#smrgKİTABEVİ Yeni Despotizm : Eski Bir Canavarın Yeniden Canlandırılması - 2024

Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Dizi Adı:
ISBN-10:
6053163992
Kargoya Teslim Süresi:
4&6
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Stok Kodu:
1199234015
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
208
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2024
Çeviren:
Ayşecan Ay
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
indirimli
142,00
Havale/EFT ile: 137,74
Siparişiniz 4&6 iş günü arasında kargoda
1199234015
620949
Yeni Despotizm : Eski Bir Canavarın Yeniden Canlandırılması -        2024
Yeni Despotizm : Eski Bir Canavarın Yeniden Canlandırılması - 2024 #smrgKİTABEVİ
142.00
Siyasal düşüncedeki merkezi önemine karşın günümüzde “despotizm” kavramı eskide kalmış istisnai bir yönetim biçimine işaret ediyor gibi. Oysa paradoksal bir şekilde günümüzde gitgide ekonomiye ve güvenliğe indirgenen bir dünyada, sıklıkla yasa ile yasasızlık arasındaki ayrımı aşan ve böylelikle bulanıklaştıran despotik emirler verildiğine tanık oluyoruz. Kitleler de bu sırada piyasanın dayatmalarına ve resmi makamlara itiyadi bir itaatkârlığı benimsemiş görünüyor. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, kimi ülkeyi şirket gibi, kimi ömür boyu diktatörlükle yönetmeye hevesli, kimi de bu iki yolu birden kullanmak isteyen birtakım “güçlü” liderlere tahammül ediliyor, bununla da kalmayıp onlara açıkça davetiye çıkarılıyor.

Görünürdeki farklılıklarına rağmen bu otoriter liderlerin hepsi demokrasiye karşı tutkulu bir düşmanlık besliyorlar ve insanları demokrasinin her türlü tezahürü aleyhinde kışkırtmakta çok azimliler. Çoğunlukların onların peşinden gönüllü olarak gittiği, demokrasinin hemen her yerde askıya alındığı, küresel çapta bir istisna siyasetinin koyu gölgesi altında yaşıyoruz. Despotların yönettiği bu dünyada despotizm sadece bir siyaset “sanatı” olarak meşrulaştırılıp benimsenmekle kalmıyor, bir kült(ür) olarak da normalleştiriliyor. Despotizm bugün yeniden canlandırılırken, kendisini inkâr eden, antidespotik, hatta demokratik olarak gören ve gösteren bir yapı sergiliyor. Ama unutmamalı: Baudelaire'in vaktiyle yazdığı gibi, “şeytanın en büyük kurnazlığı, insanları şeytanın var olmadığına inandırmasıdır.” Eğer kandırma despotizmin tanımlayıcı özelliğiyse, despotik yönetimlerin en büyük kandırmacası insanları despotik olmadıklarına ikna etmeleridir.

- Bülent Diken
YAZAR HAKKINDA: Lancaster ve Kadir Has Üniversitelerinde Sosyal ve Kültürel Teori dersleri veriyor. Araştırma alanları esasen sosyal teori, siyaset felsefesi, sinema sosyolojisi, kentleşme ve göçmenlikten oluşuyor. Başlıca kitapları: Strangers, Ambivalence and Social Theory (1998, Yabancılar, Müphemlik ve Sosyal Teori), The Culture of Exception (2005, İstisna Kültürü; Carsten B. Laustsen ile birlikte), Filmlerle Sosyoloji (Metis, 2010; Carsten B. Laustsen ile birlikte), Nihilizm (Ayrıntı, 2011), İsyan, Devrim, Eleştiri (Metis, 2013), God, Politics, Economy (Routledge, 2015) ve Nuri Bilge Ceylan Sineması (Metis, 2018; Graeme Gilloch ve Craig Hammond ile birlikte).

Siyasal düşüncedeki merkezi önemine karşın günümüzde “despotizm” kavramı eskide kalmış istisnai bir yönetim biçimine işaret ediyor gibi. Oysa paradoksal bir şekilde günümüzde gitgide ekonomiye ve güvenliğe indirgenen bir dünyada, sıklıkla yasa ile yasasızlık arasındaki ayrımı aşan ve böylelikle bulanıklaştıran despotik emirler verildiğine tanık oluyoruz. Kitleler de bu sırada piyasanın dayatmalarına ve resmi makamlara itiyadi bir itaatkârlığı benimsemiş görünüyor. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, kimi ülkeyi şirket gibi, kimi ömür boyu diktatörlükle yönetmeye hevesli, kimi de bu iki yolu birden kullanmak isteyen birtakım “güçlü” liderlere tahammül ediliyor, bununla da kalmayıp onlara açıkça davetiye çıkarılıyor.

Görünürdeki farklılıklarına rağmen bu otoriter liderlerin hepsi demokrasiye karşı tutkulu bir düşmanlık besliyorlar ve insanları demokrasinin her türlü tezahürü aleyhinde kışkırtmakta çok azimliler. Çoğunlukların onların peşinden gönüllü olarak gittiği, demokrasinin hemen her yerde askıya alındığı, küresel çapta bir istisna siyasetinin koyu gölgesi altında yaşıyoruz. Despotların yönettiği bu dünyada despotizm sadece bir siyaset “sanatı” olarak meşrulaştırılıp benimsenmekle kalmıyor, bir kült(ür) olarak da normalleştiriliyor. Despotizm bugün yeniden canlandırılırken, kendisini inkâr eden, antidespotik, hatta demokratik olarak gören ve gösteren bir yapı sergiliyor. Ama unutmamalı: Baudelaire'in vaktiyle yazdığı gibi, “şeytanın en büyük kurnazlığı, insanları şeytanın var olmadığına inandırmasıdır.” Eğer kandırma despotizmin tanımlayıcı özelliğiyse, despotik yönetimlerin en büyük kandırmacası insanları despotik olmadıklarına ikna etmeleridir.

- Bülent Diken
YAZAR HAKKINDA: Lancaster ve Kadir Has Üniversitelerinde Sosyal ve Kültürel Teori dersleri veriyor. Araştırma alanları esasen sosyal teori, siyaset felsefesi, sinema sosyolojisi, kentleşme ve göçmenlikten oluşuyor. Başlıca kitapları: Strangers, Ambivalence and Social Theory (1998, Yabancılar, Müphemlik ve Sosyal Teori), The Culture of Exception (2005, İstisna Kültürü; Carsten B. Laustsen ile birlikte), Filmlerle Sosyoloji (Metis, 2010; Carsten B. Laustsen ile birlikte), Nihilizm (Ayrıntı, 2011), İsyan, Devrim, Eleştiri (Metis, 2013), God, Politics, Economy (Routledge, 2015) ve Nuri Bilge Ceylan Sineması (Metis, 2018; Graeme Gilloch ve Craig Hammond ile birlikte).

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat