#smrgKİTABEVİ Uluslararası İlişkiler Teorisi - 2016
Doğumu, diğer sosyal bilimler disiplinlerine nazaran daha geç bir döneme tekabül eden Uluslararası İlişkiler disiplini, özellikle bünyesinde vuku bulan büyük tartışmalar (great debates) hasebiyle oldukça parçalı bir yapı arz ediyormuş görünümü vermektedir. Buna mukabil disiplinin bahse konu parçalı ve sürekli tartışmaya sebebiyet veren yapısı, aynı zamanda onun ve onunla iştigal edenlerin teorik düzlemdeki verimliliklerini de yansıtmaktadır. Yine de bırakınız disiplinin ontolojisi, epistemolojisi ve metodolojisi üzerine odaklanan tartışmaları, disiplinin mevcut adının üzerinde bile bir oydaşmanın sağlanamayışı ve “uluslararası” sıfatının günümüz küresel ilişkilerini yansıtmaktan aciz olduğu yorumları; yalnızca Uluslararası İlişkiler'i öğrenmeye çalışan öğrenciler nezdinde değil, aynı zamanda disipline mensup akademisyenler için de Uluslararası İlişkiler'in kavranması zor bir araştırma alanı olduğu algısını güçlendirmektedir. Dolayısıyla disipline dair kuramsal çalışmaları sistematik olarak ve gündemdeki teorik yaklaşımları ve tartışmaları da yalın bir şekilde ele alan çalışmalara duyulan ihtiyaç, özellikle Türkiye gibi Uluslararası İlişkiler'in çevresi ülkelerde günden güne artmaktadır. Bu noktadan hareketle elinizdeki naçizane çalışma, böylesi bir ihtiyacın doldurulma çabasıdır.
Doğumu, diğer sosyal bilimler disiplinlerine nazaran daha geç bir döneme tekabül eden Uluslararası İlişkiler disiplini, özellikle bünyesinde vuku bulan büyük tartışmalar (great debates) hasebiyle oldukça parçalı bir yapı arz ediyormuş görünümü vermektedir. Buna mukabil disiplinin bahse konu parçalı ve sürekli tartışmaya sebebiyet veren yapısı, aynı zamanda onun ve onunla iştigal edenlerin teorik düzlemdeki verimliliklerini de yansıtmaktadır. Yine de bırakınız disiplinin ontolojisi, epistemolojisi ve metodolojisi üzerine odaklanan tartışmaları, disiplinin mevcut adının üzerinde bile bir oydaşmanın sağlanamayışı ve “uluslararası” sıfatının günümüz küresel ilişkilerini yansıtmaktan aciz olduğu yorumları; yalnızca Uluslararası İlişkiler'i öğrenmeye çalışan öğrenciler nezdinde değil, aynı zamanda disipline mensup akademisyenler için de Uluslararası İlişkiler'in kavranması zor bir araştırma alanı olduğu algısını güçlendirmektedir. Dolayısıyla disipline dair kuramsal çalışmaları sistematik olarak ve gündemdeki teorik yaklaşımları ve tartışmaları da yalın bir şekilde ele alan çalışmalara duyulan ihtiyaç, özellikle Türkiye gibi Uluslararası İlişkiler'in çevresi ülkelerde günden güne artmaktadır. Bu noktadan hareketle elinizdeki naçizane çalışma, böylesi bir ihtiyacın doldurulma çabasıdır.