Ernest Gellner, Uluslar ve Ulusçuluk'ta yaygın "öncesiz ve sonrasız" ulus anlayışını altüst eden bir kavramlaştırma sunuyor.Yazarın, felsefe, sosyoloji ve antropoloji alanlarındaki uzmanlığını derin tarih bilgisiyle birleştirerek kurduğu genel muhakeme, ulusçuluğun, modernleşmekte olan siyasal ve kültürel birimlere sanayi uygarlığı içinde örgütlenmek üzere elverişli bir ilke sağladığı savına dayanıyor.
Ulusçuluk ideolojisi, içerde işbirliği ve dışarıda rekabet için ergen kimliklerin yetişkin hale getirilmesi heyecanıydı, bugün böyle bir siyasal etik yok. Bugünkü siyasal faaliyet ya daha çok dünyaya hükmetme ulusçuluğundan besleniyor, ya da ülke içinde, ister "Doğu" da ister "Batı"da olsun, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı güderek göçmenleri, azınlıkları, farklı etno-kültürel grupları dışlamaya yönelmiş durumda. Temeli etik kurallardan uzak bir konumda ama gene de bu ideolojiden besleniyor. (Tanıtım yazısından)
Ernest Gellner, Uluslar ve Ulusçuluk'ta yaygın "öncesiz ve sonrasız" ulus anlayışını altüst eden bir kavramlaştırma sunuyor.Yazarın, felsefe, sosyoloji ve antropoloji alanlarındaki uzmanlığını derin tarih bilgisiyle birleştirerek kurduğu genel muhakeme, ulusçuluğun, modernleşmekte olan siyasal ve kültürel birimlere sanayi uygarlığı içinde örgütlenmek üzere elverişli bir ilke sağladığı savına dayanıyor.
Ulusçuluk ideolojisi, içerde işbirliği ve dışarıda rekabet için ergen kimliklerin yetişkin hale getirilmesi heyecanıydı, bugün böyle bir siyasal etik yok. Bugünkü siyasal faaliyet ya daha çok dünyaya hükmetme ulusçuluğundan besleniyor, ya da ülke içinde, ister "Doğu" da ister "Batı"da olsun, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı güderek göçmenleri, azınlıkları, farklı etno-kültürel grupları dışlamaya yönelmiş durumda. Temeli etik kurallardan uzak bir konumda ama gene de bu ideolojiden besleniyor. (Tanıtım yazısından)