#smrgKİTABEVİ Ütopya Denen Arzu -
"toplumsal biçimlerin poetikası" adını verdiği projenin en yeni parçasını oluşturan bu kitabında Jameson'ın yaptığı çağrı bu. Thomas More'un bu edebi türe adını veren Ütopya'sından başlayarak "bilimkurgunun Shakespeare'i" kabul edilen Philip K. Dick'in, Mülksüzler ile bilimkurgu ve ütopyayı bir anlamda uzlaştıran Ursula K. Le Guin'in ve diğer önemli bilimkurgu yazarlarının yapıtlarına uzanan, kapsamlı bir bilimkurgu ve ütopya arkeolojisi sunuyor.
"Bizi düşmanın varlığı değil, genel inanış elden ayaktan düşürüyor," diyor Jameson, "kapitalizmin tarihsel alternatiflerinin gerçekleşemez ve olanaksız olduğunu, başka bir sosyoekonomik sistemin –pratiğe geçirmek şöyle dursun– tasavvur dahi edilemeyeceğini söyleyen bir genel inanıştan" söz ediyor. Bugünümüzden kökten farklı bir gelecek tahayyül etme çabasının, bizi esasen tahayyülümüzün sınırlarına götürdüğünü; ufkumuzu çepeçevre kuşatan üretim tarzının, bakış açımızı nasıl şekillendirdiğini anlatıyor. Ütopya kavramının neden hâlâ vazgeçilmez olduğunu ikna edici bir biçimde gösteriyor ve "radikal farklılık üzerine, radikal ötekilik üzerine ve toplumsal bütünlüğün sistemsel doğası üzerine temsili bir düşünme" olarak gördüğü ütopya biçiminin reel sosyalizm sonrası dönemde görebileceği negatif ve dönüştürücü işleve dikkat çekiyor.
Bloch'dan bu yana yazılmış en sağlam Ütopya savunusu niteliğindeki bu kitabın, bir edebi tür olarak bilimkurguya meraklı okurlar kadar Sol tahayyülün imkânlarını araştıran okurlar için de vazgeçilmez olduğunu düşünüyoruz.
"toplumsal biçimlerin poetikası" adını verdiği projenin en yeni parçasını oluşturan bu kitabında Jameson'ın yaptığı çağrı bu. Thomas More'un bu edebi türe adını veren Ütopya'sından başlayarak "bilimkurgunun Shakespeare'i" kabul edilen Philip K. Dick'in, Mülksüzler ile bilimkurgu ve ütopyayı bir anlamda uzlaştıran Ursula K. Le Guin'in ve diğer önemli bilimkurgu yazarlarının yapıtlarına uzanan, kapsamlı bir bilimkurgu ve ütopya arkeolojisi sunuyor.
"Bizi düşmanın varlığı değil, genel inanış elden ayaktan düşürüyor," diyor Jameson, "kapitalizmin tarihsel alternatiflerinin gerçekleşemez ve olanaksız olduğunu, başka bir sosyoekonomik sistemin –pratiğe geçirmek şöyle dursun– tasavvur dahi edilemeyeceğini söyleyen bir genel inanıştan" söz ediyor. Bugünümüzden kökten farklı bir gelecek tahayyül etme çabasının, bizi esasen tahayyülümüzün sınırlarına götürdüğünü; ufkumuzu çepeçevre kuşatan üretim tarzının, bakış açımızı nasıl şekillendirdiğini anlatıyor. Ütopya kavramının neden hâlâ vazgeçilmez olduğunu ikna edici bir biçimde gösteriyor ve "radikal farklılık üzerine, radikal ötekilik üzerine ve toplumsal bütünlüğün sistemsel doğası üzerine temsili bir düşünme" olarak gördüğü ütopya biçiminin reel sosyalizm sonrası dönemde görebileceği negatif ve dönüştürücü işleve dikkat çekiyor.
Bloch'dan bu yana yazılmış en sağlam Ütopya savunusu niteliğindeki bu kitabın, bir edebi tür olarak bilimkurguya meraklı okurlar kadar Sol tahayyülün imkânlarını araştıran okurlar için de vazgeçilmez olduğunu düşünüyoruz.