#smrgKİTABEVİ Yedi Şairden Hatıralar -
"Abdullah Cevdet - Sâmih Rifat - Celâl Sahir - İhsan Hamamî-Halil Nihat - İbrahim Alâettin - Enis Behiç " Adlarını zikrettiğimiz şairler, Türk edebiyatının seçkin ve önemli kalemleridir. Bu eser, rengini bu kalemlerin mürekkebinden almış, kokusunu bu beyinlerin zekâ pırıltılarıyla bulmuş bir güldestedir... Zaman, nisyan tozlarını bu güldestenin üzerine serpiştirmişse de güzelliğine halel getirememiş; gül yaprağı zarafetindeki anılar, fıkralar ve şiirler bu eser içinde mahfuz kalmıştır... Kitabın kapağını araladığınızda dimağınızın derinliklerine sinen bir kokunun başınızı döndürdüğünü hissedecek ve maziye doğru yol alan bir seyyah olacaksınız...
Bu yolculuğa, âşık Ömer neslinden olduğunu söyleyen tam kırk yıl kalemiyle coşkun fikirler, ince duygular işlemiş, edebiyattan felsefeye, bazen de siyasete geçerek ismini herkese tanıtmış, telif ve tercüme olarak ciltlerle kitap neşretmiş bir müellif ve birinci sınıf bir şair olan Doktor Abdullah Cevdet Bey ile başlayıp Sâmih Rifat ile devam edeceğiz. Türk şiirinin son yıllar içinde geçirdiği türlü değişmelerin hepsinde, ince, derin duygusu; geniş, ışıklı anlayışı ile, gerçekten yürekten şair olduğunu gösteren Sâmih Rıfat gazel de yazmış, Hâmit yolunda da şiirler söylemiş, Servet-i Fünûn gidişinde de onu açanlarla yarışa girmiş, tekke ve saz şairleriyle de boy ölçüşmüş, bütün bunlarda üste çıkmıştır. Şairliğin bir şekil işi değil, bir iç duygu meselesi olduğuna en canlı bir ispat istenirse Samih Rifat'ı gösterebiliriz. Fakat Samih Rifat'ın benliğini milletleştiren, şairliği, edebiyat bilgisi, gazeteciliği, idare adamlığı, hatta mebusluğu değil, asıl tarihçiliği ve dilciliğidir.
Tarihin öte yanındaki gizlilikleri bile dil yoluyla ortaya çıkarmaya çalışan bu büyük adam, kendini dilciliğin tarihde ölmezleştirecek büyük bir buluşla milletini övündürmüş, dünyaya kendini tanıtmıştır. Sâmih Rıfat'tan sonra, Türkiye'nin "Musset"si Celâl Sâhir; Divan şiirinin son "Dede Efendi"si diyebileceğimiz İhsan Hamamî; mizah ve hicivlerini ruhundaki asalet, mizacındaki zarafetle süsleyen Halil Nihat; eğitim, şiir, edebiyat, mizah, biyografi, lügat ve ansiklopedi gibi birçok alanda değerli eserler veren İbrahim Alâattin; özlü ve duygulu bir şair olan Enis Behiç'in eşliğinde edebî yolculuğumuz son bulacaktır... Kokusu dimağınızdan sonra tüm benliğinizi saran bu güldesteyi, aynı hazzı duymaları için tanıdıklarınıza da takdim edeceksiniz...
"Abdullah Cevdet - Sâmih Rifat - Celâl Sahir - İhsan Hamamî-Halil Nihat - İbrahim Alâettin - Enis Behiç " Adlarını zikrettiğimiz şairler, Türk edebiyatının seçkin ve önemli kalemleridir. Bu eser, rengini bu kalemlerin mürekkebinden almış, kokusunu bu beyinlerin zekâ pırıltılarıyla bulmuş bir güldestedir... Zaman, nisyan tozlarını bu güldestenin üzerine serpiştirmişse de güzelliğine halel getirememiş; gül yaprağı zarafetindeki anılar, fıkralar ve şiirler bu eser içinde mahfuz kalmıştır... Kitabın kapağını araladığınızda dimağınızın derinliklerine sinen bir kokunun başınızı döndürdüğünü hissedecek ve maziye doğru yol alan bir seyyah olacaksınız...
Bu yolculuğa, âşık Ömer neslinden olduğunu söyleyen tam kırk yıl kalemiyle coşkun fikirler, ince duygular işlemiş, edebiyattan felsefeye, bazen de siyasete geçerek ismini herkese tanıtmış, telif ve tercüme olarak ciltlerle kitap neşretmiş bir müellif ve birinci sınıf bir şair olan Doktor Abdullah Cevdet Bey ile başlayıp Sâmih Rifat ile devam edeceğiz. Türk şiirinin son yıllar içinde geçirdiği türlü değişmelerin hepsinde, ince, derin duygusu; geniş, ışıklı anlayışı ile, gerçekten yürekten şair olduğunu gösteren Sâmih Rıfat gazel de yazmış, Hâmit yolunda da şiirler söylemiş, Servet-i Fünûn gidişinde de onu açanlarla yarışa girmiş, tekke ve saz şairleriyle de boy ölçüşmüş, bütün bunlarda üste çıkmıştır. Şairliğin bir şekil işi değil, bir iç duygu meselesi olduğuna en canlı bir ispat istenirse Samih Rifat'ı gösterebiliriz. Fakat Samih Rifat'ın benliğini milletleştiren, şairliği, edebiyat bilgisi, gazeteciliği, idare adamlığı, hatta mebusluğu değil, asıl tarihçiliği ve dilciliğidir.
Tarihin öte yanındaki gizlilikleri bile dil yoluyla ortaya çıkarmaya çalışan bu büyük adam, kendini dilciliğin tarihde ölmezleştirecek büyük bir buluşla milletini övündürmüş, dünyaya kendini tanıtmıştır. Sâmih Rıfat'tan sonra, Türkiye'nin "Musset"si Celâl Sâhir; Divan şiirinin son "Dede Efendi"si diyebileceğimiz İhsan Hamamî; mizah ve hicivlerini ruhundaki asalet, mizacındaki zarafetle süsleyen Halil Nihat; eğitim, şiir, edebiyat, mizah, biyografi, lügat ve ansiklopedi gibi birçok alanda değerli eserler veren İbrahim Alâattin; özlü ve duygulu bir şair olan Enis Behiç'in eşliğinde edebî yolculuğumuz son bulacaktır... Kokusu dimağınızdan sonra tüm benliğinizi saran bu güldesteyi, aynı hazzı duymaları için tanıdıklarınıza da takdim edeceksiniz...