‘Kendimize, nedense, hep dışarıdan bakar olduk. Birileri, bu toplumun kendine yabancılaşması için çabalayıp duruyor. Bazılarının gözleri boyanmış, bilinçleriyle yetersiz; özentilerinin sonucunda gelen bir ‘gaflet' karanlığının içindeler.
Ya ötekiler? Gafleti çoktan arkalarında bırakmıştır bu sınıfa girenler. Atatürk'ün dediği gibi: ‘... ve dalalet ve hatta hıyanet...' içinde iyiden iyiye bir yol tutturmuşlardır kendilerine göre. ‘Mandacı' sözünü yakışıksız bulurlar da, rahatlamayı, o şatafatlı ‘Küreselcilik' söylemine sığınmakta ararlar. Bir türlü barışamazlar şu Cumhuriyetle; içlerine sindiremezler.
Dünyanın egemenleri, yeryüzündeki yaşamın değerlerine, her geçen gün biraz daha fazla yüklenirlerken, sürekli keskinleşen farkların arasındaki uçurumlar daha da derinleşerek, karanlıklara karışıyor. Çatışmalar, savaşlar, kan, gözyaşı ve nefret... Kendini yok etmeye çalışan dünyaya, Mustafa Kemal, neredeyse bir yüzyıl öncesinden yaktığı meşaleden yayılan fikirleriyle, ‘Yurtta barış dünyada barış' diye, insanlığı, sevgiye, uygarlığa ve barışa çağırıyor...
Bu kitap, genel yaklaşımı itibariyle, iki karşıt bakışı kıyaslamalı ve örneklemeli olarak irdelemek amacıyla kaleme alınmış bir çalışmadır. Ülkemizin dış ilişkileri söz konusu olduğunda, konuya nedense, yabancıların anlayış, çıkar ve söylemleri doğrultusunda yaklaşıyoruz. Eğer insan, birey, toplum ilişkileri ve siyasetse söz konusu olan, kendimizi hep ön plana koyuyoruz. Mandacılıktan ve bencillikten örnekler vere vere çağımızı daha iyi anlamak ve özeleştiri becerimizi geliştirmek yoluyla her ikisinden de kurtulabiliriz. İnsan ve birey olarak özgürlüğümüz, çağın gerçeklerini kavramış bir ulus ve bir devlet olarak egemenlik ve bağımsızlığımız bunları izleyecektir.' (Arka Kapak)
‘Kendimize, nedense, hep dışarıdan bakar olduk. Birileri, bu toplumun kendine yabancılaşması için çabalayıp duruyor. Bazılarının gözleri boyanmış, bilinçleriyle yetersiz; özentilerinin sonucunda gelen bir ‘gaflet' karanlığının içindeler.
Ya ötekiler? Gafleti çoktan arkalarında bırakmıştır bu sınıfa girenler. Atatürk'ün dediği gibi: ‘... ve dalalet ve hatta hıyanet...' içinde iyiden iyiye bir yol tutturmuşlardır kendilerine göre. ‘Mandacı' sözünü yakışıksız bulurlar da, rahatlamayı, o şatafatlı ‘Küreselcilik' söylemine sığınmakta ararlar. Bir türlü barışamazlar şu Cumhuriyetle; içlerine sindiremezler.
Dünyanın egemenleri, yeryüzündeki yaşamın değerlerine, her geçen gün biraz daha fazla yüklenirlerken, sürekli keskinleşen farkların arasındaki uçurumlar daha da derinleşerek, karanlıklara karışıyor. Çatışmalar, savaşlar, kan, gözyaşı ve nefret... Kendini yok etmeye çalışan dünyaya, Mustafa Kemal, neredeyse bir yüzyıl öncesinden yaktığı meşaleden yayılan fikirleriyle, ‘Yurtta barış dünyada barış' diye, insanlığı, sevgiye, uygarlığa ve barışa çağırıyor...
Bu kitap, genel yaklaşımı itibariyle, iki karşıt bakışı kıyaslamalı ve örneklemeli olarak irdelemek amacıyla kaleme alınmış bir çalışmadır. Ülkemizin dış ilişkileri söz konusu olduğunda, konuya nedense, yabancıların anlayış, çıkar ve söylemleri doğrultusunda yaklaşıyoruz. Eğer insan, birey, toplum ilişkileri ve siyasetse söz konusu olan, kendimizi hep ön plana koyuyoruz. Mandacılıktan ve bencillikten örnekler vere vere çağımızı daha iyi anlamak ve özeleştiri becerimizi geliştirmek yoluyla her ikisinden de kurtulabiliriz. İnsan ve birey olarak özgürlüğümüz, çağın gerçeklerini kavramış bir ulus ve bir devlet olarak egemenlik ve bağımsızlığımız bunları izleyecektir.' (Arka Kapak)