Virginia Woolf, savaşı önlemek için yardım toplayan bir cemiyetten mektup alır. Nazik bir beyefendi, Woolf'a savaşın nasıl önlenebileceğiyle ilgili pratik önerilerde bulunur, Woolf'u kendisini barışı korumaya adamış bir topluluğa üye olmaya ve bağış yapmaya davet eder. Bu nazik ve aslında çok da düşünmeden kabul edilebilecek iyi niyetli davete, Woolf cevap olarak üç makale yazar ve savaşı önlemek adına basit bir bağışla aslında neler yapılabileceğini anlatır. Üç Gine'de bir araya gelen bu makalelerde, Woolf kadınların tarihsel dışlanışının, onlara faşizme ve savaş çığırtkanlığına karşı çıkacak politik ve kültürel bir kimlik inşa etme şansı verdiğini söyler.
Woolf'un temel amacı sadece cinsiyetler ya da ırklar arasında özgürlüğü ve eşitliği sağlamak değil, bir insanlık medeniyeti kurmak. Bildiklerimizin hepsinden daha iyi, daha emin, daha sağlam bir insanlık medeniyeti... Eğer insan ruhunun ve aklının bu dünyada korkusuzca var olmasını istiyorsak, bu geniş hedefe doğru ilerlememiz gerektiğini öğütlüyor bize. Virginia Woolf'un en tutkulu ilgi alanındaki en keskin görüşlerinin muhteşem bir özeti niteliğindeki bu çalışma, aynı zamanda bir tartışma edebiyatı klasiği.