Hümanist düşüncenin atalarından, büyük İtalyan şairi Francesco Petrarca'nın (1304-1374) ellili yaşlarında başladığı ve tamamlamadan bıraktığı Utku Şiirleri, kavramsal ve biçimsel tutkuları açısından, olgunluk çağındaki ünlü bir yazarın tipik verimli görünümünü sunuyor. Başka bir deyişle, şairin kişisel-entelektüel deneyimleri, neredeyse bilinçdışı bir yolla ideal, aşkın bir yolculuk tasarımı içinde biçim kazanır; bu deneyimler birer mite, birer simgeye dönüşür, örnek bir insanlık durumunun çehresine ve anlamına bürünür.
Eski Roma'nın önemli geleneklerinden biri olan "zafer alayı" hem görsel hem kavramsal açıdan yapıtın belkemiğini oluşturur. Romalı komutanlar ve onlar için düzenlenen törenlerin yerini Aşk, İffet, Ölüm, Ün, Zaman, Ebedilik ve onlar için düzenlenen törenler alır.
Utku Şiirleri'nde kahraman, "görü" (visio) türünün bir gereği olarak, anlatıcının kendisidir; anlatıcı, gene türün bir gereği olarak, şairle örtüşür. Ne var ki Utku Şiirleri, görü türünün temel kurallarından birine uymaz: Kâhince bir görü analtılmaz bu şiirlerde; alegorik bir biçim altında şair-kahramanın yaşamındaki bazı olaylar canlandırılıp yorumlanır: Laura'ya olan aşkın öyküsü ve edbiyatçı-şair kimliği. Petrarca'nın büyük aşkı Laura, derin bir hayranlık duyduğu Dante'nin Beatrice'sini çağrıştırsa da şair, Laura'ya Dante'nin Beatrice'ye yüklediği gibi meleksi özellikler yüklemez.