Bu çalışmada bu iki on yıl boyunca edebi etkinliklerin, edebi üretimin, edebi dünyanın etkisinin Türkiye toplumunun geniş kesimlerine ulaştığı öne sürülmektedir. Bu süreç kendi içinde çeşitli akımları, eğilimleri de içeren daha etkin bir yazınsal dünyanın, akımların, kamuoyunun, pazarın şekillenmesi, yeniden kuruluşu ve genişlemesi olarak da görülebilir. Çalışma öte yandan bu dönemde edebi kültür ve politik pozisyonlar arasında da güçlü ve karmaşık bir ilişki olduğunu varsayıyor.
Bu dönemdeki edebi etkinlikler incelenerek de dönemin politik ve sosyal tarihine dair önemli bulgulara ulaşılabileceği, çünkü edebi etkinliklerin dönemin politik kültürüne dair oluşturucu, yansıtıcı ve genel fikir verici bir işlev kazandığı düşünülmektedir. Dönemin yazınsal aktörleri tarafından benimsenen politik kimliklerin var olmakta olan politik ve sosyal sisteme karşı muhalif ve eleştirel bir içeriğe sahip olduğu vurgulanmaktadır.
Ülkede hakim olan, dönemin kamusal entelektüel kimliğinin de edebiyat üzerinden incelenebileceği düşünülmektedir. 1960'dan 1970'lerin sonuna dek edebiyatçıların gazetecilerle ve akademisyenlerle beraber ülkelerinin sosyal hayatında düşünsel ve kamusal kimlikleri aracılığıyla önemli roller oynadıkları iddia edilmektedir.
Bu çalışmada bu iki on yıl boyunca edebi etkinliklerin, edebi üretimin, edebi dünyanın etkisinin Türkiye toplumunun geniş kesimlerine ulaştığı öne sürülmektedir. Bu süreç kendi içinde çeşitli akımları, eğilimleri de içeren daha etkin bir yazınsal dünyanın, akımların, kamuoyunun, pazarın şekillenmesi, yeniden kuruluşu ve genişlemesi olarak da görülebilir. Çalışma öte yandan bu dönemde edebi kültür ve politik pozisyonlar arasında da güçlü ve karmaşık bir ilişki olduğunu varsayıyor.
Bu dönemdeki edebi etkinlikler incelenerek de dönemin politik ve sosyal tarihine dair önemli bulgulara ulaşılabileceği, çünkü edebi etkinliklerin dönemin politik kültürüne dair oluşturucu, yansıtıcı ve genel fikir verici bir işlev kazandığı düşünülmektedir. Dönemin yazınsal aktörleri tarafından benimsenen politik kimliklerin var olmakta olan politik ve sosyal sisteme karşı muhalif ve eleştirel bir içeriğe sahip olduğu vurgulanmaktadır.
Ülkede hakim olan, dönemin kamusal entelektüel kimliğinin de edebiyat üzerinden incelenebileceği düşünülmektedir. 1960'dan 1970'lerin sonuna dek edebiyatçıların gazetecilerle ve akademisyenlerle beraber ülkelerinin sosyal hayatında düşünsel ve kamusal kimlikleri aracılığıyla önemli roller oynadıkları iddia edilmektedir.